0
Ülkemizde yıllardır tartışma konu olan Taşeronluk Sistemi 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile farklı bir boyut kazandı 24.12.2017 tarihli ve 30280 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname belediyelerin Taşeronluk Sistemi üzerinden hizmet alımına ilişkin çalışan belediyelere bağlı şirketlerde istihdam edilmesi hükme bağlanmıştır. Bildiği üzere daha önce yasal bir kısıtlama yokken 4046 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte belediyelerin şirket kurması Bakanlar Kurulu iznine bağlanmıştır. Buna göre belediyeler önce Bakanlar Kurulundan izin aldıktan sonra belediye meclis kararı ile şirket kuruluşunu gerçekleşecektir. Bu durumu öngören 696 sayılı KHK sadece personel çalıştırılmasına dayalı hizmetlerde çalışan kişilerin istihdam edilmesine yönelik yeni şirket kurulmasını hükmetmiştir.
Yapılan bu yasal düzenleme sonrasında uygulamanın ekonomik ve sosyal etkilerini olası sonuçlarını otuz yıılı dönemde belediye şirketlerinin faaliyetlerini dikkate alarak şimdiden değerlendirmemiz ilerde oluşacak olumsuzlukları önlememize yardımcı olacaktır. Ülkemizde 30 büyükşehir, 51 il belediyesi 517 büyükşehir ilçe, 400 ilçe belediyesi ve 397 belde belediyesi ile birlikte toplam 1395 yerleşim birimi belediye şeklinde yönetilmektedir. Cumhuriyet dönemin ilk yılların da yerel hizmetler bazı imtiyazlı şirketler eliyle yerine getirilmekteydi 1930 yılında yürürlüğe giren 1580 sayılı belediye kanunu ile uygulamanın şekli değişti yeni bir dönem başladı o günden bugüne gelinen noktada bu hizmetler belediyelere bağlı bir yapıda kurulan ya da ortak olunan, bağımsız bütçeli özel hukuka tabi tüzel kişiliğe sahip belediye şirketleri eliyle yapılmaktadır.
Belediye şirketlerinin yapısını ve çalışmalarını aşağıdaki beş ana başlıkta incelediğimizde bu şirketlerin durumları daha net anlaşılmaktadır.
Kuruluş Amaçları-Faaliyet Alanlar
Belediyeler, kendilerine verilen görevlerin yerine getirilmesi ve yerel müşterek ihtiyaçların kamu yararı gözetilerek karşılanması birlikte, mevzuatta ve uygulamada karşılaşılan bazı sorunları aşmak amacıyla kurulan belediye şirketlerinin, kuruluş amacının bir diğer nedeni ise belediyelerin kaynak arayışından kaynaklanmaktadır. Günümüzde belediye şirketleri, faaliyet alanları adeta sınır tanımıyor. Bu şirketleri iğneden ipliğe her türlü ticari faaliyeti icra ederken görmek mümkün. Ülkemizde özellikle son dönemde belediye şirketleri; yerel hizmet aracı olmaktan çok, klasik belediye örgütlenmesinin dışında belediye örgütü ile organik bağı olan teşebbüsler şeklinde farklı amaçlara hizmet eden ve belediye kaynaklarının denetim dışı kullanılmasına imkan sağlayan kuruluşlar haline dönmüşlerdir.
İstihdam Uygulamaları-Taşeronluk Sistemi
Belediyelerin sınırlı kadroları nedeni ile istihdam politikaları şirketler üzerinden yürütülmektedir. Belediyelerin, ihtiyaç duyduğu nitelikli personeli mevcut ücret sisteminde istihdam etmesi kolay değildir. Bunun için belediyelerin ihtiyaç duyduğu, nitelikli personel burada istihdam edilerek hizmet alımı yönetimi ile belediye bünyesinde çalıştırılmaktadır. Belediye hizmetleri özelleştirilerek, bu hizmetler çoğunlukla belediye şirketleri veya yandaş taşeron şirketler aracılığıyla yerine getirilmekte, taşeronluk yerel ekonomide giderek daha önemli bir rol üstlenmektedir Belediyeler, bu şirketlerin çalıştırdıkları işçi sayısı ile bütçeleri dikkate alındığında o şehrin en büyük işvereni konumu gelmektedir. Belediye şirketlerinde veya taşeron şirketlerde çalışanlara, genellikle asgari ücretin esas alındığı bir ücret politikası uygulanmakta bu ücret politikası da alım gücünü azaltmaktadır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da taşeron işverenin sevk ve idaresinde çalışan işçinin, özlük haklarıdır. Bu yöntemle binlerce işçi iş kanunu ve sendikalar kanunu kapsamında elde etmesi gereken birçok yasal hakkından mahrum kalmaktadır. Belediye şirketinin veya taşeron şirketin çalışanlarının iş güvencelerinin olmaması ve çalışanlardaki işten çıkarılma korkusu çalışanları yasal haklarını aramaktan alıkoymaktadır. Bu nedenle yerel yönetimler açısından, çalışanların haklarının korunması da önem arz etmektedir.
İhale Uygulamaları-Denetim Sorunu
Yerel yönetimler İhale Kanunu kapsamından çıkmak ve denetimden kurtulabilmek için, belediyenin işlerini bu konudaki yasal boşluktan yararlanarak, belediyelerin de ortak olduğu şirketler aracılığı ile yerine getirmektedirler. (Büyükşehir belediyesi, mülkiyeti veya tasarrufundaki yerlerin işletilmesini belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50'sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50'sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir.) Seçim beyannamelerinde dile getirilen şeffaf, hesap verebilir ve denetlenebilir bir yönetim anlayışında olacaklarını beyan eden adaylar; seçim sonrasında saydamlığın ve hesap verilebilirliğin gereğini yerine getirmemektedirler. Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ve yasal düzenlemede %50 ortaklığın uygulandığı sistemde, aynı makam tarafından yönetilen ihaleyi yapan kurum ile ihaleyi alan şirket karşımıza çıkmaktadır.
Kamu Yararı-Siyası Rant
Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi veya belediye şirketleri eliyle yerine getirilmesinde kamu yararı gözetilmesi, hem belediyelerin hem de hizmeti alan vatandaşlar için hizmet maliyeti açısından olumlu olsa da, sağlıksız ve güvenliksiz bir hizmet alımının olumsuz sonuçları, telafisi mümkün olmayan sonuçlar ile yüklü maliyetlere neden olabilir. Türkiye'deki belediye hizmetlerinin taşeronlaştırılması konusunu genel olarak değerlendirdiğimizde, sistem çok kötü kullanılmakta, bağımsız bütçeleriyle kamu kaynakları çarçur edilmekte, şirketler aracılığıyla yandaş kesimlere aktarılmaktadır. Fayda maliyet analizi yapıldığında belediyelerin yönetim anlayışında veya yatırım tercihlerinde yapılan hatalar o şehirlere pahalıya mal olmaktadır. Belediyelerin uhdesinde (Beyt-ül Mal) bulunan ve o şehirde yaşan tüm kesimim ortak kullanım alanı olan yerlerin, bila bedel hayır hasenat işlerinde aklanma aracı olarak kullanılmasında kamu yararından söz etmek mümkün değildir.
Ticari Piyasaya Etkisi – Haksız Rekabet
Serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ülkemizde, Ticaret Kanunu gibi özel hukuk hükümlerine tabii belediye şirketlerin rekabete açık olarak faaliyetlerini sürdürmeleri gerekmektedir. Bu şirketlerin belediye kaynaklarını kullanıyor olması, piyasada faaliyette bulunan diğer şirketler açısından haksız rekabete neden olmaktadır. Belediyelerin şirketleri aracılığı ile hizmet alımları sektöre yeni yatırımcı ve girişimcilerin girmesini engelleyici bir faaliyet olarak sonuçlanmaktadır. Oysa belediyelerin hizmet alımlarında bulunduğu şehirlerde tekelleşmeleri önleyerek, şehirdeki rekabetin yaygınlaştırılması ve bunun sonucunda da en iyi hizmetin en uygun maliyet ve kalitede alınması amaçlanmalıdır. Bulunduğu şehirlerdeki ticari hayatı olumsuz etkiledikleri ve küçük esnafın yok olmasına neden olduğu için AVM'lerin şehir dışına taşınmasının tartışıldığı günümüzde, belediye şirketlerinin ticari hayatta haksız rekabet oluşturarak müdahalede bulunması konuya taraf kuruluşlarca yeniden ele alınmalıdır.
Sonuç; Belediyelerin 696 sayılı kanunla şirketleşmeleri farklı bir boyut kazansa da belediyeler tarafından, bu şirketler aracılığı ile gerçekleştirilen işlemlerin etik, hukuki ve genel hakkaniyet kurallarına uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. Belediye hizmet alımlarında belediye şirketlerinin amacı dışında kullanılması şehrin ekonomisini etkilediği gibi, şehrin sosyal, kültürel, siyasal, bilimsel ve çevresel etkileşimini de olumsuz etkilemektedir. Başta büyükşehir belediyesi ve diğer ilçe belediyelerinin sunulacak hizmetlerin sağlıklı, güvenilir ve doğru bir biçimde yerine getirilmesi için bugünden bu konuda söylenmesi gereken sözlerin söylenmesi gerekir.
- Belediyeler hizmetleri yerine getirirken, kendilerine yasalarla verilen yetkilerini doğru kullanarak, sorumluluk bilinci içinde hareket etmeli ve öncelikle yasa uygulayıcıları olarak yasalara kendileri uymalıdır.
- Devlet ekonomi politikaları gereği mevcut Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT) tasfiye edilirken, illerde Belediye İktisadi Teşekkülleri (BİT) kurulması ne kadar doğrudur.
- Belediyecilikte şirket belediyeciliği değil, sosyal belediyecilik anlayışı hakim olmalıdır.
- Bir şehri şirket anlayışıyla idare edilmesi mantığına dayandırmak sosyal belediyecilikle bağdaşmaz.
- Belediye şirketleri "Aile şirketi" gibi yönetilmemelidir.
Bu nedenle illerdeki Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf Odaları Birliği başta olmak üzere konuya taraf sivil toplum kuruluşları ve işçi sendikalarına önemli görevler düşmektedir. Aksi takdirde; bu yapılaşmalar ilerde dev kartellerin oluştuğu Siyasi Rant Şirketine dönüşebilir.
Kaynak: www.alomaliye.com