5.BÖLÜM:
DEPREM ÇALIŞTAYI YAPILMALI
İskenderun Bakkallar ve Bayiler odası Başkanı Mustafa Çöloğlu, 6 Şubat 2023 öncesi ve sonrasını Hürses Gazetesi'ne anlattı. İşte önemli başlıklar:
ESNAFIMIZ ÜZERİNE NE DÜŞÜYORSA GERÇEKLEŞTİRDİ
5 Şubat'ta hepimiz hiçbir şeyden habersiz yarın sabah güne nasıl başlayacağım diye düşünürken, sabaha karşı maalesef böyle bir felaket ile karşılaştık. Bu deprem gibi değildi sanki daha başka bir şeydi. Çaresizlik içerisinde uyandık ve sağımızdaki solumuzdaki binaların çöktüğünü gördük. Hatta bazı arkadaşlarımızın, çok sevdiğimiz insanların hayatlarını kaybetmesine sebep olacak bir deprem oldu. İşletmelerini kaybeden esnaflarımız oldu, güne çok kötü uyandık. Tabi can havliyle önce canımızı güvene almaya, yani hayatta kalanlar önce bir kendi can güvenliğini sağladıktan sonra herkes çevresine, insanlara, kime ne yardım yapabilirse gücü nispetinde yardıma koştu. Kimisi enkazdan o canları kurtarmaya çalıştı, kimisi su taşıdı, yemek taşıdı. Esnaflarımız işyerlerini açtılar, onlara destek oldular, yardımcı oldular ellerinden geldiği kadar. Şunlar söyleniyor, belki yapanlar da olabilir, o gün bazı esnaflarımızın fahiş fiyata mal da sattığı söyleniyor. İnanın bunların sayısı çok az gerçekten çok az. Esnaflarımız o gün kendilerine ne düşüyorsa onu sonuna kadar yaptılar. Yani şöyle de düşünebiliriz, biz bu toplumun her kesimini bunun içine sokamayız.
İŞYERLERİMİZ YAĞMALANDI
Deprem olmuş daha üzerinden bir saat geçmiş, bizim işyerlerimiz yağmalandı. Burada eleştiride getirmek isterim. Bizim askerimizin o gün mutlaka sokaklarda önce can güvenliğini sonra mal güvenliğini sağlamak için mutlaka dışarıda olması gerekiyordu. Biz asker bir milletiz; askerimize, güvenlik güçlerimize karşı bir saygımız sevgimiz var.
Yani onlar o gün çıkmış olsaydı, bizim yanımızda olmuş olsaydı, vatandaşımız kendini daha güvende hissedebilirdi, daha çok can kurtarabilirdik ve bizim mallarımızı da koruyabilirlerdi. Ama onun için biraz geç kalındı. Ama söylediğim gibi bütün bunların hepsini aynı kefeye koyamayız. Biz gerçekten Ahilik kültüründen gelmeyiz, esnaflarımız, Ahilik kültürü bugün Osmanlı zamanından gelmiş. Ahi olmak bana göre saygı, sevgi, paylaşım, barış, özgürlük, yani insanların birbirine olan desteğinin ete kemiğe bürünmüş hali. Kısaca insan olmanın bütün özelliklerini taşır Ahilik teşkilatı. Tabi bizim bunun dışında hareket etmemiz, yapılan belki yanlış şeyler olmuştur ama çok da mümkün değil.
KONTEYNER KENT KURMADA GEÇ KALINDI
Gerçekten esnaflarımızın büyük bir kısmı vatandaşına yardımcı olmuştur. O gün bugün işyerini açan esnafımız var, mağdur olan esnaflarımız var, şehirlerini terk eden başka yerlerde iş kuran esnaflarımız var. İskenderun'da bu esnaf çarşılarında çalışmalar da çok ağırdan gitti, çok geç kalındı. Şimdi İskenderun'da 4 tane esnaf ile ilgili konteyner çarşı çalışması var. Bunun bir tanesi zaten ofis türü yerler, boşaltılarak yerlerine esnaflara, sigortacı, muhasebeci arkadaşlarımıza verdiler. Sıcak satış yapan esnaflarımıza bir tane dağıttık ama orada da eksiklikler var. Çok sıcak, bakalım Belediye başkanımız orada bir gölgelik yapacakmı? işte onun da biran önce yapılmasını istiyoruz. Onlara yavaş yavaş yerleşmeye başladılar. İkincisi, 38 tane …. Oradaki esnafın işyerlerini açmalarına 15-20 gün var. Onun dışında yine 82-83 tane civarında yine var. Bekliyoruz ama çok gecikti, esnaflarımız arasında İskenderun'da neredeyse 500 tane esnafımız mağdur, bize en az 500 tane esnafımızın işletmesini açabileceği dükkan lazım. Şimdi şöyle bir baktığımız zaman bize 98 tane dağıtılmış, bir 98 de ofis olarak kullanmaya artı 38 tane yeni dağıttığımız yerler var. 82 tane de yeni yapılacağı düşünülürse yaklaşık 300. Bize en az 200 tane İskenderun'a esnafımızın işyerlerini açacağı yer lazım. Bununla ilgili projeler olduğu söyleniyor ama hayata geçirilmedi. İhaleleri yapılacak, daha yapılmadı, yapılacağını umuyoruz ama…
ESNAFIMIZIN MORAL MOTİVASYON İHTİYACI VAR
Biraz kendi kaderimize bırakıldık gibi oldu. Mesela esnaf kredileri var, 250 bin lira bir esnaf kredisi getirildi. E şimdi esnaf kredileri seçimden sonra durduruldu, neredeyse vermemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Yani şimdi burası deprem bölgesi, insanlar burada yıkılmış, sen 250 bin lira maddi destek vereceksin bu insanların bütün sorunlarını falan halletmeyeceksin ama bir motive etmiş olacaksın. Tabii ki bunların arasında da biraz önce söylediğim gibi hiç ihtiyacı olmayanlar da olacaktır, alacaktır ama %90'ının gerçekten çok ihtiyacı var. Şimdi bizim burada esnafımızın ekstradan desteklere ihtiyacımız var. AB'nin, KOSGEB'in yapmış olduğu şeyler olduğu söyleniyor. Bize de bu konuyla ilgili desteklerin olacağı, esnaflara da verilecek destekler olacağı söyleniyor. Hala onlar da hayata geçirilemedi, onun da takipçisiyiz. Şimdi esnafımızla ilgili, zararın karşılanacağı, çok az da olsa, bütün zararın karşılanmasını falan da beklemiyoruz. Orta hasarlı olanlara, az hasarlı olan işyerlerine bile. Biliyorsunuz yaşadığımız büyük bir afetti. Orada esnaflarımızın tüm raflarındaki malları, her şey yerle bir oldu. Bunlarla ilgili herhangi bir destek verilecek mi? Bizim sigorta ile çok bir şeyimiz yok. DASK'tır falan maalesef biz onlarda biraz ihmalkarız. Burada bize devletimizin vereceği yardıma gerçekten esnaflarımızın moral ve motivasyon için çok ihtiyaçları var.
İNSANIMIZ GERİ DÖNMEK İSTİYOR AMA NEREYE NE ŞEKİLDE ?
İmar planının yeniden yapılması lazım, onun gerçekleştirilebilmesi için de bu yıkımların gerçekleştirilmesi lazım. Tamam, enkazlar kaldırıldı bunda bir sıkıntı yok, onda biraz acele edildi ama bazı konularda ağır davranılıyor. Mesela İskenderun'da bir tane şirkete vermişler bu işi. Şirket hangi mahallede yıkılması gereken binalar var ve o hangisinde daha fazla demirin olduğunu biliyor ve orada çalışıyor. Bunu söylemek zorundayım, bu da zaten halk tarafından biliniyor. O mahallelerin yani nerede gelir varsa orada yıkım yapılıyor, yani o şirket tamamen ticari düşünüyor. Şimdi koskoca İskenderun'da veya deprem olan bölgelerde diyelim, bir tane şirketle bu iş yürür mü, o zaman bu yıllar sürer. Nasıl olacak, insanlar tekrardan geri dönmek istiyorlar yaşadıkları, doğdukları şehirlere geri dönmek istiyorlar. Şimdi gitmeyenlere bakıyorsunuz, gitmeyen bir tek Suriyeliler ya da imkanı olduğu halde gitmeyenler. Bunlar da azınlıkta. Siz gidene de niye gittin diyemezsiniz ki, bakıyorsunuz elektrik yok, su yok, iletişim yok, insanlar can havliyle ne yaptıklarını bilmiyorlar. Hırsızlık almış başını gidiyor. Güvenlik güçleri bir taraftan enkazlarla uğraşıyor, tabi bir geç kalmışlık ta var başında söylediğim gibi. Şimdi bu şehri terk etme ya da İskenderun'u sevmediği anlamına gelmez ki. Ama sorun giderildiği takdirde bu insanlar tekrar buraya dönecektir.
DEPREM ÇALIŞTAYI YAPILMALI
Bu ortamlarda maalesef hala kurumlar arasında sorunlar var. Bugün bizim odalarımız, konfederasyonumuz var. 11 tane il olunca o da yeterli değil, daha fazla şey bekleniyor hem esnaflarımızla hem odalarımızla ilgili. O konularda da oralarda da zayıf kalınıyor. Bu konuda bizim de kendi özeleştirimizi yapmamız gerekirse, biz bireysel anlamda İskenderun'daki esnaflarımız için bir şeyler yaptık ama bunun genelde olması gerekiyor. 11 ilde bilmem kaç tane ilçede ciddi anlamda oturup belki de bir yerlerde çalıştay yapılması gerekiyor. Esnafları, aslında şehri nasıl tekrardan ayağa kaldırabiliriz onun çalışması yapılması gerekiyor. Ama şunu da esnaf odası başkanı olduğumuz için veya çocukluktan beri esnaf olduğum için söylemiyorum. Bir şehri ayağa kaldırmak istiyorsanız önce esnafı ayağa kaldırmalısınız. Eğer esnafı ayağa kaldırırsanız o şehrin ayağa kalkması çok daha kolay olur, ülke ayağa kalkar.
--------------------------------------------------------
ŞEHRİMİ TERK ETMEDİM. TERK ETMİŞ OLSAYDIM SADECE KENDİME DEĞİL VATANIMA DA İHANET ETMİŞ OLURDUM.
İskenderun'da çiçekçi esnafı Manolya Çiçekçiliğin sahibi Musa Gündoğdu depremde insanların nasıl yardımlaştığını Hürses Gazetesi'ne anlattı:
Depremden sonra artık zaman içerisinde birçok esnaf arkadaşımız çok fazla şeyler yaptı. Adam lokantacıdır kendi imkanıyla kaç insanı doyururum hesabı yaptı. Her gün bir kase çorba da olsa kaynattı gelen geçen herkese ikram etti. Bir tane ismini söylemeyeyim aile arkadaşım , dostum oda isminin zikredilmesini istemeyecektir; Hataylılar böyleyiz yaptığımız iyiliği reklam olsun diye değil insani bir görev olduğu için yaparız. Büyük bir evi var çok büyük de bir bahçesi var. Günlük 500 insana 500 yurttaşımıza yemek ikram ettiler. Bütün aile fertleri toplanıp kazan kazan yemekler yaptılar. Sanırım 2 ay boyunca yaptılar. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği, ben bu aileye çok teşekkür ediyorum. Bilseydim böyle bir şey için izin alırdım ama izin vermezlerdi isminin söylenmesine. Bende ailenin kadınlarına orkide gönderdim.Orkide çiçek kıymetli bir çiçektir. Not yazdım hepsine aile fertlerine; yiğit anneler yiğit evlatlar doğururlar hem evlatlarına hem anneye özel notlar yazdırdım bende getirdim onlara bu insani görevlerinden dolayı teşekkür ettim. Bu vesile ile bir daha teşekkür ediyorum kendilerine. Tabi bunun gibi yüzlerce aile vardı bu aile hakikaten çok geniş çaplı yardım yaptı. Bireysel, hiç reklamsız, sansürsüz içlerinden gelerek tamamen insani duygular ile benim en yakınlarımdan kardeşim Cengiz Gündoğdu ona da çok teşekkür ediyorum. Evini birçok insana açtı. Günde abartısız 100 insan evinde banyo yapıyordu, onların da evleri öyle müsaitti. Her sabah hanımı kahvaltı hazırlıyordu, çok geniş değilse de günlük 20-30 kişi toplanıyordu. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği. Banyolarını açtılar insanlar orada gelip çünkü su yok banyo yok hiçbir şey yok. 20 gün sonra banyo eden 1 ay sonra banyo eden insanlar vardı. Onlara o şekilde buradan teşekkür ediyorum. Hatta gelmeyen olduğu zaman diyordu ki abi neden gelmedi bu insanlar, söyle gelsinler, her gün gelsinler dendi ve her gün banyolar yapıldı, kahvaltılar yapıldı, yemekler yendi, teşekkür ediyoruz bu amaçla da.
YARDIMLAŞMA HATAYLILAR'IN GENETİĞiNDE VAR
Yardım etme duygusu Hataylıların geninde vardır, genelinde de vardır. Aslında ismini sayamayacağım birçok aile beni duygulandırdı. Ben her alanda sahadaydım, alandaydım asla şehrimi terk etmedim. Terk etmiş olsaydım sadece kendime değil vatanıma da ihanet etmiş olurdum. Birçok köylü arkadaşımız, evleri müstakil ve güvenli olan birçok aile bütün kapılarını açtılar, bahçelerini açtılar, sofralarını açtılar, banyolarını açtılar. Hatay'ın zaten geninde vardır yardımlaşma. Hepimiz depremzedeydik, Hataylıların hepsi depremzedeydi ama cenazelerimizi gömdükten sonra birbirimizin yaralarını sarmaya başladık. Burada odunu fazla olan komşusuna odun verdi, erzağı fazla olan erzağını verdi, suyu fazla olan suyunu verdi, her şeyimizi paylaştık. Biz büyük bir ülkeyiz, büyük bir milletiz, biz Hataylılar olarak da emin olun dünyada eşi benzeri olmayan bir topluma, millete sahibiz.
--------------------------------------------------------
ANNESİ TABURCU OLACAĞI GÜN BABISYLA BİRLİKTE ENKAZ ALTINDA KALDI !
İskenderun Otagar'ında taksicilik yapan Kasım Eren'in başına gelenler Yeşilçam'ın ünlü filmlerin andırıyor. Annesi tedavi için yattığı İskenderun Devlet Hastanesinde 18 gün kalmış, tabur edileceği gün babasıyla birlikte can vermiş. Yürek burkan depremi kasım Eren Hürses Gazetesi'ne anlattı:
6 Şubat depreminde sabah 04:17 de olan depremde yaklaşık 15-20 dakika sonra annemi babamı kaybettiğim İskenderun devlet hastanesi gidince hastanenin komple yerle bir olduğunu gördüm. Yani çok üzüldüm anlatılmaz. Allah kimsenin başına vermesin yaklaşık annem orada 18 gün kaldı her gün gidip geldim oraya her gün gidip geldiğim için orada bütün hastaları görüyordum. Güvenlik olsun, personel olsun, hemşireler olsun yani 18 gün az değil yani her gün gidip geldik, annemi gördük. Deprem günü de kaldıkları yeri bildiğim için enkaza da seslendim; anne, baba diye. Son gün diye babam kaldı annemin yanında refakatçi olarak sabah taburcu oluyordu annem olamadı maalesef. Biz 3 gün annemi aradık, babamı aradık hiç ses vermediler. Biz dedik ki bir umuttur bekledik 3 gün boyunca gece gündüz orada kaldım. Çok soğuktu hava, şartlar çok zordu hep betonlar birbirinin üzerine düştüğü için ne bir kaldırma yapabiliyorduk. Makineler gelmeden şey yapmadan sağ olsun eş dost akraba esnaf arkadaşlar bizi yalnız bırakmadı.
MUSALLA TAŞI BİLE BULAMADIK
Elimizden ne geliyorsa bir şeyler yapmaya çalıştık gece gündüz. 3. Gün annemleri odasında bulduk, odanın yerini biliyordum hiç ses vermedikleri için odada değildir diye düşündüm 3. Gün yaklaşık 30 cm lik bir boşluktan maalesef annemi gördüm, ondan sonra işte dünyam başıma yıkıldı. Beni kenara çektiler arkadaşlarım esnaf arkadaşlarım olsun ailem olsun onlar bu sefer müdahale etmeye başladılar. Kendi amcam operatördü o çıkardı annemi babamı. İlk önce annemi çıkardılar, annem hasta yatağında yatıyordu deprem esnasında kalkmış üstüne oturmuş yatağın üstüne oturmuş o pozisyondayken oda komple yerle bir olmuş, sadece yatak hasta yatağının kalınlığı 25-30 cm lik yer bırakmış odada. Annemi çıkarınca bana göstermediler, sen görme dediler arkasından 2-3 dk sonra babamı çıkardılar. Babam da annemin orda yatağın arkasında duruyordu. Babamı gördüm son kez, ondan sonra savcılığa geçtik. Savcı zaten gelmişti oraya, bize defin kağıtlarını verdiler, yarım saat yasal işlem sürdü sonra annemi babamı bir arabaya koyup kendi köyümüze mezarlığa götürdük. Sağ olsun arkadaşlar bizden önce gidip mezarları açmışlar annemi babamı oraya defnettik. Merkez mezarlığında Musalla taşı bile yoktu. Alıp götürmüşler köyde olduğu için merkez mezarlığa götürmüşler. Bir masanın üstünde cenaze namazını kıldık annemle babamın. Bunlar hiç aklımdan çıkmayacak unutamayacağım şeyler sürekli aklıma geliyor. Hele ki hastanenin yanından her geçmem orada kaldığım 3 gün, orada kaldığım süreç, onları gördüğüm an unutulmayacak şeyler yaşadım çok zor süreçten geçtik. Şöyle bir şey de var babamı depremden annemi 6 saat önce akşam 10'da en son ziyaret eden benim, konuştuk daha sonra bir daha konuşmak nasip olmadı, kısmet olmadı.
HASTANE İÇİN YIKIM KARARI NEDEN UYGULANMADI ?
Üzüldüğüm nokta şu: bu hastaneye maalesef 2012 yılında yıkım kararı verilmiş ve 2012 yılından bu zamana kadar yıkılmamış. Bize söylenen 2012 yılından bu zamana kadar bu hastaneye 4 kere beton dökülmüş, taban sızdırıyor diye, bunu yetkililerde biliyor, görevliler de biliyor. Neden bu hastane yıkılmadı? bu kadar insana mezar oldu. Benim görüşüm annem 2. Katta genel cerrahideydi. Ben 18 gün gittim geldim. 3 tane oda değiştirdi annem 18 günde 112,113 en son 119 numaralı odadaydı annem ile babam. Benim görüşüm 150 kişiye yakın vefat oldu orada. Çünkü ben deprem esnasında gittiğim de sadece 3-4 kişi dışarıya kaçmıştı geriye kalan herkes hastanenin içindeydi ve çoğu da çıkmadı. 3. Günü çıktı, 2. Günü çıktı ve çıktıklarında vefat etmişlerdi çoğu, yüzde 90 ı vefat etti hastanedekilerin. Sağlık personelleri olsun, refakatçiler olsun hepsi. Çünkü hastane bir anda pres gibi olmuştu, katlar birbirine yapışmıştı. Üzüldüğümüz bu işte. 2012'den beri yıkılması gereken bir hastane neden yıkılmıyor? Zamanında 2012 yılında yerine başka bir hastane yapılacak deniyor, yapılmıyor. Acaba bu insanlar göz göre göre mi gitti böyle. Deprem bölgesindeyiz biliniyor. Hastanenin yıkılması gerekiyor, bilmiyorum. Ölenlere buradan Allah rahmet eylesin diyorum, hepsinin mekanı cennet olsun.
HASTANE PRES GİBİ OLMUŞTU. İNSANLAR GÖZ GÖRE Mİ ÖLDÜ?
Bunlar hiç aklımdan çıkmayacak insanın unutamayacağı şeyler sürekli aklıma geliyor, hele ki hastanenin yakınından her geçmemde orda kaldığım 3 gün orda onları çıkardığım süreç. Unutulmayacak şeyler yaşadık, çok zor bir süreçten geçtik he şöyle bir şeyde var babamı depremden 6 saat önce yani akşam 10 da en son hastanede ziyaret eden benim babamla oturdum konuştum daha sonra bir daha konuşmak nasip olmadı kısmet olmadı şunu diyeceğim üzüldüğüm nokta şu. Bu hastaneye maalesef 2012 yılında yıkım kararı verilmiş ve 2012 yılından bu zamana kadar yıkılmamış. Bize söylenen 2012 yılından bu zamana kadar bu hastaneye 4 kere beton dökülmüş damdan su sızdırıyor diye yani hastane çürük bunu yetkililer de biliyor. Neden bu hastane yıkılmadı bu kadar insana mezar oldu yani benim görüşüm annem 2.kattaydı genel cerrahideydi. 3 tane oda değiştirdi annem 18 günde. Annem, babam yani benim görüşüm 150 ye yakın kişi orda vefat etti. Ben deprem esnasında gittiğimde sadece 3-4 kişi dışarıya sarkmıştı geriye kalan herkes hastanenin içindeydi ve çoğu da çıkmadı 3. Günü çıktı 2. Günü çıktı ve çıktıklarında vefat etmişlerdi. Hastanedekilerin yüzde 90ı vefat etti . Sağlık personeli olsun, hastalar, refakatçiler, olsun hepsi, çünkü hastane biranda press gibi olmuştu katlar birbirine yapışmıştı yani üzüldüğümüz bu işte 2012 den beri yıkılması gereken bir hastanenin yıkılmaması zamanında 2012 yılında hastane yıkılıp yerine başka bir hastane yapılıp acaba bu insanlar yani bu insanlar göz göre göre mi gitti böyle deprem bölgesindeyiz biliniyor hastanenin yıkılması gerek çürük bina bilmiyorum artık ölenlere buradan Allah rahmet eylesin diyorum, hepsinin mekanı cennet olsun diyorum.
--------------------------------------------------------
DEVLET O GÜN YANIMIZDAYDI… YİYECEK EKMEĞİMİZ YOKTU !
Hayatını ayakkabı tamirciliği ve lostracılık yaparak kazanan Doğan Kasal ise depremin ilk elden şahitlerin den. Hem can kurtardı hem de yağmacılara karşı bölgesini korudu. Yaşadıklarını gördükleri Hürses'e anlattı:
Allah'ım bir daha bize böyle bir acıyı göstermez inşallah, çok üzüldük. Allah ölmüşlerin hepsine rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Deprem sabahı ben buradaydım, burada kalıyordum çünkü kalacak yerim yoktu. En çok beni üzen yaralan yani ben şu karşıdan 3 tane vatandaş kurtardım, 3 tane canlı çıkarttım. Öğlenden sonra da işte 9 tane ceset çıkarttım. Yani dışarıda yaşıyorum ben.
DEVLET O GÜN YANIMIZDAYDI
Onun için depremde devlet yoktu, asker yoktu, polis yoktu, ben buna inanmıyorum yani. AFAD geldi devletimiz yanımızdaydı. Kaymakamımız acilen şey kuruldu buraya, yakın acil kriz masası kurdular Allah hepsinden razı olsun, Emniyet Müdürümüz oradaydı, Belediye Başkanımız oradaydı, Kaymakamımız oradaydı, komutanlarımız oradaydı, adamlar ellerinden geleni yaptılar. Allah hepsinden razı olsun. Tabi internet ve telefonlar çekmez oldu. Allah razı olsun bir tanesi kalmıştı yoldan kepçeciyi çevirdim, sağ olsun geldi onu da kurtardık, ama Allah'ım bize böyle şeyler yaşatmasın. İşte bazıları Kaymakam yoktu, Belediye Başkanı yoktu, işte şu yoktu bu yoktu ben ona inanmıyorum, ben 55 gün buradaydım. 55 gün yani 50-60 gün ben buraları bekledim yardımcı oldum herkese, herkes de bilir beni İskenderun tanır.
YAĞMACILARI KOVALADIM
Ama beni en çok üzen şey bu yağma işi oldu. Adam enkazda çırpınıyor çıkacak, adamlar burayı yağmalamaya gelmişler. Yağmur yağıyor ana baba günü buradan elime bir tane demir geçirdim kovalamaya başladım. Bana diyorlar 'sen niye karışıyorsun/'
Kardeşim milletin canı gitmiş sen malından ne istiyorsun, sen zengin mi olacaksın? gördük ekmek bulamıyorlardı. Kuru ekmeğe muhtaç olmuştuk. Allah devletimizden razı olsun, acil kurdular tezgahları yemeğimiz geldi, bisküvitimiz geldi, meyve suyumuz geldi, çayımız geldi yani her şeyimiz geldi. Milletin malından mülkünden ne istiyorsunuz adam canını kaybetmiş, evladını kaybetmiş, sen soygun derdindesin, sen yağma derdindesin. Lütfen ben bir vatandaş olarak söylüyorum, Allah katında olmaz böyle şeyler. Bir insan çıkarttım, adam 4. Katta şahidim ya karşıda merdiveni var yıkılmamış olduğu bina çöktü. 4.Katta çocuk haberleşmeye çalışıyor elektrikçi haberleşme çocuk yalvarıyor 4. Katta arabası karşıda merdiveni var aşağıdan yavru ağlıyor bana merdiveni açayım. Çocuk gözümün önünde sanki filim çevirir gibi 'Apo atlama dur' dedim. Arabayı aç dedim, çocuk resmen arabanın üzerine düştü. Allah'tan yerde molozlar vardı ayakkabılar vardı onun üstüne düştü çocuk, ondan sonra 5-6 gün sonra hastaneye gitti. Kaburgasında 4 tane çatlak ayağında çatlak biraz insan olalım her şey para değildir.
TAYYİP ERDOĞAN NE YAPSIN ? VERSE DE KIZIYORLAR VERMESE DE
Allah bu musibeti bize boşuna vermiyor yani atasını bilen yok, başkanını bilen yok, büyüğünü bilen yok, babasını bilen yok, annesini bilen yok, başkanını bilen yok, cumhurbaşkanını bilen yok. Adam verse de küfür ediyorlar vermese de. Biz bu işten bir şey anlamadık adam ne yapsın Türkiye'nin Cumhurbaşkanı elimden geleni yapıyor.
Allah onlara da rahmet eylesin. Allah düşürmesin bende eski bir futbolcu olarak acıyı bilirim herkes de bilir acıyı ama lütfen böyle hırsızlık olayıymış, yağma olayıymış bırakalım bunları. Allah bize bu musibeti boşuna vermiyor. Bir tane garibanın karnını doyurmuyoruz, bana ne diyor adam ya isterse diyor dünya yıkılsın çeker giderim, yani nereye gidiyorsun abi? Burada 2 aile Konya'ya gitti. Depremden kaçtılar yanarak öldüler. İskenderun'a Hatay'ımıza sahip çıkalım, İskenderun'umuz bir tanedir. Benim çocukluğum burada geçti, ben buranın ekmeğini yedim buranın suyunu havasını teneffüs ettim, çok dostlarımı kaybettim. Allah hepsine rahmet eylesin, çok sevdiğim dostlarım da var. Allah da onların çoluğunu çocuğunu bağışlasın. Allah onlara daha çok versin, çünkü iyilikseverler. Arıyorlar, soruyorlar bir şeye ihtiyacınız var mı? biz esnaf olarak depremde kapalıydık. Depremde yiyecek ekmeğimizi gün bulup yiyen adamız. Gün çalışırsak gün yeriz, yeri geliyor siftah edemiyoruz çünkü kimsede alım gücü verim gücü kalmadı. Zaten çoğu da aldı başını gitti buralardan, başka şehirlere yerleştiler yani onun için biz esnaf olarak böyle bir yardım bekliyoruz. Allah razı olsun devletimizden, kaymakamımızdan…