Tanınmış bir sanal platformu günlerdir kasıp kavuran bir yapıma adını veren üç cisim probleminden bahsetmek istedim bugün. Ancak önce dizinin konusuna kısaca değinelim: Dizi 1960’ lı yıllarda Çin’ de bir bilim adamının infazı ile başlıyor. Bilim aklının devlet aklı ile uyuşmadığı bir zamanda insanların nasıl değersizleştiğini gözler önüne seriyor. İlerleyen bölümlerde çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı adaletsizliğin bedelini ödetmek ve Dünya’nın insanlar tarafından uğradığı talan ve yok edilişi sonlandırmak amacıyla uzaylılarla iletişime geçen bir fizikçinin yol açtığı olaylar şekillenmeye başlıyor. Ne yazık ki iyilik beklenen ve son derece ileri bir uygarlığa sahip olan bu uzaylıların nasıl niyetlerle Dünya’ ya geldikleri bir sır perdesi olarak karşımıza çıkıyor. Peki diziye ismini veren 3 cisim problemi veya fizik dünyasında bilinen adıyla n cisim problemi nedir? Bu konunun çözümüne yönelik çalışmalar Newton zamanından başlıyor. Newton bizlere kütleçekim yasası ile iki nesnenin birbirleri etrafındaki yörüngesini hesaplamamızı sağlıyor, tıpkı Dünya ve Güneş ya da Güneş ve Ay gibi. Oluşturulan denklemlere verileri yazdığımızda Dünya, Ay veya Güneş’ in hangi konumda olacağını biliyoruz. Bu problemin adı 2 cisim problemi ancak işin içine gerçek evren oluşumu girdiğinde birbirine bağlı pek çok yörünge sistemi ve gök cismi görüyoruz. Böylece karşımıza Newton denklemlerinin kullanılamayacağı bir durum çıkıyor. Güneş sistemindeki gezegenlerin bile mevcut yörüngelerinde kalmayıp sapma ihtimali olduğunu görüyoruz. Bir sistemde ne kadar çok cisim varsa onların ilk konumlarını hesaplayıp, hızlarını belirlemek o kadar zor olur. Lagrange zamanından bu yana bu konunun çözümü için pek çok fizikçi uğraş vermektedir. 1889 yılında ise Poincare aslında bu konunun çözümünün neden olmayacağını açıklayarak Nobel Ödülü kazanmıştır. Çıkış noktası ise sistemdeki küçük farklılıkların bile sonuçta büyük farklılıkları oluşturabileceğiydi. Birbirlerinden farklı yörüngede olan 2 den fazla cismin yörüngelerini hesaplamak ancak bu cisimlerden birini hareketsiz kabul etmekle mümkün olmaktadır. Bildiğimiz gibi bu aslında olmayan bir durumdur. Gelişen teknoloji sayesinde bilgisayarlar vasıtasıyla çeşitli yörüngeler hesaplanabilmektedir, bu yörüngelere baktığımızda son derece karışık olduklarını görmekteyiz. Bu karışıklık sistemleri zaman içinde bir kaosa sürükleyebilir. Yaşam olan bir gezegenin bir süre sonra yörüngesel değişikliklerle yok olmasına neden olabilir.

Astronomlar birden fazla yıldız sistemine sahip sistemlerin (biz tek bir yıldıza sahibiz) kararlı olup olmayacağı konusunda tartışmış ve bazı özel durumlarda bunun mümkün olabileceği görüşünü ileri sürmüştür. İki yıldız birbirine çok yakınsa ve gezegen bu yıldızlara çok uzaksa; ya da iki yıldız biribirine çok uzak gezegen sadece yıldızlardan birine yeterince yakınsa kararlı bir sistem oluşabilir.

Bizim sistemimizde gezegenler küçük ve birbirilerine uzaktırlar. Jüpiter veya Satürn’ün Güneş’le kıyaslanabilecek bir büyüklükte olması durumunda yörüngeler kaotik bir hal alır ve Güneş Sistemi oluşamazdı