Erzurum Kongresi, Ulusal Direniş

Eylemi'nin tarihi direniş noktasıdır.

Ş. Süreyya AYDEMİR

Ülkeyi işgalden, ulusu tutsaklıktan kurtarmak amacıyla İstanbul'da bir girişim yapılmayacağını gören Atatürk, bir avuç genç subayla Anadolu'ya geçmek için eyleme geçer. III. Ordu Müfettişliği görevini üstlenerek 15 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrılır. 19 Mayıs 1919'da ulusun üzerine çöken kabusun üzerine bir güneş gibi Samsun ufkundan doğar.

İşgalci devletler, 'Türk ulusuna zorla benimsetecekleri barış antlaşmasının koşullarını hazırlamaya çalışırken Mustafa Kemal Paşa da adil ve onurlu bir barış sağlayabilmek için Anadolu'yu hızla örgütlendiriyordu (Taner Baytok, age. s. 40).' Atatürk, Samsun ve Havza'dan gönderdiği telgraflarla ulusun örgütlenmesine başlamıştı. Atatürk'ün amacı yurt içinde ulusal bilinci uyandırmak, güçlü bir iç örgüt oluşturmak; birliği bütünlüğü, dayanışmayı sağlamak; ulusal davamız için de dış ülkelerden destek sağlamaktı. Bunun için hem yurt içinde hem de dünyada kamuoyu oluşturmak istiyordu. Bu nedenle 28 Mayıs 1919'da gönderdiği telgraflarla Yunan'ın İzmir'i işgal etmesini protesto edilmesini istiyordu. Atatürk'ün bu isteği doğrultusunda pek çok toplantılar yapılmış, protesto telgrafları çekilmiştir.

Atatürk, Amasya'ya gelir ve oradan ulusal eylemin çağrısını yapar. 22 Haziran 1919'da yayımladığı Bağımsızlık Bildirisi'nde (Amasya Genelgesi'nde), 'Vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul Hükûmeti, üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır,' diyor. Sivas'ta bir Ulusal Genel Kongre'nin toplanacağı ve ulusun güvenini kazanmış üçer delegenin ivedilikle Sivas'a gönderilmesi gerektiğini istiyor..

Atatürk, kendisine karşı bir girişim yapılacağı bilgisini edinmiş ve gerekli önlemleri almış, Amasya'daki tümenden bir süvari birliğini Sivas'a göndermiştir. Böylece kendisine karşı yapılması planlanan kötü girişimi önlemiştir. Atatürk, Doğu İlleri Kongresi'ne katılmak üzere Erzurum'a gitmiştir. Burada ileri gelenlerle tanışmış; Erzurum Kalesi Muhafızlığı'nda bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıda Anadolu Ulusal Eylemi'nin çekirdeğini oluşturan kişiler vardı. Atatürk, bu toplantıda şöyle der:

'Kurtulmak için tek önlem, kayıtsız koşulsuz ulusal egemenliğe dayalı bağımsız bir devlet oluşturmak ve bu hedefe kesinlikle ulaşmaktır (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber I, s. 32).' Atatürk'ün kurmak istediği yeni Türk Devleti, cumhuriyet olacaktır. Bunu, 7-8 Temmuz 1919 gecesinde M. M. Kansu'ya yazdırdığı beş maddelik notunda belirtmiştir (M. M. Kansu, age. s 131).'

Atatürk, 8/9 Temmuz 1919 gecesinde Padişaha bir dilekçe sunarak Ordu Müfettişliği görevinden ve çok sevdiği askerlikten ayrıldığını bildirmiştir. Artık o, rütbesiz, maaşsız bir yurttaştır. Bundan böyle sivil olarak kurtuluş savaşımını sürdürecektir. Bu sırada 'Atatürk'ün Kurmay Başkanı olan Albay Kazım Dirik, görevini bırakmak istemiştir. Bundan umutsuzluğa düşen M. Kemal (Atatürk)'e ilk destek veren yanındaki Rauf Orbay olmuştu. O, istifanızla mevki ve saygınlığınız bir kat daha arttı diye görüşünü açıklamıştı. O sırada odaya giren Kazım Karabekir Paşa, Atatürk'ü hazır ol durumunda selamlayarak 'Bundan sonra da kolordum ve ben emirlerinizi eskisi gibi yerine getirmeyi onur bileceğiz.' diyerek destek vermiştir (Prof. Dr. Ş. Turan, Türk Devrim Tarihi I, s. 186).'

Mondros Ateşkes Anlaşması'nın kararlarının uygulanmasını denetlemek üzere Erzurum'da bulunan Lord Gürzon'un yeğeni Yarbay Rawlinson, Kongre'nin toplanmamasını istemiş ve tehditler savurmuştu; Atatürk de aynı sertlik ve kararlılıkla yanıt vermiştir. Kongre 23 Temmuz 1919'da açılmış. Yarbay Rawlinson, Kongre'yi izlemekle yetinmişti. Mustafa Kemal Atatürk ve Rauf Orbay, Erzurum delegesi olarak Kongre'ye katılmıştı.

Erzurum Kongresi'nin açılışı, Padişaha, Başbakanlığa (sadrazamlığa) ve tüm yurda duyurulmuştu. Başbakan (sadrazam) Damat Ferit, Erzurum Kongresi'nin yasa dışı olduğunu ilan etmişti. Bu açıklama Kongre'de önemli tartışmalara neden olmuştu. Atatürk'ün girişimiyle ortadaki elektrikli durum sakinleştirilmiştir. Kongre, 7 Ağustos 1919'a kadar sürmüştür.

Erzurum Kongresi'nde, 30 Ekim 1918'de ordularımızın çekildiği son hatlar, ulusal sınırlarımız olarak kabul edilmiştir. Ayrıca ulusal güçleri etken, ulusal istenci egemen kılmak, yurt bütünlüğünü gerekirse silahla savunmak ve korumak gibi çok önemli kararlar alınmıştır. Bu kararlar, bir bildiriyle Türk ve dünya kamuoyuna duyurulmuştur.

Erzurum Kongresi Bildirisi'nin 6. maddesi, 30 Ekim 1918'deki sınırlarımızı vurgulamaktadır. 7. maddesinde ise şöyle denilmektedir:

'Ulusumuz, insani, çağdaş amaçları yüceltir; fenni, sanayi ve iktisadi durumumuzu ve gereksinmemizi de takdir eder. Dolayasıyla devletimizin ve ulusumuzun iç ve dış bağımsızlığı, yurdumuzun bütünlüğü korunmak koşuluyla ulusal sınırlar içinde, milliyet esaslarına uymak ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen herhangi bir devletin fenni, sanayi, iktisadi yardımını memnuniyetle karşılarız. Adil ve insani koşulları içeren bir barışın da ivedilikle kararlaştırılması, insanlığın selameti ve alemin sükûnu adına başlıca ulusal emellerimizdir (ABE 3, s. 240).'

Erzurum Kongresi Bildirisi'nin 6. maddesinde yer alan '30 Ekim 1918'deki sınırlarımız' ifadesi ile 7. maddede saptananlar, Ulusal Ant'ın (Misak-ı Milli'nin) temelini oluşturmaktadır. 'Erzurum Kongresi, maddi varlığı ve gücü itibariyle değilse de temsil ettiği ya da getirdiği düşünce ve ilkelerle sağladığı yetkiler bakımından Ulusal Direniş Eylemi'nin tarihi bir hareket noktasıdır (Ş. Süreyya Aydemir, Tek Adam 2, s. 107).'

Atatürk, Erzurum Kongresi'nde seçilecek bir Temsilciler Kurulunun Başkanlığına kendisinin getirilmesini istemişti. Çünkü Ordu Müfettişliği Görevinden ve askerlikten ayrılmıştı; rütbesiz, yetkisiz bir sivil durumundaydı. Kendi düşüncelerini ve buyruklarını dinletebilmek ve istediği amaca ulaşabilmek için Temsilciler Kurulu Başkanı olmalıydı. Atatürk'ün Temsilciler Kurulu Başkanlığına getirilmesini istemeyenler de vardı ama Kongre büyük bir çoğunlukla Temsilciler Kurulu Başkanlığına Atatürk'ü seçmiştir.

Erzurum Kongresi'nin kapanış konuşmasında ( 7 Ağustos 1919), Atatürk şöyle der:

'Ulusumuzun ümit ve kurtuluşu ile çırpındığı en coşkulu bir zamanda özverili ve saygıdeğer kurulunuz, her türlü zorluğa katlanarak burada, Erzurum'da toplandı. Duyarlı ve soylu bir ruh ve pek sağlam bir iman ile vatanımızın ve ulusumuzun kurtuluşuna ilişkin esaslı kararlar aldı. Özellikle bütün dünyaya karşı ulusumuzun varlığını ve birliğini gösterdi. Tarih, bu Kongremizi kuşkusuz ender ve büyük bir eser olarak yazacaktır (M. Müfit Kansu, age. s. 213).'

'Erzurum Kongresi, çok çetin koşullar, karamsarlıklar, kuşkular içinde başlamış; Kongre içinden ve dışından çok büyük güçlüklere, engellere karşın inançlı, yürekli, kararlı ve engin deneyimli usçu (akılcı) önderin becerisi, yerinde sakınımı (temkini), ılımlılığı, üstün siyasa yeteneğiyle gerçekleştirilmiş, büyük bir çalışma, ulusal kurtuluşun büyük bir aşamasıdır( Prof. Dr. Suna Kili, Türk Devrim Tarihi, s. 44).'

Erzurum Kongresi sürecinde etkin rol oynayan Atatürk ve Rauf Orbay'ın tutuklanması için İstanbul Hükûmeti, 29 Temmuz 1919 günlü bir karar almıştır. Ancak bu karar, kağıt üzerinde kalmış uygulatılamamıştı. Bunun üzerine 9 Ağustos 1919'da Atatürk'ün askerlikten istifa ettiğini ve nişanları, fahri yaverlik rütbesi geri alındığını belirten karar, padişah tarafından onaylanmıştı.

Atatürk ve Temsilciler Kurulu, Sivas'a gitmek üzere hazırlıklara başlamışlardı; ancak onları taşıyacak otomobillerin durumu iyi değildi: 'Çürük çarık üç otomobil. Karoserleri berbat. Körükler yırtık pırtık. Lambaları da yok. Bunlar yetmiyormuş gibi paraları da yok. Diğer yandan Amerikan mandacılığı baş ağrıtacak gibi görünmektedir. Atatürk, manda düşüncesi taşıyanlar için şöyle demişti: Ahmaklar! Memleketi Amerikan mandasına, İngiliz koruyuculuğuna bırakmakla kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını sağlamak için bütün bir vatanı ve tarih boyunca sürüp gelen Türk bağımsızlığını gözden çıkarıyorlar (M. Müfit Kansu, age. s. 170-171).'

Temsilciler Kurulu, Ulusal Genel Kongre'ye katılmak üzere Sivas'a gitmek üzere Erzurum'dan ayrılmıştı. 'Yolda yemek molası vermişlerdi. Yanlarında yiyecek olarak peynir, zeytin ve kuru ekmek vardı. Köylüler de birkaç kuru soğan ikram etmişlerdi. Onlar bu yiyecekleri iştahla ve zevkle kuru ekmeklerine katık ederek karınlarını doyurmuşlardı(M. M. Kansu, age. s. 196).' Erzincan'da gecelemişler ve ertesi gün Erzincan'dan ayrılmışlardı. 'Kentten ayrılalı bir saat kadar olmuştu, Atatürk ve Temsilciler Kurulu, Erzincan Boğazı'na girmek üzere idi. Bir grup jandarma subay ve erleri kafileyi durdurmuş; Müsellah Dersim çetelerinin boğazı kapattığını, merkezden kuvvet istediğini, kuvvet gelir gelmez boğazı açacağını, bundan sonra kafilenin güvenle boğazı geçmesinin mümkün olacağını söylemişti. Durum önemliydi ve dahası korku vericiydi. Mustafa Kemal (Atatürk), jandarma subayına eşkıyanın ne kadar olduğunu, boğazın neresinde bulunduğunu, yardımcı gücün ne zaman ve ne kadar geleceği konusunda sorular sormuş, aldığı yanıtları pek de inandırıcı bulmamıştı. İşimiz çok acele, programı değiştirmeyeceğiz. Ben her ne pahasına olursa olsun zamanında Sivas'ta bulunmak gerektiği kanaatindeyim, her türlü tehlikeyi göze alarak yolumuza devam etmeliyiz demişti. Otomobillerden birine hafif makineli tüfek yerleştirmişler, o önden giderken diğerleri de arkadan çok hızlı biçimde ilerlemişlerdi. Kafile hiçbir arızaya uğramadan boğazı geçip Sivas'a ulaşmıştı. Atatürk, arkadaşlarına şöyle demişti: Hepinize aynı ayrı teşekkür ederim. Ölümü göze alarak benden ayrılmadınız. Ulusal kurtuluş yolunda gösterdiğiniz bu özveri için hepinizi kutlarım. Ulusal dava, ancak bu inan, bu istenç ve

kararla gerçekleşecektir. Yaşaması ve muzaffer olması gereken naçiz şahıslarımız değil, ulusal kurtuluşu sağlayacak düşüncelerdir ((Mazhar Müfit Kansu, age. s. 199-203).'

Atatürk ve Temsilciler Kurulu 2 Eylül 1919 akşamı Sivas'a ulaşmıştı. Kendilerini tüm Sivas halkı coşkuyla karşılamıştı.

Atatürk diyor ki: BİZ TÜRKLER, BÜTÜN TARİHİMİZ SOYUNCA ÖZGÜRLÜGE VE BAĞIMSIZLIĞA SEMBOL OLMUŞ BİR ULUSUZ.