Yönetişim: Geleceğe Sorumluluğumuzdur

İki mevsimin buluştuğu bir ayda yeni bir mevsimi karşılıyoruz.

Her mevsim yaşamı farklı kılıyor. Mevsimler, özellikleri ile doğanın sürekliliğinin güvencesini oluşturuyor. Doğa, dört mevsim, canlı, cansız tüm yaratıkları ile hesaplaşıyor. Bu hesaplaşma, açık ve şeffaf bir biçimde doğa yasalarına uygun olarak yapılıyor. Doğada var olan her canlının mutlak surette katıldığı bu sürecin güvenirliliği, etkinliği ve tutarlılığından ise hiç kimse kuşku duymuyor.

Haftalık yazımın konusu olan "Yönetişim" ise, içinde yaşadığımız toplumun kurum ve kuruluşları için ilgi ve çıkar grupları ile birlikte uyumlu yaşamalarını, sürekliliklerini sağlayıcı kural ve prensipleri ifade etmektedir. Bu kural ve prensipler, doğa yasaları gibi açık, şeffaf, kontrol edilebilir, hesap verilebilir bir yönetim sürecini içermektedir.

"Yönetişim", sadece Holding ve şirketler için değil, devlet kurumları, parlamento, siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, üniversiteler, spor kulüpleri, sivil toplum kuruluşları için geçerli olan bir kavramdır. "Yönetişim", kural ve prensipleri ile kriz dönemlerinde toplumsal direnci güçlendirir, yolsuzlukları önler. Toplumsal barış ve refahın sağlanması, küresel pazarda kendimizi kabul ettirmek için tüm kurum ve kuruluşlarımızda "Yönetişim" kural ve prensiplerini yerleştirmek zorundayız.

Bu sebeple, düzenleyici otoriteler, bankalar ve reel sektör ile birlikte her alanda faaliyet gösteren tüm kurum ve kuruluşların yönetişim kural ve prensiplerine göre ilişkilerini düzenlemeleri esas olmalıdır. Denetim, bu süreçte kontrol edilebilirliğin sağlanmasında önemli bir role sahiptir. Denetimsiz bir yönetişim düşünülemez. Ayrıca, bankalarımızın, reel sektör ve diğer alanlarda faaliyet gösteren tüm kurum ve kuruluşların iç denetim ve risk yönetimi organları ile kontrol edilebilir, kamuoyuna şeffaf biçimde hesap verilebilir bir yapıyı oluşturmaları, sosyal sorumluluklarının yanı sıra kurumsal süreklilikleri açısından gereklidir. Bilgi çağında hesap sorulmasını beklemeden hesap verebilen kurumlar varlıklarını sürdürebileceklerdir. Şeffaflık, çağdaşlığın rekabet gücünü oluşturacaktır.

Her zaman ifade ettiğim gibi, vizyonunda “şeffaflık” yer almayan hiçbir kişi ve kurumun bilgi toplumunda varlığını sürdürmesi beklenmemelidir. Şeffaflık, kontrol sistemlerinin tasarlanmasında, denetim yöntemlerinin geliştirilmesinde, geleneksel reaktif yaklaşımlar yerine, çağdaş proaktif yaklaşımları gerektirmektedir.

Ülkemizde yaşadıklarımız ve dünyamızdaki gelişmelere baktığımızda da; öz değerlendirme, özeleştiri, açıklık olan ortamlarda krizler, yolsuzluklar yerine büyüme ve ilerleme söz konusu olmaktadır.

Bu gerçekler, denetimin ve risk yönetiminin her alanda bir gereklilik olduğunu göstermektedir. Denetimi olmazsa olmaz kılan bu gerçekler karşısında “Yönetişim İlkeleri”, Kamu ve özel sektör kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, iş dünyası, bilim ve meslek kurumları, bireyler olarak toplumun tüm aktörleri için güvencedir.

Toplumun her alanında ahlaklı ve denetlenebilir olmanın farkındalığıyla, şeffaf kurum, güçlü toplum için çalışmak, ülkemizin aydınlık geleceği için vazgeçilmez sorumluluğumuzdur.