Ülkemizde üretim ve istihdamın arttırılması, bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarının azaltılması, kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınması, AR-GE' nin desteklenmesi, genç ve kadınların iş gücüne katılımının yanı sıra engelli istihdamının arttırılması amacıyla özel sektör işverenleri için Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenen sigorta primleri için 12 farklı prim desteği/teşviki uygulanmaktadır. Uygulanmakta olan sigorta prim teşvikleriyle işverenlerin ödemeleri gereken sigorta primlerinin belirli oranda ve sürede devletçe karşılanması karşılığında amaçlanmaktadır.

Bu amaçla yapılan düzenlemelerle Sigorta Primi Teşvik, Destek ve İndirimler ile İşsizlik Sigortası Primi Teşviki, Asgari Ücret Desteği, İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi şeklinde sağlanmaktadır. Uygulanmakta olan tüm Sigorta Primi Teşvik, Destek ve İndirimlerinde genel kural olarak;

  • Teşvik uygulamasının işyeri bazında uygulanması.
  • Her işçi için sadece bir teşvik desteği uygulanması
  • Teşvik/Destekten yararlanan işçilerin o işyerinde fiilen çalışması
  • Aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde kuruma verilmesi
  • Bildirilen sigorta primlerinin yasal süresinde ödenmesi
  • Sosyal Güvenlik Kurumu'na prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması ile birlikte,
  • 5510 sayılı Kanun gereğince denetim ve kontrolle görevli memurlarca yapılan soruşturma ve incelemelerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği veya bildirilen sigortalının fiilen çalışmadığı durumlarının tespit edilmemesi şartlarının sağlanması halinde de teşvik ve destekler verilmektedir.

Bu şartlara uymayan ve haksız bir şekilde Teşvik/Destek ve İndirimlerden yararlananların tespiti halinde hazinece karşılanan tutar gecikme cezası ve gecikme zammıyla birlikte geri alınmaktadır.

İstihdamı ve yatırımları teşvik etmek amacıyla devlet tarafından sağlanan bu teşvik ve desteklerin amacına ulaşması ve muvazaalı işlemlerin önlenmesi için;

6486 sayılı kanunun 5.maddesinde 5510 sayılı kanunun 81 maddenin (i) bendi 01.01.2013 tarihinden geçerli olmak üzere; 'Yapılan kontrol ve denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği veya bildirilen sigortalının fiilen çalışmadığının tespit edilmesi halinde, işverenler bir yıl süreyle bu maddeyle sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz. Bu madde kapsamındaki teşvikten yersiz olarak faydalanıldığının tespiti halinde, yararlanılan teşvik tutarı işverenden gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.' yapılan düzenleme ve

6322 sayılı kanunun 32.maddesi ile de 5510 sayılı kanuna eklenen EK.2 maddesinde 'Yatırımlarda Devlet yardımları hakkında kararlar çerçevesinde düzenlenen teşvik belgeleri kapsamında gerçekleştirilecek yatırımlarla istihdam edilen sigortalılar için, … Bu Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği veya bildirilen sigortalının fiilen çalışmadığının tespit edilmesi halinde işverenler bir yıl süreyle bu maddeyle sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz. Bu madde kapsamındaki teşvikten yersiz olarak faydalanıldığının tespiti halinde işverenden yararlanılan teşvik tutarı gecikme zammı ve gecikme cezası ile birlikte tahsil edilir. Ayrıca, işyerinde sigortalının fiilen çalışmadığı halde bildirildiğinin tespit edilmesi halinde işveren hakkında Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.' Benzer bir düzenleme yapılmıştır.

Uygulamada yaşanan sorunlar üzerine 6824 sayılı kanunun 17.maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen EK.14. madde kapsamında teşvik uygulamalarındaki cezai yaptırım uygulanması belirli kriterlere bağlanmıştır. SGK- Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü tarafından 2017/18 sayılı genelgesi (Sigorta Primi Teşvik Destek ve İndirimlerde Yasaklama) ile konuya ilişkin uygulama detayları açıklanmıştır.

Bu konuda bir diğer düzenleme ise SGK- Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü tarafından 04.07.2019 tarihinde yayınlanan 02-SGDP Çalışanlar İçin Hatalı Teşvik ve Destekler başlıklı SGK Genel Yazısında belirtildiği şekilde yapılmıştır. Yapılan açıklamaya göre 2018 yılının ve 2019 yılının yanlış bildirildikleri dönemler için bu sigortalılar bakımından yararlanılmış olan istihdam teşvik ve destekleri ile asgari ücret destekleri iptal edileceğini, bu durumda bulunan kişiler için belge türü düzeltilerek verilen aylık prim ve hizmet belgelerine/muhtasar ve prim hizmet beyannamelerine ilgili fıkrada belirtilen esasları sağlamaları halinde idari para cezası uygulanmayacağı. Söz konusu sigortalılar dışındaki diğer sigortalılar için yararlanılmış olan istihdam teşvik ve destekleri ile asgari ücret destekleri geri alınmayacağı açıklanmıştır.

Devlet politikası sonucu olarak sağlanan teşvik ve desteklerin doğru bir şekilde kullanılması şüphesiz en doğru olanıdır. Bu konuda gerçek dışı beyanda bulunanlar içinde yaptırım uygulanması gerekir. Ancak uygulanacak ceza ve yaptırımlarında işlenen suç ile doğru orantılı olması genel bir hukuk kuralıdır. Kanun koyucu tarafından sağlanan teşvikler/desteklerden haksız kazanç elde edenler için haksız olarak sağlanan bu teşvik ve desteklerin geri alınması konusunda ticari hayatın gereği ve ekonomik koşulları da göz önüne alarak; istihdam edilen işçi sayısı, yaptırıma konu işlemin ilk olup olmadığı gibi belirli bir kıyaslama yapılarak işlenen suç ile doğru orantılı ceza uygulanması tercih edilmelidir.

Bilindiği üzere ülkemizde işçi işveren arasındaki iş ilişkilerinde iş kanunundan kaynaklı talepler her zaman ciddi tartışma konusu olmuş ve yargıya intikal eden konularda mahkemeler istisnai durumlar hariç işçi lehine kararlar verilmekte, mahkemelerde verilen kararlar yüzde doksan oranında işverenler açısından olumsuz sonuçlanmaktadır. Yargıda yapılan yeni düzenlemeler ve işçilerin yasal güvence altında hak arayışları sonucu işçi lehine verilen yargı kararlarının bugünden sonra işverenler için bir kabusa dönüştüğü görmekteyiz. Bu konuyu suistimal etmek isteyen bazı kişilerin kasıtlı olarak bunu bir tehdit unsuru olarak kullandıkları şahit olmaktayız.

Özellikle işten ayrılmaların ardından, işten ayrılan işçilerin belirli kesimlerin yönlendirmesi ile ayrıldıkları işyerlerine, iş hukuku kapsamında yapılan uygulama hataları başta olmak üzere taraflar arasındaki sözlü/yazılı sözleşme şartlarını kapsamayan uygulamalar nedeniyle geçmişe yönelik; ücret, fazla mesai ve benzeri alacak talepleri için dava açtıkları açılan bu davaların ücret alacağı, kıdem/ihbar tazminatı alacağı ile sınırlı kalmadığı bilinmektedir. Hukuki açıdan baktığımızda iddia olunan konuda ispat yükünün iddia edene ait olduğu genel bir kural olmasına rağmen iş davalarında fazla çalışmanın yapıldığının, ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçide olmasına rağmen mahkemeler bu konuda ispat yükünü işverene yüklemekte ve işçi lehine karar vermektedir.

Günümüzde iş dünyası ve çalışma hayatında teknolojik gelişim dün yazılı olarak kayıt altına alınan birçok işlemin artık elektronik ortamda gerçekleştirildiği e-devlet uygulaması ile tüm çalışanların kişisel bilgilerini takip ve kontrol etme imkanına ulaştıkları çalıştıkları zaman içinde almış oldukları ücret ve diğer kazançlarının beyan ve bildirimin yapılıp yapılmadıklarını her zaman kontrol etme imkanı bulunmaktadır. (Mahkemelerin karar verirken bu konuyu dikkate almaları adaletin sağlanması adına önem arz etmektedir.)

Bu hususu gerekçe göstererek tazminat talebiyle tek taraflı olarak iş akdini fesh etme hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle işçilerin işten ayrılış gerekçelerinde açıkça belirtmedikleri bu hususun işten ayrıldıktan yıllar sonra geçmiş yıllara ilişkin geriye yönelik ücret, fazla mesai ve diğer kazançlarının eksik ödendiği gerekçesiyle dava açması çalıştığı dönemde rıza gösterilen bu uygulamanın sözlü olarak zimmen kabul edilmesi nedeniyle ahlak ve iyi niyet kurallarına uymamaktadır.

Açılan davalarda yargının işçi lehine işveren aleyhine vermiş olduğu bu türden kararlar doğrultusunda (Arabulucuda uzlaşılanlar da dahil) uzlaşılan tutar üzerinden işverenlerin geçmişe dönük eksik prime esas kazanç bildirimi ile karşı karşıya kaldıkları bazen bu tutarların telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurduğu ise görülmektedir.

Örnek vermek gerekirse 2016 yılı için mahkeme kararında hükmedilen 450,00 TL fazla mesai alacağı için verilecek ek bildirge sonrasında SGK' nun bu işyerine 1 yıl süre ile teşvikler/desteklerden men cezası uyguladığı, yararlanılan teşvik ve desteklerin geri alınması konusunda işlem başlattığı bilinmektedir. Bu işlem sonucu eksik ödenen yaklaşık 155,00 TL'lık prim için 450.000,00 TL teşvik iptal edilip faizi ile birlikte geri istenmektedir.

Böyle bir durum 2016 yılında 100,00 TL asgari ücret desteği uygulanmasından yararlanan ve 250 işçi istihdam eden bir işyeri için Ocak-2016 ayı için gerçekleştiğini düşündüğümüzde,

1 işçi için sağlanan destek tutarı aylık

100,00 TL. x 250 işçi = 25.000,00 TL/Ay

25.000,00 TL x 12 = 300.000,00 TL/Yıl

Tahmini olarak hesaplanan gecikme zammı yaklaşık 150.000,00 TL. olduğunu varsayarsak geri ödenmesi gereken tutar yaklaşık 450.000,00 TL' sına ulaşmaktadır.

Bu işyerinin asgari ücret desteği dışında diğer yasal düzenlemelerden kaynaklı sigorta prim teşviği destek ve indirimlerini de dikkate aldığımızda (2017/18 sayılı Sigorta Primi Teşvik Destek ve İndirimlerde Yasaklama genelgesi uygulanmamış olsaydı) hesaplanan tutarın milyon liralara ulaşacağı kaçınılmaz olacaktı.

Yukarıda yer alan örnekten hareketle akıllara gelen 'Hazinece karşılanan tutar gecikme cezası ve gecikme zammıyla birlikte geri alınır cümlesi neyi kapsamaktadır' sorusu karşısında aşağıdaki hususlar cevapsız kalmaktadır.

  • Haksız olarak teşvikten yararlanan o kişiden sağlanan teşvik/desteğimi kapsıyor?
  • Haksız olarak teşvikten yararlanılan o dönem sağlanan teşvik/desteğimi kapsıyor?
  • Haksız olarak teşvikten yararlanılan o işyeri (şube) için sağlanan teşvik/desteğimi kapsıyor?
  • Hem asgari ücret desteği hem de sigorta teşviği alan bir işyerinde hazinece karşılanan tutarın belirlenmesinde hangi işlem esas alınacaktır.
  • Asgari ücret desteğinde ilişkin yapılan yasal düzenlemede '1 yıllık' süre yok olmamasına rağmen sosyal güvenlik kurumu tarafından neden ve hangi gerekçe ile uygulanmak isteniyor?

Sonuç: Kişilere hukuk güvenliğinin sağlanması, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin ön koşullarındandır. Hukuk devleti, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir. Bu nedenle kanunlar geriye yönelik uygulanmayacağı gibi Anayasası'nın 38. maddesinde 'suçta ve cezada kanunilik' prensibi gösterilmekle, ceza normunda suç olarak tanımlanmayan ve karşılığında ceza gösterilmeyen fiilden dolayı kimse cezalandırılamayacağı gibi, yürürlükte bulunan kanun itibariyle lehe olan düzenleme ne öngörmüşse o doğrultuda karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Teşvik ve desteklerin uygulandığı işyerlerinde dava konusu işlemlerden kaynaklı iptal ve ek bildirge verilmesi gereken hallerde; 11.04.2017 tarihinde SGK- Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan 2017/18 sayılı genelgesi (Sigorta Primi Teşvik Destek ve İndirimlerde Yasaklama) kapsamının uygulanmakta olan tüm teşvik, destek ve indirimler için genişletilmesi, SGK tarafından yayınlanacak bir genelge veya yapılacak bir yazılı açıklama ile düzeltilmesi zorunluluk haline gelmiştir. Aksi takdirde 5510 sayılı SGK mevzuatında ve 4857 sayılı iş kanunu mevzuatında yer alan on yıllık zaman aşımı tüm işverenler için bir kabusa dönüşecektir. Bu uygulamanın devam etmesi halinde gelecekte sigortalı çalıştıran işyerleri için telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğabilir.

Kaynak: www.alomaliye.com