0

Bayramlar asırların şekillendirdiği bir anlayışını yok eden; komşu, akraba, toplumda; dayanışma, barış ve sevgi duygularının en üst düzeye yükseldiği, kin, kırgınlık ve kavgaların sona erdiği, iç dünyamızı ısıtan, dostluk, barış ve neşe kaynağı kutlu günlerdir.

Toplumsal neşelerin ve sevinçlerin tadına varıldığı, paylaşıldığı, toplumsal birlik ve dayanışma duygusunun pekiştirildiği ne güzel günlerdir bayramlar. Her toplumun, kendi inançlarına göre, kendine has bayramları olduğu gibi; İslamın içinde yer almış Müslüman toplumda da varoluşundan bugüne bütün İslam dünyasında kutlanan iki bayram vardır: Biri Kurban, diğeri de Ramazan Bayramıdır.

İslam, kendi toplumunu huzur ve sevincin zirvelerine tırmandıran kendine has özel günler tesbit etmiş ve tüm bağlılarını bu günlerde birbirleriyle kaynaştırmıştır. Dinimiz, her şeyde olduğu gibi bayram konusunda da orta yolu seçmiştir. Dejenere olmuş toplumlarda görülen bayram enflasyonu da, insan doğasına aykırı bayramsızlık da, fıtrat ve denge dini İslam'da doğru görülmemiştir.

İslamî kardeşliğin, dayanışma ve huzurun perçinlendiği bu mübarek günler, müslümanların huzur, mutluluk, dostlarla dayanışma ve en büyük dost Allah'a yakınlaşma günleridir.

Hz. Peygamber Mekke'den Medine'ye hicret ettiği zaman, Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrendi. Hz. Peygamber, bu günlerin bayram olarak devam etmesini kabul etmedi ve şöyle buyurdu: 'Allah Teala size kutladığınız bu iki bayrama bedel olarak daha hayırlısını, Ramazan Bayramı ile Kurban bayramını lûtuf olarak vermiştir.' dedi.Ramazan bayramı, oruçla, nafile namazlarla, infak ve ikramlarla Allah'a yaklaşan, sosyal dayanışma içinde zenginin fakirin haliyle hallendiği bir ortamın sonucunda hak edilen İlahî bir armağandır. Ramazan Bayramı Ramazan'daki kulluk okulunun diploma törenidir.

'Allahu ekber, Allahu ekber!' şeklinde yüksek sesle getirilen tekbirler de bu coşkunun dış alemle paylaşılmasıdır. Bu özel namaz ve tekbirler, benzetme yerinde ise, Yaratıcı ile bayramlaşmadır. Namazdan, bu güzel randevudan sonra insanlar arası bayram başlar.

Önce aile, sonra akrabalar ve daha sonra bütün müslümanlar birbiriyle bayramlaşır; sesli tekbirler şeklindeki sloganlar da tabiattaki diğer varlıklarla bayramlaşma, onlarla selamlaşmadır.

Namazsız, ibadetsiz bayram olmaz. Bayramlar Allah'a yakınlık ve kulluk zamanlarıdır. Her iki bayramda bayram namazı kılınmadan bayram başlamaz. Hac'da, önce şeytan taşlanır, sonra bayram başlar. Şeytanı mağlup etmeden, şeytanlara taş atmadan mü'min bayram yapmaz. Bayramın ilanı çokça ve yüksek sesli tekbirlerle olur. Allah'ın en büyük olduğu, O'nun dışındaki şeylerin çok da önemli olmadığı ilan edilir bayramlarda. Bayram günleri, yeme içme ve Allah'ı anma günleridir.

Sevincin en yüksek doza çıktığı bu günlerde ölüm ve ölüler de unutulmaz. Diğer alemde yaşayan akrabalarda anılır. Bayramlar (sıla-i rahmin) uzak akraba ziyareti şeklinde yaşayan dostlarla beraberlik, birliktelik güçlenir.

Bayram günlerinde çeşitli eziyetlerle, zillet içinde yaşayan dünya coğrafyasındaki günümüzün Müslümanları da hatırlamalıyız.

Esas bayram, gerçek bayram; İslam'ın her şeyimize, bireysel, sosyal ve siyasal hayatımıza hakim olmasıyla gerçekleşecektir. Bayramlar Allah'a kulluğun bir sonucudur. Tüm vücuduna ve nefsinin arzularına oruç tutturan ve ken-dini Allah'a adayıp nefsini ve sevdiklerini kurban edebilenlere Allah'ın birer lütfudur Ramazan ve Kurban Bayramları.

Bu anlayıştan uzak yaşayanlar olsa olsa Şeker ve Et Bayramı kutlarlar. Bayramlar, sadece bir sevinç günü değildir. Aynı zamanda şükür, zikir, diğer müslümanları hatırlama, muhasebe ve derlenip toparlanma günleridir. Gönül arzu ederdi ki, bayrama İslam dünyasının gülen yüzü ile girelim ve sevinip bayram yapmaya hak kazanalım.

Her çeşit aşırılık dinimizde yasaklanmıştır. Allah'ın müslümanlara ihsan ettiği bayramları kabul etmemek, o günleri diğer günlerden farksız görmek dinin asla onaylayacağı bir durum değildir. Bayramı çılgınca eğlenip Allah'a isyan ederek geçirmek bayramın ruhu ile bağdaşmaz.

Allah'ın bayram yapmamızı istediği günleri kabul etmemek de bir isyandır. Bayramlarda sevinçli olduğunu açıkça ortaya koymak İslam'ın temel ilkelerindendir. Akıp giden sosyal hayatın monotonluğu bayramlarla kırılarak akraba, eş ve dostlar ziyaret edilmekte, fakirler hatırlanmakta, yetimler sevindirilmekte, küsler barıştırılmakta, Allah'a daha fazla yakın olunmaktadır. Bayramlar sadece yemek, içmek ve tatil yapmaktan ibaret değildir. Bu gerçeği göz ardı edip cemiyet hayatını düzenleyen ve aradaki uçurumları kaldıran böyle bayramlarda, tatil bahanesiyle toplumdan kaçarak bir deniz kenarında ya da lüks bir otelde vakit öldürmek, her şeyden önce bu bayramların faziletinden, güzelliğinden ve sevabından mahrum kalmaktır.

Bu bayramlar İslam'ın vakar ve kişiliğini, olgunluk ve yüceliğini gösteren kurumlardır. Bu gerçeği görmek için, Güney Amerika karnavalları ile Avrupa'nın faşinglerini ve yılbaşı/noel bayramlarını, İslam'ın bayramları ile karşılaştırmak yeterlidir.

İslam dini, sosyal ve ahlaki değerler ile insanların eşitliği fikrini, diğer beşeri öğretiler gibi sadece söz ile savunmakla kalmamış, insanların bu değerleri özümsemesi için bir takım eğitici uygulamalar ve yaptırımlar koymuştur.

İslamî bayramlar, arkasında tatlı hatıralar, yetim ve kimsesizlerle, fakirlerin mutluluk gözyaşlarını bırakırken; yukarıda saydığımız diğer milletlerin bayramları, arkalarında sadece sefalet, içki kokusu, yollarda metrelerle ölçülen pislik ve çöp, hepsinden de vahşisi içki ve alkolün sebep olduğu nice ıstıraplar ve ölüler bırakmaktadır.

Bayram günlerini eş-dost, hısım-akraba ziyaretleşmeleri yerine; tanıdıklardan uzaklaşma ve nefsi yönde eğlenceyi tercih etme çok yanlıştır. Bayram vesilesiyle evden uzaklaşıp tatil ve eğlence yerlerine gidilmesi, bayram yapmak adına bayram rûhundan kaçmaktır. 'Para benim, bayram benim; dilediğim yerde istediğim gibi bayram geçiririm; kim ne karışır?' demeye hiçbir müslümanın hakkı yoktur.

Çünkü para ve her türlü mülk Allah'ın, bayram da İslam'ın. Sen de müslümansın. İslamî örfe ters; misafirperverlik dost ilişki ve dayanışmalarını öldüren; fakir-zengin kaynaşmasını engelleyen, nefsin arzu ve isteklerinin ön plana çıkartılıp uygulandığı bir bayram anlayışı, hayatımız ve toplumsal huzurumuz için, nesillerimiz ve ahlakımız açısından tehlike işaretidir.

Özellikle çocuklar ve gençler bayram harçlıklarını gayr-ı meşrû yerlerde harcamamalı, her türlü haram eğlence ve oyunlardan kaçınmalıdır. Müslümanca sevinip eğlenmesini bilemeyenler, sevinçlerinin yarın sonsuz üzüntüye dönüşebileceğini hatırdan çıkarmamalıdır.

Bayramlar, bizi Allah'tan uzaklaştıran değil; Allah'a yaklaştıran günler olmalıdır. İnsan, Allah'a ne kadar itaat ve ibadetle yaklaşıyorsa o oranda bayram yapmaya hakkı olur. Bir ay tutulan orucun, bu ayda verilen fıtre ve zekatların, teravih gibi ekstra namazların, yani çeşitli ibadetlerin yapılmasının sonunda Ramazan bayramı yapılır.

Kurban kelimesi, kurbiyet; Allah'a yaklaştıran ibadet anlamına gelir. Kurban; en değerli varlıklarımızı İbrahim gibi gözünü kırpmadan Allah yolunda feda etmenin; gerektiğinde de İsmail gibi kendi canımızı hiç çekinmeden O'nun için verebilmenin sembolüdür.

Bayram, namaz kılınarak başlar, bu günde fazladan tekbirler vardır. Namazdan, ibadetten kopuk bir bayram anlayışı dinimizde yoktur. Allah'ın anılmadan geçirilen günler bayram değildir.

Dünyanın çeşitli yerlerinde müslüman kanı akar, din kardeşlerimize maddî ve manevî her çeşit zulüm uygulanırken, İslam dışı ortam ve yapılar kişileri Allah'tan koparmaya ve dünyevîleştirmeye çabalarken, bardağın dolu kısmını gösteren bayramlar da olmasa teselli kaynaklarımız iyice kuruyacaktır. Gerçek bayramlara ulaşmak dileğiyle Kurban Bayramınız mubarek olsun!