Sakin bir limanda unutulup gideceğim belki..!

Belki de herhangi biri olarak kalacağım kuytularda bir yerde... kim bilir?

Kim bilir belki umarsız duygularım, demir alacak bilinmedik yalnızlıklara! Engin koyların sığ düşlerinde ağlaştığım yakamozlar süsleyecek kırpık kırpık hayallerimi!

Günün ilk ışıklarıyla boğuşan tüm yalnızlıklar, yelken açacak belki ufkumdaki ıssız adacıklara..!

Sonra; sonra, için için ağlayan bir denizkızı silecek usulca gözyaşlarımı..! Kulağıma fısıldadığı en güzel masallarla avuturken beni, köpük köpük durulacağım kim bilir?

Umutsuz öykülerle yemlenirken yetim balıklar, belki ahtapotlar sarmalayacak öksüz yalnızlığımı..!

Tetikte kıskanç bir rüzgar, biraz daha üşütürken yüreğimi, savuracak belki, taaa Atlantis'te bir yerlere..!

Belki başka fırtınalar koparken bilinmedik başka başka iklimlerde, hiç güneş doğmayacak belki, bulunduğum mevsimlere..!

Sonra; Sonra, yalnız kalabalıklar yetişirken imdada, içinde saklandığım sırçadan saraylar, yine tuzla buz ve paramparça..!

Belki de, mutsuzlar ülkesinden demir alacağım bilinmedik yalnızlıklara..! içimdeki fırtınalarda coşan denizkızı, en hüzünlü şarkılarını fısıldayacak belki, deniz kabuğunun kulağına !

Kim bilir; seherin erken vakti, ağlarına takılacağım balıkçıların lime lime..! Yorgun ve bitap ruhum, en hüzünlü öykülerin kalabalığında, çırpınarak can verecek belki..!

Belki de; hoyrat bir el çekip- çıkarırken o mahpuslardan, yine tutup fırlatacak cansız bedenimi, ıssızda bir yerde, deniz yıldızının ayak ucuna..!

Kim bilir, Zümrüd-ü Anka'nın rengarenk kanatlarında kaybolacak dehlizdeki güncelerim..! gönlümce süslediğim düşlerce, yeniden kurup, - bir yeniden inşa ederken, tuzla buz sarayları belki..!

Sonra? sonra yine, azgın yalnızlıklarla boğuştuğum onca kalabalığımla, köpük köpük sana akacağım belki!

Kim bilir belki de; herhangi bir limanın herhangi bir kuytusunda, kıyıdaki izlerle kaybolup gideceğim senin için... kim bilir?