0

Yeni yıla girerken İran'ın çeşitli kentlerinde ayaklanma kalkışmaları yaşandı. Din ekseninde bir cumhuriyet olan İran'da halk tarafından böylesi bir ayaklanma kalkışmasını beklemek ihtimal dışı idi. Ama olanlar oldu, çeşitli kentlerde halkın başlattığı protestolar birdenbire şiddet olaylarına dönüştü.

Halkın bu protestosunun geçinme sıkıntısı, yetersiz gelir ve işsizlik nedeniyle yapıldığı söylendi. Nitekim Cumhurbaşkanı Ruhani, halkın tepkisini protesto yaparak göstermesini doğal olduğunu söyledi. Ardından da ancak, şiddete başvurulmaması gerektiğini de işaret etti.

Olaylar birdenbire diğer şehirlere de sıçramaya başladı. Güvenlik güçleriyle halk çatışmasında 30'u aşkın insan öldü. Bu kez olayları yatıştırmak için dini lider Ayetullah Hamaney, ayaklanma kalkışmasının şer güçleri tarafından organize edildiğini söyleyerek lanetledi. Aslında İran yöneticilerinin hedefinde Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail vardı. Suudi Arabistan'da bu eleştirilerden nasibini aldı. Yapılan resmi açıklamalara ve şu anda medyaya yansıyan haberlerden anlaşıldığına göre olaylar dinmiş gözüküyor.

İran'daki bu kalkışma hareketini, analiz ederek, geleceği tahmin etmek açısından değerlendirmek gerekir. Bilindiği gibi Ortadoğu bölgesindeki ülkelerden uluslararası arenada güç olarak kabul edilen ülkeler Türkiye, İran ve Mısır'dır. Suudi Arabistan'da petrol zengini olarak bu bölgedeki İslami yapılanmanın odağındaki güç olma çabası dördüncü ülke olarak dikkate alınması gerekir.

Müslüman ülkeler kanadında saydığımız bu ülkelere karşılık diğer bir güçlü ülke İsrail'dir. İsrail'in kuruluş felsefesinde temellendirdikleri vaat edilmiş topraklar yaklaşımı bu bölgenin istikrarının bozulmasına etkileyen önemli aktörlerinden birisi olmasına neden oluyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni Ortadoğu Projesinde, Türkiye ve İran'ın Rusya ile birlikte hareket etmelerinden dolayı İsrail'in güvenliği için yeni aktörlere ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle ABD, Arap baharı diyerek Mısır'da gerçekleştirdiği değişim sonucunda yönetime gelenlerle din ekseninde anlaşamayınca Mısır'da yeniden yeni bir yönetim oluşturmak zorunda kaldı.

ABD'nin bu faaliyetleri bir taraftan Ortadoğu için kurguladığı planı gerçekleştirmek diğer taraftan İsrail'in güvenliğini sağlamak amacını taşıyor. Bunu da Türkiye ve İran'la Ortadoğu konusunda anlaşamayınca hem projesini gerçekleştirmek hem de İsrail'i güvencede tutmak için şu anda Mısır ve Suudi Arabistan'ı kendi safına çekerek, yeni hareketlere başlamıştır. İran'da yaşanan olaylar bu pencereden değerlendirildiğinde, İran ve Türkiye'de istikrarı bozmak için Reza Zarrab kartını kullanması olasılığı yüksektir.

İran'da yaşanan bu kargaşaya karşılık Türkiye'yi de aynı duruma sokacak bazı hareketlerin başlama olasılığı yüksektir. Bu nedenle İran olaylarını dikkate alarak Türkiye'de iktidarın ve muhalefetin el ele verip birlik ve beraberlik içinde ulusal güvence sağlanması şarttır.