Sevgili Babacığım: Satırlarıma başlamadan evvel, Allahın Rahmetiyle tüm ışıkları üzerine olsun diyorum..! Beni: yüzünü görmediğin, sesini duymadığın, elini tutmadığın, ben küçük kızını arzuhal edecek olursan, çok hüzünlüyüm bugün... oldukça da heyecanlı..!

Neden mi? çünkü bu gün bayram... ve üstüne üstlük bir de 'Babalar günü...' yani çifte kavrulmuş... tesadüfün böylesi, bilmem kaç yılda bi denk gelebilir ki..?

Ve yine böylesi bi günde ben sana... Babama mektup yazmaya çalışıyorum... yüzünü görmeden... sesini duymadan... elini tutmadan... kokunu hiç mi hiç bilmeden... bir yerlerdeki en yoğun özlem ve hasletimle..!

'Sevgili Babacığım...!' sözcükleri bile güzel...öylesi tanıdık, bir o kadar da yabansıl benim için..!

Çünkü hayat, bir varmış bir de yok... sen varken ben yok, ben varken sen yokmuşsun..! (1)

Bir defasında, yıllar sonra ilk defa tanıştığım ablama, sormuştum... Abla: Babam sever miydi beni.? ya da nasıl severdi..? saçımı okşayıp koklar mıydı..? ya da nasıl bir babaydı..? sinirli, sevecen.. ne bileyim işte... anlatsana ne olur..!

Nasıldı yani..? bu kadarı da fazlaydı bana... tamam geçmiş güncelerimde yoktu... fakat ya hayallerim..?

'Ama çok iyi bir insandı..' diye devam etti ablam... duygulu, içten...insanları çok ama çok seven..! Baba gibi baba işte... çok içten ve içli mi içliydi... bir de, son zamanlarında 'Ney' çalardı..'!

Belki bi bayram sabahının hüzünlü mahmurluğu,,, belki de bir babalar günlüğünün yalnızlığında, görmeden bilmeden, özleyerek yaşamıştım ben seni..!

'İçin için ağlayarak uyandığım o sabahlarda: avucuma alelacele tutuşturulan bayram şekerlerinin tadında, üç beş kuruş bayram harçlıklarının avuntularıyla, minik pabuçlarımın geçtiği yollarda senin ayak seslerin yoktu belki..! fakat dönme dolaplara babalarıyla birlikte koşturan çocukların kahkahalarıyla, pamuk şekerlerime karışan hüzünlerim vardı benim... minik dünyama sığdırmaya çalıştığım..!'

O zamana kadar kimse bana O'nu, bu kadar detaylı anlatmamıştı... bir başkasının ağzından O'nu dinlemek bana çok özel gelmişti...! Babaca sevilmek.. bir baba tarafından özlenip, gözetilmek... azarlanmak nasıl bir duygu olmalıydı ki..?

Bana pek kimse öğretmemişti bunu..! Tam işin Alfabesine başlamıştım ki, bütün harfler beni çoktan terketmişlerdi..!

Çünkü: sen varken ben yok... ben varken sen yoktun...!

Sonra, birileri çıkagelmiş emaneten... emanet vicdanlarıyla, emanet edildiğim..! Bi Anne... bi Baba... silbaştan okunmamış bir kitap gibi!

ve... başladım hecelemeye... sonra da emeklemeye hayatı... emaneten..!

sen yoook... diğerleri varken! çocuktum daha... ufacık ve savunmasız..!

İşte o zaman: Henüz büyümeden, kocccaman adam oldum bi anda... tek başına ve yapayalnız..! asıl o zaman başladı hayat bana yazmaya... ben de hayata..!

Kahramanlar farklı zaman farklıydı artık...! Emanet vicdanların insafına emaneten..!

Kara kaplı kitap, tersten o kadar kolay okunmuyordu bir kere... aykırıydı doğanın hikayesine... sırçadan sarayların kahramanları yoktu, gönül bağı kuracak..!

Fakat, kara kaplı kitab tersinden hecelenmeye başlamıştı bir kere... bir an önce büyümeye çalıştığım sancılarla..! bazen sıfırı tüketsem bile, daha bi kuvvetle bağlanıyordum bana çözülen hayata... ve hep arkamda bi güçle, inadına inadına itelendiğim yaşamın kıyısında..!

Biliyor musun sevgili babacığım: Bu gün Bayram ... bir de 'Babalar Günü' diyorlar... hani çifte kavrulmuş cinsinden..! bu hüzünlü kalabalığıma, sana ait 'Ney' sesleri de eklendi farkında olmaksızın...o yıllarda, birileri babalarına hediyeler aldığı zaman, ben sana en güzel şiirlerimi yazar... en hüzünlü şarkılarımı yollardım... bilmediğim Mezar başına derdiğim en güzel çiçekler eşliğiyle..! bu yüzden çocukluğumun tüm şarkıları öksüz, türküleri hep yetim büyüdüler benimle birlikte...! çiçekleri ise solgun...!

Çünkü bizim hikayemiz, bir var... bir de yoktu... biz varken sen... sen yokken de biz gibi,,! amacım seni üzmek değildi aslında... bu gün bayram.. ve senin de günün.. bi yerlerden duyuyorsun belki biliyorum..! aslında hayat bana da şans tanıdı bazen... güzel insanlar da çiçek açtı hayatıma... rengarenk ve güzel yürekleriyle... bakışları, duruşu, babamsı kokularıyla, hep seni estirdiler bana...!

Sevgili babacığım: burada satırlarıma istemeyerek son verirken... bi bayram sabahı ve yine bir 'babalar gününde', görmediğim yüzünü, duymadığım sesini, bilmediğim kokunu öylesine özledim ki..! Bayramın mübarek, 'Babalar günün kutlu olsun.. ışıklar içinde uyu emi... küçük kızın..!'

-----,

(1) Kızım: Babam seni hiç görmedi ki..! çünkü, henüz doğmamıştın..! O'nun vefatından bir sure sonra dünyaya gelmiştin sen..!