0

"Çıkar konuşunca vicdan susar."

Cemil Meriç'in anısına

Gerçeklerin ne olduğu değil algının nasıl yönetildiği bir dönemdeyiz. Bu da halkın düşünme ve karar verme yeteneğini olumsuz etkilemektedir. Özgür (karar alabilen ve aldığı kararı uygulayan, özgüveni yüksek) ve sorumluluk duygusu olan insanların sayısı gün geçtikçe azalırken, teslimiyetçi bir toplum olmaya başladık. Dün yapılan hatayı bugün aynen tekrarlıyoruz. Gerçek suçluyu bulmak yerine yeni suçlular bularak kendimizi buna inandırıyoruz. Birileri bilinçli olarak hedefi saptırırken ülke olarak bilgi kirliliği yaşıyoruz. Hatamızı görüp gerçekleri kabullenmediğimiz için sorunlarımızı çözemiyoruz. Sorunumuzun asıl kaynağı da budur.

Bugün bölgedeki gelişmeler ülkemizin bağımsızlığını ve bütünlüğüne tehdit eder noktaya gelmiştir. Ülkemiz dört bir yandan düşmanlarla çevrili güvenlik tehdidi altında iken içerden de ihanet kıskacındadır. Gün ayrıştırmadan ve ötekileştirmeden bir ve beraber olma günüdür. Hepimizin yapması gereken vatan, millet ve bayrak sevgisini bir partinin ismiyle bütünleştirmeden sahiplenmemiz ve rejim tartışmasına girmememiz gerekmektedir. Bir kişinin partisi/ideolojisi onun Türk ve Türk vatandaşı olmasının ötesine geçmişse bu ülkemiz için çok tehlikeli bir durumdur.

Bu kritik dönemde başkanlık sevdası uğruna ülkemizi riske atmayalım yazık olur. Çünkü; insanların çoğu elindekini kaybetmekten korktuğu için, mücadele etmekten korkuyor. Yarınları doğru inşa etmek için dün Türk'süz, Atatürk'süz anayasa hazırlayanları, milli mutabakat adına terör örgütleriyle müzakere yapanları unutmayalım.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluş felsefesine; tam bağımsızlık, Türkçe ve Türk Bayrağı, Türk Milliyetçiliği, ülkenin bölünmez bütünlüğü, cumhuriyet ve laiklik ilkelerine sahip çıkalım. Unutmamamız gereken husus milli mücadelenin şahsi hırsla değil, milli duygu ve milli idealler ile yapılması gerektiğidir. Çünkü bizler tek milletin değil yüksek amaçlar uğrunda ölmesini bilen Türk milletin fertleriyiz.Yeter ki devletimizi yönetenler Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni korumaya muktedir olsunlar.

Anayasaların en önemli özelliği çağdaş ve toplumun ihtiyacına cevap veren, toplumun üzerinde mutabakat sağladığı bir yapıda olmasıdır. Yıllardır askeri-sivil anayasa tartışmasını yapanlar neden ülkemizdeki hukuk sisteminin adetsizliğinden, eğitimdeki adaletsizlikten, gelir dağılımındaki adaletsizlikten ve düşünceyi ifade (Din-vicdan-basın) özgürlüğünden şikayet etmezler. Darbe anayasası diye anayasayı eleştirirken, bu ülkedeki seçim sistemi ve siyasi partiler yasasını değiştirilmesinden söz etmezler. Çağdaş ve demokratik bir Türkiye için meclisteki temsiliyet sorununun temsilde adaleti bağdaştıracak tarzda düzenlenmesi gerekmez mi? Siyasi iktidarın halkı tümü ile kucaklaması gerekmez mi? Bu değişiklikler yapılmadan Türkiye'nin demokrasiye kavuşması mümkün mü? Ülkemizde her dönemde demokrasi diyerek iktidar sahibi olanlar ne yazık ki hiçbir zaman demokrat olmadılar..

Unutmayalım Anadolu Türkiyesi ve Türklük için bin yıldır düşmanlar aynı senaryo farklı, figüranlar farklı. Oysa ki finali yazmak sorunu çözmek bizim elimizde yapmamız gereken Türk Milleti'nin geçmişinden güç alarak kim olduğumuzun farkına varmamızdır.

Yarın artık bugündür; kimin evet, kimin hayır dediğinden çok bizim; neye evet, neye hayır dediğimiz önemlidir. Diyerek ah keşkeler yerine, iyi ki demeler için vicdanımızın sesini dinleyelim 'Geç Kalmış Bir Muhasebe' yapmayalım.