Günümüzde mobbing mağdurlarının sayısı hayli fazla. Küçük büyük birçok kişinin uğradığı mobbingin Türkçesinin yıldırma olduğunu ve çalışanın sadece amirlerinin ya da eş pozisyondakilerin değil astların da üstlerine yapabildiğini, en kısa tanımıyla işyerinde psikolojik şiddet olduğunu ve genellikle örtük amacın mağduru saf dışı bırakmak olduğunu, bu durumun ruh sağlığının bozulmasına yol açabileceğini söylüyor Uzm. Klinik Psikolog H. Onur Demirci ve şöyle devam ediyor: Ezberlenmiş mobbing tanımının üstünden geçmek yerine hiç farkında olmadan -ya da yeterince farkında olmadan- bu duruma nasıl elverişli ortamlar oluşturduğumuza, bu istenmeyen olayların mağduru ya da sorumlusu olmaya nasıl olup da meyilli hale geldiğimize  psikolojik güvenlik açısından bakmak, durumun kök sebebini anlamamıza katkı sağlayacaktır.                 
 

“Psikolojik güvenlik, ilgili ortamda kendini ifade etmek için bir hamlede bulunduğunda  ortak bir etkinliğe (Bu bir toplantı da olabilir sosyal etkinlik de olabilir.) katılım gösterdiğinde bir fikrini, dileğini hatta belki şikayetini dile getirdiğinde önyargıyla karşılanmayacağına olan güven diyebiliriz” diyen Demirci, ayrıca yeni şeyler öğrenmek, organizasyonu geliştirmek iyileştirmek adına birey ya da grup olarak fikir beyan ederken fikrinize saygı duyulması, yarın  aleyhinizde kullanılmayacağına, iyi niyetli çabalarınızın kasıtlı olarak engellemeyeceğine dair inancınız, tam olarak psikolojik güvenlik tanımının öğeleridir şeklinde tanımlıyor.
 

Sık karşılaşılan bu konu hakkında anlatımını şöyle sürdürüyor Uzm. Klinik Psikolog H. Onur Demirci:
 

Daha da derin ve yalın hali ile psikolojik güvenliğinde çekirdeğinde kaliteli, işlevsel bir iletişim kurabilmek bulunur. Yardım istediğinde yargılanmayacağını bilmek, fikrine saygı duyulduğunu, herkes kadar çalışan, herkes kadar paydaş, eş, partner herkes kadar birey kabul edildiğini bilmek, sadece işyeri ruh sağlığı konusu değil bireyin tüm arkadaşlıkları, duygusal ilişkisi, aile yaşantısı için de “olsa iyi olur” değil bizzat asgari gereksinimdir. Ancak psikolojik güvenlik sağlandığında güven ve aidiyet perçinlenecektir. Dedikodudan, söylentiden, olumsuz varsayımlardan arındırılmış iletişimi kural kabul ederek; özel ilişki, aile, okul, iş hayatımızda psikolojik güvenliği arttırıp, ister mobbing ya da zorbalık olsun ister toksik iletişim olsun hepsini ilgili durumda proaktif bir şekilde önleyecek, hiçbir zaman oluşmamasını sağlayacak adımı en başta atmış oluruz. Hem bireysel hayatımızda hem de iş yerinde politikalar bu doğrultuda olduğunda açık ve dürüst iletişim ve psikolojik güvenli ortam; etik dışı davranış ve uygulamaları engelleyecek, mağdur potansiyeli olan kişinin konuyla ilgili yardım aramasını destekleyecek, etik dışı davranış sergileme eğilimindeki kişi üzerinde caydırıcı olacak hatta belki de o kişinin de kendini daha sağlıklı ve etik yolla ifade etmesini sağlayacaktır. 
 

Demirci böylesi bir durumda, “işyeri, sivil toplum kuruluşu, okul, ortak ilgi alanı, kamu yararı grupları, hangi topluluk olursa olsun sınıf kategori fark etmeksizin organizasyonların psikolojik güvenliği ne kadar artarsa üretkenlik, aidiyet pek tabi mutluluk da o oranda artacaktır” diyor.
 

Ruhsal açıdan sağlıklı bireyler için Demirci’nin bu anlatımını özellikle okul ve aileden başlayarak toplumun bütün katmanlarına yaymak gerekir.