Türkiye'nin 9 Temmuz 2025'te yürürlüğe giren İklim Kanunu, Türk ticari hayatının geleceğini yeniden şekillendirecek stratejik bir adım olarak görülüyor. İklim kanunu, şirketler için yeni bir dönemi başlatırken; emisyonları yönetme, raporlama ve azaltma yükümlülükleri artık yasal bir zorunluluk haline geliyor. Kanun, özellikle Avrupa Birliği'nin (AB) Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM)'na uyum sağlama amacı taşıyarak, ihracat pazarlarındaki rekabet gücünü korumayı hedefliyor. Artık şirketlerin sürdürülebilirlik odaklı iş modellerini benimsemesi, küresel ticarette var olabilmenin temel şartı haline geliyor.
Şirketler için yeni bir dönem başlıyor
Ticari hayata etkileri ve getirdiği yenilikler
İklim Kanunu'nun en önemli yeniliklerinden biri, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)'nin kurulmasıdır. Bu sistem, sera gazı emisyonlarına bir bedel biçerek, şirketleri karbon salınımlarını azaltmaya teşvik edecek. AB'ye ihracat yapan Türk şirketleri için bu mekanizma hayati önem taşıyor. Çünkü AB, 2026'dan itibaren ithal ettiği ürünlerin üretiminden kaynaklanan karbon emisyonlarına bir vergi uygulamaya başlayacak. Türkiye'nin kendi ETS'sini kurması, bu vergiyi Türk hazinesine yönlendirerek, şirketlerin CBAM maliyetlerini azaltacak ve uluslararası rekabet avantajını korumalarına yardımcı olacak. Kanun, bu kapsamda emisyonları izleme, raporlama ve doğrulama süreçlerini yasal bir çerçeveye oturtarak, şirketlerin açıklık ve hesap verebilirlik ilkelerine uymasını sağlıyor.
İş gücü üzerindeki etkisi
Kanun, işletmelerin finansal yapılarını ve iş gücü piyasasını da dönüştürüyor. Düşük karbonlu ekonomiye geçiş süreci, yeni becerilere ve uzmanlıklara olan ihtiyacı artıracak. Enerji verimliliği uzmanlığı, karbon ticareti danışmanlığı, sürdürülebilirlik yöneticiliği ve yenilenebilir enerji teknisyenliği gibi roller, geleceğin meslekleri arasında öne çıkacak. Bu dönüşüm, mevcut çalışanların yeniden eğitim programları ile yetkinliklerini artırmasını zorunlu kılıyor. Sektörler arası geçişkenliğin artacağı bu süreçte, istihdam kayıplarının önüne geçmek için proaktif politikaların uygulanması kritik önem taşıyor. İşletmelerin insan kaynakları stratejilerini bu yeni döneme göre şekillendirmesi hem sürdürülebilir büyüme hem de sosyal adalet açısından hayati bir gereklilik oluşturuyor.
Karbon Piyasası Kurulu'nun Rolü ve Geçiş Süreci
Kanunla kurulan Karbon Piyasası Kurulu, ETS'nin işleyişinde merkezi bir rol oynayacak. Kurul, ulusal tahsisat planını onaylama, ücretsiz tahsisatların dağılımına karar verme ve ETS'nin uygulama takvimini belirleme yetkisine sahip. Ayrıca, kanun, sistemin tam olarak devreye girmesinden önce bir pilot uygulama dönemi öngörüyor. Bu geçiş süreci, şirketlerin yeni düzenlemelere kademeli olarak uyum sağlamasına olanak tanıyacak. Bu yapı, Kurul'un denetleyici ve yönlendirici ve stratejik bir politika otoritesi olarak konumlandırıldığını gösteriyor. Şirketler için bu dönem, süreçlerini gözden geçirme ve karbon yönetimi stratejilerini oluşturma adına kritik bir fırsat sunuyor.