Haber Merkezi

TÜRMOB, tarafından hazırlanan 6 Şubat Kahramanmaraş Depreminin Türkiye Ekonomisine ve Mali Müşavirlere Etkisi Araştırması yayınladı. TÜRMOB Genel Başkanı Emre Kartaloğlu'nun, '6 Şubat Kahramanmaraş Depreminin Türkiye Ekonomisine ve Mali Müşavirlere Etkisi Araştırması'na ilişkin değerlendirmesi şöyle;

'6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli olmak üzere Adıyaman, Adana, Gaziantep, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Elazığ'ı içine alan 11 ilimizde meydana gelen ve büyük yıkıma sebebiyet veren aynı gün iki deprem felaketi yaşandı. Ardından 20 Şubat tarihinde Hatay'da meydana gelen depremle, yaşanan felaketin boyutları daha da derinleşti. Depremlerin ardından büyüklüğü 6,7'ye kadar varan 38 binden fazla artçı sarsıntı gerçekleşirken meydana gelen depremlerde maalesef 50 binin üzerinde can kaybı yaşandı.

Bölgedeki bina stoku ülke bina stokunun yaklaşık yüzde 14'üne denk gelmektedir. Dolayısıyla bu stokun neredeyse yarısının az veya çok hasarlı olduğu dikkate alınırsa ülkedeki binaların yüzde 7'sinin bu depremden etkilendiği ortadadır.

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremin hemen arkasından deyim yerindeyse tüm ülke sathında bir seferberlik kendiliğinden başlamış, tüm bireyler, irili ufaklı kamu ve özel sektör kuruluşlarının tümü, sivil toplum kuruluşları hep birlikte depremin yarattığı zararları giderebilmek adına gerek kampanyalar düzenleyerek gerek bölgeye giderek ilk müdahaleye destek olmuşlardır. Depremlerin üzerinden aylar geçmiştir ve toplumun deprem bölgesine ve bu bölgedeki ihtiyaçlara karşı duyarlılığı çeşitli nedenlerle giderek azalmış ve deprem ülke gündeminin diğer konuları arasında kaybolup gitmiştir.

Halbuki, depremlerde ortaya çıkan zararlar ve bunlara bağlı olarak oluşan maliyetler doğrudan ve dolaylı olarak iki ana başlık altında toplanmaktadırlar. Doğrudan zarar ve maliyetler deprem ile ortaya çıkmakta ve toplumun ilk etapta dikkatini çekmektedirler.

Doğrudan maliyetler, konut, işyeri, üretim tesisi, hastane, okul gibi üst yapılarda ve ulaştırma, iletişim, elektrik hattı, boru hattı, kanalizasyon, içme suyu şebekesi gibi altyapılarda meydana gelen zararın onarım/yerine koyma maliyetini kapsamaktadır.

Dolaylı zararlar ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan dolaylı maliyetler doğal olarak gecikmeli meydana gelmektedirler. Dolaylı maliyetler ise fiziki nedenlerle, enerji kaybı nedeniyle, işgücü kaybı ya da taşınması nedeniyle, mal ve hizmet üretimin durması/aksaması nedeniyle ortaya çıkan kayıplar, vergi kayıpları, katma değer kayıplarını kapsamaktadır. Dolaylı zarar ve maliyetler, her ne kadar daha büyük ve uzun vadeli olsalar da doğrudan zarar ve maliyetler kadar toplumun dikkatini çekmemektedirler.

Bu nedenle kamu otoritesinin yanı sıra özel sektör kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları da en azından kendi alanlarında depremin dolaylı zarar ve maliyetleri konusunda çalışmalar yapmak, çözümler aramak zorundadırlar.

Depremden en çok etkilenen üç ilin ihracattaki payı yüzde 2,2'dir. Bu üç ilimizin ihracat kaybının yüzde 30 – 35 düzeyinde olabileceğini (1,5 – 2,0 milyar dolar) diğer illerimizin ihracat kaybının yüzde 10'lar düzeyinde kalacağını (1,5 milyar dolar) buna göre toplam ihracat kaybımızın yaklaşık olarak 3 – 3,5 milyar dolar olacağını tahmin ediyoruz.

2022 yılında depreme maruz kalan 11 ilimizden toplanan vergilerin toplamı yaklaşık 121 milyar TL (Türkiye vergi toplamının yüzde 5,1'i) dir. Bu illerimizin tümünde karşımıza çıkacak vergi kaybının toplamda 70 milyar TL'yi (3,7 milyar USD) aşabileceğini tahmin ediyoruz.

Çalışmada depremin doğrudan maliyetlerinin 94 milyar dolar ve GSYH da meydana gelmesi beklenen kaybın ise 7,5 milyar dolar olacağı tahmin edilmektedir. Deprem ve afet sigortasında toplanan primler ile özel sektör ve bireylerin yaptığı bağışların toplamı ise yaklaşık 3,5 milyar doları bulmaktadır. Dolayısıyla deprem nedeniyle meydana gelen maliyetler için yaklaşık 98 milyar dolarlık bir finansman ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

Bu doğrudan maliyetlerin finansman ihtiyacının nasıl karşılanacağına ilişkin olarak alınacak kararlar, oluşturulacak politikalar depremin dolaylı etkilerinin – maliyetlerinin ne kadar zamana yayılacağından, ne kadar büyüyeceğine ve hatta toplumun hangi kesimlerini nasıl etkileyeceğine kadar bir çok faktörü belirleyecektir.

Bölgedeki mali müşavirlerin durumuna bakıldığında ise ile etapta neredeyse her 4 mali müşavirden birinin ikametgahının onarılmadan veya tamamen yapılmadan kullanılamaz durumda olduğu görülmektedir. Kuşkusuz bu durum kamu otoritesinin temel ilgi alanını oluşturmakla beraber TÜRMOB'un üye odalar aracılığıyla mali müşavirlere yönelik konut edindirme politikalarında aktif rol alması mümkün olabilir. Özellikle Hatay ili özelinde baktığımızda her iki mali müşavirden birinin ikametgahını kaybettiği düşünülürse bu durumun önemi bölgesel olarak daha da anlaşılır olacaktır.

Bölgedeki mali müşavirlerin yaklaşık %4'ü şehir değiştirmiş veya değiştirmeyi planlamaktadır. Bu kesimden kendi mesleğine devam etmeye kararlı olanların gittikleri şehirlerde uygun olanaklara sahip olmaları için ilgili odalarla eşgüdüm içinde kariyer yönlendirme çalışmalarının gerçekleştirilmesi faydalı olacaktır. Benzer bir faaliyet sektör değiştirecekler için de faydalı olacaktır. Merkezi bir veri tabanında bunların takip edilerek, gerek iş arama süreçlerinde gerek yeni mesleki yetkinlikler elde etmeleri konusunda politikalar geliştirilmesi faydalı olacaktır.

İşine devam etmeyi planlayan mali müşavirlerin özellikle serbest çalışanlarının önemli bir kısmının alt yapı sorunları yaşayacağı görülmektedir. Bu aksaklığın giderilmesi için politika üretilmesi gereklidir.

Bölgedeki mali müşavirlerin gerek ikamet alanları gerek işyerleri için konut-işyeri edinme süreçlerine aktif katılım sağlayacak politikalar geliştirilmesi, bu kişilerin hayat standartlarını eski haline yakın bir duruma getirmelerini ve hatta çocuklarının eğitimlerini kesintiye uğramadan yürütebilmelerini sağlamak için finans kuruluşlarıyla birlikte farklı mekanizmalar geliştirilmesi önemli bir eksikliğin giderilmesine yardımcı olacaktır.'

Editör: Haber Merkezi