Türk hukukunda yer alan takdiri deliller ise belge, tanık beyanı, bilirkişi raporu ve keşif tutanağıdır.

Belge kavramı, HMK m. 199'da çok geniş bir biçimde tanımlanmıştır. Buna göre, 'Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.' Şu halde belgenin iki unsuru vardır: Bunlar uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli olmak ve bilgi taşıyıcısı olmaktır. Söz konusu tanım içerisinden, yukarıda sayılan kesin delilleri hariç tutmak icap eder. Zira senet de bir belgedir, ancak nitelikli bir belgedir.

• Tanık, uyuşmazlık konusu vakıa hakkında duyu organları vasıtası ile bilgi sahibi olan kişidir. İşte söz konusu kişinin duyu organları vasıtası ile sahip olduğu bilgiyi mahkemeye yansıttığı beyanı, yani tanık beyanı, en önemli takdiri delildir. Tanık, taraflar dışındaki bir üçüncü kişidir. Taraflarla nasıl bir yakınlığı olursa olsun herkes tanık olabilir. Tanıklık kural olarak mecburidir, zira tanık sınırlı bir delildir. Bir olayı gören veya duyan kişi sayısı oldukça sınırlıdır. Ancak belirli hallerde (kişisel nedenler, sır, menfaat ihlali tehlikesi) tanıklıktan çekinilebilir. Tanık kural olarak yemin verdirilerek dinlenir. Ancak on beş yaşından küçükler ve yeminin önemini kavrayamayacak durumda olanlar yeminsiz dinlenir.

Bilirkişi, uyuşmazlık konusu olan ve çözümü için özel veya teknik bir bilgi gereken meselede, hakimde eksik olan özel veya teknik bilgiyi tamamlayan, hakime yardımcı kişi konumundadır. İşte bilirkişinin sahip olduğu özel veya teknik bilgiyi olaya uygulamak suretiyle beyan ettiği görüşünü içeren bilirkişi raporu takdiri delil teşkil eder. Örneğin, fren mesafesi dikkate alınarak aracın hızı, binanın projeye uygun olup olmadığı gibi konularda bilirkişi görüşüne başvurulabilir.

• Keşif, uyuşmazlık konusu vakıaların aydınlatılması için ilgili taşınır veya taşınmaz bir şey hakkında hakimin doğrudan bilgi sahibi olmasıdır. Hem bilirkişiye başvuru hem de keşif kararı hakim tarafından re 'sen de verilebilir. Keşif yapılacak taşınır veya taşınmaz eşyanın uyuşmazlık konusunu oluşturması gerekmez. Dava ile ilgili önemli bir vakıanın aydınlatılması için de keşif yapılabilir. Örneğin, bir elma bahçesindeki ağaçların kesildiği iddiası ile açılan tazminat davasında elma bahçesinde keşif yapılmasına karar verilebilir. Bu noktada esasen delil niteliği taşımayan ama kanunda delillerin sonunda düzenlenen uzman görüşü kavramına da açıklık getirmek gerekmektedir.

Uzman görüşü, uyuşmazlık konusu vakıaların teknik boyutuna veya hukuki nitelendirmesine ilişkin olarak uzman bir kişiden, ilgili tarafın bizzat aldığı bilimsel görüşü ifade etmektedir. Bilirkişi delilinden farklı olarak uzman görüşüne başvuruya hakim tarafından karar verilmez. Ayrıca bilirkişi yalnızca maddi vakıaların teknik boyutuna ilişkin iken, uzman görüşünün salt hukuki meseleye ilişkin olması mümkündür. Uzman görüşünde yer alan açıklamaların, taraf beyanı olarak mahkemece dikkate alınması ve karşılanması gerekir. Yani uzman görüşü bir delil değildir. Mahkeme, eksik veya çelişkili gördüğü hususlarda, görüş beyan eden kişinin dinlenmesine de karar verebilir. Uzman kişi, çağrıldığı duruşmaya mazeretsiz olarak gelmezse, hazırlamış olduğu rapor mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmaz.(1)

-----------------------------------
[1]Editör: Talat Can Bolat, Yazarlar: Ersin Erdoğan ve Barış Toraman, 'Bilirkişilik Temel Eğitimi Kaynak Kitabı', Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Bilirkişilik Daire Başkanlığı, s.39-40, https://bilirkisilik.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/372020142300temelegitimkaynak.pdf , Erişim tarihi:04.11.2020