0

Geride kalan son 15 yıllık dönemde toplam 9 vergi affı kanunu, geçtiğimiz yıl içinde ise iki kez af yasası çıkartılmasına rağmen kamu alacaklarının tahsilinde arzu edilen tutarın tahsil edilmemesi ve her geçen gün bu borçlara ek olarak cari dönem kamu alacaklarının da eklenmesi malinin idareyi cebren tahsil yöntemini kullanmasına yönetmiştir. Bilindiği üzere 6183 sayılı kanunda yer alan düzenlemede özellikle ihaleli işlerde ve teşvik uygulamalarında vergi ve sigorta prim borçlarının olmadığına dair belge talep edilmekte ve borçlu olan varsa bu tutar hak ediş ödemelerinde ödeme tutarından düşülerek ilgili kişi/kurum hesabına aktarılmaktaydı. Bu konudaki yasal düzenleme ilk kez 2008 yılında 5786 sayılı kanunla yapılmış olup 2016 yılında 6728 sayılı kanunla yeniden düzenlenmiştir.

27.09.2017 tarihinde TBMM'de sunulan "Bazı Vergi Kanunları İle Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" tasarısında yer alan 8.maddesinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 22/A maddesinin değiştirilmesi öngörülmektedir.

Yapılacak olan değişikle Maliye Bakanlığına; Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması ve yapılacak ödemelerden istihkak sahiplerinin amme borçlarının kesilerek ilgili tahsil dairesine aktarılması zorunluluğu ile kesintilere asgari tutar ve oran getirmeye, kapsama girecek amme alacaklarını tür, tutar, ödeme ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen ödeme ve işlemlerde hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilisi verilmektedir.

Bu madde kapsamında zorunluluk getirilen ödemelere ilişkin olarak işçi ücreti alacakları hariç olmak üzere, yapılacak her türlü devir, temlik ve el değiştirme işlemleri de kapsama alınarak, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcu karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra kalan kısım üzerinde işlem tesis edilmesi öngörülmektedir. Ayrıca borçlu olan kişi ve kuruluşların nakdi olarak sağlanan devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak ödemelerden faydalanmayacağı gibi bunların tescil işlemlerinde işlemleri yerine getirilmeyecek.

Buna göre;

  • Kamu idareleri ile bu idarelere bağlı döner sermaye işletmelerinin yapacağı her türlü ödemelerde,

  • Kamu ihale kanunu kapsamına giren kurumlar ile kamu tüzel kişiliğini haiz kurum ve kuruluşların (meslekî kuruluşlar ve vakıf yüksek öğretim kurumlan hariç) mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle hak sahiplerine yapacakları ödemelerde,

  • Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak ödemelerde,

  • Harçlar Kanununa ekli tarifelerde yer alan ticaret sicil harçlarından kayıt ve tescil harçları, noter harçlarından senet, mukavelename ve kağıtlardan alman harçlar, tapu ve kadastro harçlarından tapu işlemlerine ilişkin alınan harçlar, gemi ve liman harçları ile (8) sayılı tarifeye konu harçlar (diploma harçları hariç) ve trafik harçlarına mevzu işlemlerde,

  • Belediye Gelirleri Kanununda yer alan bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına mevzu işlemlerde.

Yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak ödemelerde kamu alacığı tahsil edilerek kalan tutar üzerinden ödeme yapılacaktır. Yapılacak her türlü devir, temlik ve el değiştirme, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcu karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra kalan kısım üzerinden tasarru sahipleri için işlem yapılan işlem hüküm ifade edecektir.

Bu madde kapsamında getirilen zorunluluğa rağmen borcun olmadığına dair belgeyi aramaksızın ödeme yapanlara ve işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara dört bin Türk Lirası idari para cezası uygulanacaktır.

Kamu alacak stoğunun cari yıl bütçesinin %25'ne ulaştığı bir dönemde vergi güvenlik uygulaması olarak kamu alacağının tahsilinin cebren tahsili belki "makul" bir gerekçe olabilir. Ancak bu uygulama ne kadar caydırıcı olacak, iş dünyası ve normal yaşamda telafisi mümkün olmayan ne gibi aksaklıklara neden olacak, bunun iyi hesap edilmesi gerekmektedir. Kamu alacak stoğunun bu boyutlara ulaşmasının gerçek nedenlerinin neler olduğu ortaya konulmadan devletin yasama gücünü kullanarak cebren tahsil yoluna gidilmesi ne kadar doğru bir uygulamadır. Bu nedenle e-haciz uygulamasının yürürlükte olduğu bir sistemde, Maliye Bakanlığına cebren tahsil yetkisi veren bu yasal düzenleme uygulamaya girmeden önce özellikle TSO ve ESOB'a kayıtlı gerçek ve tüzel kişilerin ticaret sicilde tescili zorunluluğu bulunan işlemler ile tüm vatandaşları ilgilendiren tescil, ruhsat, alım-satım gibi iş ve işlemlerini yerine getirmek üzere noter ve tapu gibi devlet dairelerinde, belediyelerde sıra bekleyen vatandaşların varlığından habersiz olduğu vergi vb. gibi kamu borcundan dolayı işlemlerinin yerine getirilmemesinin yaratacağı psikolojik tahribatın boyutlarını ve vatandaşın devlete olan güvenin nasıl korunacağının iyi analiz edilmesi gerekmektedir.