0

Yola koyulmakta, yolda kervanı düzeltmekte, kendini yenilemekte hayal etmek ile başlar. Bu milletin hayallerini çalmak için her türlü yola başvurdularsa da, onlar 'bitti dese' de bu aziz millet 'bitti' demeden bitmez hiçbir şey… Biz hayallerimizi çaldırmamaya 2018'de devam edeceğiz.

Hayal deyince Doğa Koleji Genel Müdürü Ali Rıza Lüle'nin Ankara'da gazeteci ve yazarlara yaptığı konuşmada bir söz vardı. 'Öğrencilerimiz hayal ediyor ve hayallerini teknolojiyi kullanarak üretiyorlar.' diyordu Ali Rıza Lüle… Kolay değil 110 kampüs, 80 bin öğrenci, 8 bin öğretmen ve 11 bin çalışan adına okulların CEO'su Lüle, 2018 yıla hayallerini, hedeflerini anlatırken merkeze öğrencileri, gençleri, çocukları koyuyor. Fen ve Teknoloji Liseleri'nin sayısını 25'e çıkartmayı hedeflemek ve burada okuyan öğrencileri 125 milyon TL'ye varan bursla desteklemek Türkiye'de yaşanan bu kadar çalkantı içinde göğsümüzü kabartan, yarınlar için umudumuzu yücelten bur durum. Elbette bu eğitim kadrosunu kutlamak, yüreklerinden öpmek gerek. En başta hayallerini çaldırmadıkları için…

Hayalleri çalınan siyaset adamlarına bakınca gelecek için karamsar olmak gerekiyor. Bu aziz milletin üzerine karabasan gibi çullanan dış güçlerin, manda ve himayecilerin kripto ajanları, halen kriz üretim merkezi gibi insanları krizlemeye çalışan tövbekar Fetocuları bir de hiçbir delil, ipucu bırakmadan ankesör üzerinden, ufak not kağıtlarıyla haberleşmelerini sağlayan 'Hususi Fetocular'ın ekmeğine bir parmak bal sürüldü. Buradan ilerlemek, fitneyi buradan kaşımak, kardeşlik hukukunu kalleşlik hukuksuzluğuna mahkum ettirmek ve en önemlisi de meydanda kazanılan 15 Temmuz'u kurda kuşa yem ettirmek akıl karı değildir. Buna dolaylı ve dolaysız yoldan alet olan, fasıkların getirdiği bilgiyle, haberle yanı başında saf tutan kardeşini 'pust zulasına' mahkum etmek olacak iş midir Allah aşkına!

Bir süredir İçişleri Bakanı'nın aradığı kendisini arkadan hançerleyenlerin ipuçları yanıbaşında ve ellerini oğuştururken o da fasıkların getirdiği haberin sihrine kapıldı. Dost sinesi acıyı kaldırır ama bir dostun gülü kendisine fırlatmasına razı gelmez. AK Parti içinde yıllardır karnından konuşan, sütre gerisinde mayın eşekleri kullanarak onları mayınlı araziye sokan, onlara patlatan bir siyasi gürüh vardı. Makamlara da gelseler, imkanları da olsa yine karın ağrıları, beğenmemezlik, 'yanlış yapıyorlar' sözleri bir an olsun kesilmedi. Partiden Meclis Başkanlığı yapmış zat bile Erdoğan'dan konuşurken 'onlar' diyor açıkça. Söylemekten çekinmiyor. Siyaset tarzını beğenmiyor. Ancak bunları kamuoyu önünde yapmıyor. Doldur/boşalt emrini şartlı refleks ile yapıyor. Konuşuyor, konuşuyor dolan siyasetçi her gittiği masada, girdiği mecliste birer ikişer boşaltıyor.

Şimdi Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan arasında KHK üzerine başlayan ve giderek sertleşen bir diyalog var. Bu kavgaya dönmedi. Dönmesin de…Hele hele beklediğim ancak karşılaşmayı hiçbir şekilde istemediğim hesaplaşma da olmasın. Ama bir takım kesiminin aralarında milletvekillerinin olduğu, bir dönem Recep Tayyip Erdoğan'ın yerden yere vurup alt aşağı etmeyi kendisine nihai hedef görenlerin kuşandıkları savaş giysilerini, ellerine aldıkları savaş baltalarını, tweetlerini vakit geçirmeden gözden geçirmeleri gerekiyor. Şimdi muarız gördükleri Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, düşman gördükleri kritoplu-kriptosuz Fetöcüler, belleri kırılan, dilleri bir türlü uslanmayan PKK uzantıları düğün bayram yapmaktadır. Şerbülentler fırsat kollamaktadırlar.

Ancak Ak Parti'de abi rolündeki insanlardan ses seda yok. Köşelerinde hangisi galip gelirse ondan olmak gibi bir tercihe yöneleceklerse bilsinler ki bu kavganın galibi yoktur. Şu haklı, şu haksız değildir. Ancak kardeşlik kodlarına virüs girmiş, ancak yayılmamıştır. Makam işgal eden, makam işgal etmiş hürmetli büyüklerin acilen devreye girmesi bir dost meclisinden, bir düğün merasiminde, bir açılışta, bir cenaze töreninde tarafları bir araya getirip, birlik ve beraberlik fotoğrafı vermesi gerekmektedir.

Kimse kaldığı yerden devam etmeyecektir. Taraflar kandığı yerden devam edecektir. Ancak bu durum korkarım ki 2019'u torpillemeye yönelik yeni bir derin İngiliz aklı bir projedir. Ortadoğu'dan ABD'nin elini eteğini çektiği bir dönemde İngilizler'in Irak'ın petrollerinden başlayarak edindiği nüfuz, Irak'ı, Suriye'yi yörüngesine kattığı için şarhoş olan İran'ın aklını başına getirecek bir toplumsal olaylarla karşılaşmasını sağladı. İran yangın yeri, Suriye ölü evi, Irak hasta evi olduğu dönemde Türkiye'nin ne pahasına olursa olsun ayakta kalması gerekir.

Çok türkü biliyorum da dilim getirmiyor artık benim. 2001'den bu yana o kadar olaya, kumpasa, hainliğe şahit oldum ki…Yazmanın bedelini de ödedim. Yalnız ve yalnız Türkiye'yi kaybetmenin bedeli ağır olur. Evde kavga olur. Evin içinde olur. Küsersin, darılırsın, kırılırsın…Bırak mahallenin dışını evinin önünde kurtlar kapar seni… Elmanın yarısı nasıl düşman olur diğer yarıya anlayamazsın/anlatamazsın. Biz Hz Ali'yi, Hz. Aişe'ye kardeş yapamayan, kılıçların çekildiği, zırhların giyildiği, atların birbirinin üzerine sürüldüğü olaylar gördük. Şimdi zurnanın zırt dediği zaman. Şehitlerin yerde kanı kurumadan meydanda can verilerek kazanılan 15 Temmuz'u kurda kuşa yem etmeyelim.

2019'u bir geçirelim elbette bir Molla Kasım gelir bizi sigaya çekmeye…