0

Ülkemizde son yıllarda ekonomik olarak açıklanan rakamların gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığı net bir şekilde anlaşılmamaktadır. Konu o kadar çok değişkenlik göstermekteki akşam yatıp sabah kalktığımızda, bir gün fakirleşiyoruz, başka bir gün zengin olmuşuz da biz bilmiyormuşuz. Özellikle açıklanan milli gelir, büyüme hızı, faiz oranları, enflasyon rakamları, işsizlik oranları bunun en belirgin örnekleridir. Ekonomik değerlere ait açıklama yapan kişilere beyler sizin dedikleriniz doğru ise peki vatandaşın haline diye sormamız gerekmez mi ?

Çevremize baktığımızda binlerce işveren, milyonlarca çalışan, kayıtlı ekonomik sistem içinde üretim yapmakta, üretmiş oldukları ürünleri ihraç etmek için bin bir güçlüğü mücadele etmektedir. Kısacası bu ülkeye gönül verenler çalışırken, diğer tarafta kayıt dışı çalışanlar köşeyi dönmektedir. Kayıt dışı piyasa ekonomisi sistemi giderek ekonomide daha etkin bir hal almaya başlamıştır. Ekonomideki kayıt dışılık her geçen gün artarken hükümetin kayıt dışı ekonomiyle mücadele konusunda aldığı önlemlerden siyasi endişeler nedeniyle vazgeçmesi konun uzmanları sağlıklı görülmemektedir. Bu şartlar altında ekonominin kontrol altında tutulması ve açıklanan değerlerin doğruluğu ne kadar gerçekçi olabilir.

Özellikle son beş yıllık dönemde kurda yaşanan değişim, üretim maliyetlerini olumsuz etkileyen elektrik,doğalgaz ve akaryakıtta artan fiyatları ile zor durumda kalan sanayici birde faiz ile boğuşmak zorunda kalmıştır.

Enflasyon altına ezilen dar gelirli her gün yeni bir umutla güne başlarken, siyasi ortamda yaşanan gerginlik her geçen gün artmaktadır. Gerilen ortam ekonomiyi olumsuz etkilemekte, vatandaşın elinden seyretmekten başka bir şey gelmemektedir. Özetle mikro ekonomiyi oluşturan bakkalı, manavı, kasabı, boyacısı inşaatçısı, mobilyacısı, lokantacısı, beyaz eşyacısı, tekstilcisi yani bilcümlesi; Bugünü ancak kurtarabildik, yarına Allah kerimdir diyerek bir sonra ki güne başlıyor.

Geçtiğimiz hafta 2016 yılı vergi rekortmenleri açıklandı ve ilk on sırada 8 tane finans kuruluşu var!

Bankaların karlarını kat,kat artırdığı dönemde ekonomik zorluklar karşısında ayakta durmaya çalışan reel sektörde yaşanan özkaynak erozyonu ne zamana kadar devam edecek. 2002 yılında ilk on şirket içinde 3 banka var iken bu sayısı 8 çıkmıştır. Bu uygulanan ekonomi politikaları ile üretimden faize nasıl geçildiği anlatmaya yeter sanırım.

Üretimde kazanılan paranın, üretimden faiz aktarımını 'Faiz Lobisine' bağlanması ne kadar inandırıcıdır. Bu konuda yapılması gereken hiç kimseyi suçlamadan iktidar olarak gerekli tedbirleri almaktır.

Türkiye de ekonomik olarak gelinen noktadan dar gelirli ve küçük esnaf kadar artık sermayede tedirgindir. Cari açık, büyüme hızı ve faizi yaratan nedenlerin yok edildiği yeni bir ekonomik program iradesinin ortaya konulması beklentisi en kısa zamanda karşılık bulmalıdır.

Yaşanan bu süreçte hiç kimse sormayacak mı? bu kadar feryat ve serzeniş varken bunları duymazlıktan gelmek çözüm mü?.

Peki Reel Sektör ne yapsın? Gittiğimiz yere kadar gideceğiz ama nereye gittiğimizi bilmiyoruz, demekten başka.

Tüm olumsuzluklara rağmen bizim ortak birlikteliğimiz ülkeye olan sevgimiz, yarınlara olan umutlarımızdır.(mba)