YAZARLAR

Tüm Yazıları Kâzım Saymalı

DİLİMİZ ÖYLESİNE GÜZEL Kİ

26.09.2020 03:14

 

Ünlü ozanlarımızdan Yahya Kemal Beyatlı ( 1884-1958), Türkçemiz için şöyle diyor: Türkçe, ağzımda anamın ak sütü gibidir.” Yani temiz, tatlı ve güzel. Başka bir ozanımız Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914-2008), Türkçem, benim sesbayrağım.diyerek Türkçenin güzelliğini, bayrak gibi ulusumuzun simgesi, kimliği olduğunu vurguluyor. Dilimiz öylesine güzel ki sevmeyenlere şaşmak gerek.
 

Türkçe, Türk ulusunun konuştuğu, insanlık tarihi kadar eskilere giden zengin bir dildir. Türkçenin karşılamadığı hiçbir kavram, terim ve konu yoktu. Söz gelimi, aile, tarım, devlet yönetimi alanlarında zengindi. Üzülerek belirtelim ki dilimize ve kültürümüze sahip çıkmada yani dil milliyetçiliğinde karnemiz zayıf. Bugün de dilimize gereken önemi vermiyoruz. Ünlü yazarlarımızdan, şairlerimizden biri olan Rıfat Ilgaz, Türkçeye önem verilmesini güzelleşmesi, doğru kullanılması için uyarıda bulunuyor:
 

“Annenden öğrendiğinle yetinme

Çocuğum, Türkçeni geliştir.

Dilimiz öylesine güzel ki

Durgun göllerimizce duru,

Akarsularımızca coşkulu…

Ne var ki çocuğum

Güzellik de bakım ister.”

 

Fransız komedi yazarı Moliere ( 1622-1673) der ki: “Şu Türkçe ne kadar hayranlık duyulacak bir dil, az sözle çok şeyler söyler.” Doğu bilimci Alman bilim insanı Max Müller(1823-1900) de “Türkçeakıl ve düşünce dolu sayısal bir dildir.” diyerek Türkçenin çok önemli bir dil olduğunu vurgulamaktadır.
 

Başkalarının beğendiği, imrendiği, hayranlık duyduğu güzel dilimizi önemsemiyoruz, gereken değeri vermiyoruz. Ben Türk’üm diyebilen herkes, Türkçeyi doğru öğrenmeli, doğru konuşmalı ve doğru yazmalıdır. Çünkü eğitimci yazar ve şair Sakin Öner’in vurguladığı gibi;

 

“Türkçe, Türk’ün, kültürünün özüdür,

Bilge Kağan, Dede Korkut sözüdür.

Kıvançta tasada yürek közüdür,

Türkçe yazar, Türkçe konuşurum ben.”

 

“Türkçe bizim vatanımız, sesimiz,

Dillenir onunla sevincimiz yasımız

Onunla silinir yürek pasımız.

Türkçe yazar, Türkçe konuşurum ben.”

 

Türkçe ilk darbeyi, Türklerin İslamiyet’i benimsemesiyle yemiştir. Özellikle devleti yönetenler, aydınlar Arap yazısı, Arap kültürünü benimsemiş; Türkçeyi arka plana itmişlerdir. Arapça ve Farsça kullanmak moda durumuna gelmiştir. Öyle ki Türk, ailesine Türkçe, Tanrısına Arapça, sevgilisineFarsça seslenir.” olmuştur. Bu durumdan rahatsız olan Türk bilgini Kaşgarlı Mahmut ( 11. Yüzyıl), Türkçenin Arapçadan üstün olduğunu kanıtlayan ünlü Divan-ül Lügat-it Türk adlı yapıtı yazmış, sultana sunmuştur.

 

Gerek Büyük Selçuklu gerekse Anadolu Selçuklu Devletlerinde Arapça ve Farsça kullanma modası o dereceye gelmiştir ki Türk’ün köpeği (iti) şehre gelince Farsça ürür (havlar) diye bir atasözü söylenmeye başlamıştır. Dahası Türk oldukları halde Türklüklerini ve kendi dilleri Türkçeyi unutmuşlar, değersiz kılmışlardır. Türkçeci tasavvuf şairi Kırşehirli Âşık Paşa ( asıl adı Ali Beşe; 1272-1332), bu durumu şu dörtlüğü ile dile getirmiştir:

“Türk diline kimse bakmaz idi,

Türklere asla gönül akmaz idi,

Türk dahi bilmez idi o dilleri,

İnce, o uzun menzilleri.”

 

Bir Türkçe milliyetçisi olan Türkmen beylerinden Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277’de Türkçe dışındaki dillerin kullanılmasını yasaklayan bir buyruk yayımlamıştır: Bundan böyle Sarayda, divanda, meclislerde, meydanda, seyranda Türkçeden başka bir dil kullanılmayacaktır.” Bu buyruğun etkisi 16. Yüzyıla kadar sürdü. Yavuz Sultan Selim’den başlayarak Türkçe ve Türkler geriye itildi, küçümsendi, horlandı. O kadar ileri gidildi ki din bilgini Hoca Sadettin Efendi, Türkçeyi ve Türkleri şu sözleriyle aşağılıyordu: Din bilginlerinin yüce eteği, idraksiz, kötü soylu Türklerin dilleriyle kirletilemez.”
 

Yöneticilerin, aydınların Türkçeyi horladığı dönemlerde Türk halkı Türkçe konuşuyordu. Türk halk ozanları Türkçe söylüyor ve Türkçenin unutulmasını önlüyorlardı. Söz gelimi Yunus Emre ( 1238-1320), katı yürekli insanların sözlerinin de güzel olmayacağını ne güzel dile getirmiştir:

 

“Taş gönüllerde ne biter?

Dilinde ağu tutar,

Nice yumuşak söylese

Sözü savaşa benzer.”

 

Karacaoğlan (1606-1679), gördüğü bir dilberi ne güzel tanımlamış:

 

“Aladır gözü, karadır kaşı,

Arasan bulunmaz menendi eşi,

Yaylanın karından ak beyaz döşü,

Yıkılıp üstüne ölesim geldi.”

 

Geçmişte Türkçenin horlanması, küçümsenmesi ve geriye itilmesi kısaca yabancı dillerin boyunduruğuna girmesine karşılık tümüyle yok olmaması, halkın ve halk ozanlarımızın Türkçe söylemeleri ile olmuştur. Türkçemiz, türkülerde, ninnilerde, manilerde ve halk ozanlarının şiirlerinde, halkın dilinde yaşamını sürdürmüştür. Gazeteci araştırmacı yazar Battal Pehlivan’ın da belirttiği gibi Türkülerimiz, bir sözcük hazinesidir. Türkülerde dil, halkın konuştuğu dilin ta kendisidir.”
 

Elbette başka diller, gerek duyuluyorsa öğrenilecek ve kullanılacaktır; ancak bu, Türkçenin aleyhine bir durum yaratmamalıdır. Ünlü düşünür Ziya Gökalp’in ( 1876-1924) de belirttiği;

 

“Güzel dil, Türkçe bize,

Başka dil gece bize.”

 

Türkçenin zenginliğini, eskiliğini ortaya koyan çalışmalar, Atatürk’ün buyruğu ve çabasıyla ortaya konmuş; bilimsel çalışmalar sonunda Türkçe yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılmıştır. Ancak, günümüzde dilimize karşı bir boş vermişlik görülmektedir. Oysa Atatürk’ün vurguladığı gibi “Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duyguyu geliştirir. Türk demek, dil demektir. Türk ulusundanım diyen insanlar, her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşmalıdır.

Bu coğrafyada varlığımızı sonsuza kadar sürdürmek istiyorsak yabancı dillere olan tutkularımızı Türkçemize, ses bayrağımıza, anamızın ak sütü gibi tatlı, güzel dilimize yönlendirmeliyiz.
 

Dilini sevmeyen, kendini ve de ulusunu sevmiyor demektir. Eğitimci yazar ve şair İbrahim Gürşen Kafkas( 1939-2016) der ki:

 

“Dilim, sular seller gibi

Coşkuyla konuştuğum Türkçe.

Türkçen senin yapın, dokun

Ana adın, baba sevgin,

Sev Türkçeni, dilini sev.”

 

Dilimize bilinçli olarak sahip çıkalım. Dilimizi sevelim, geliştirelim. Türkçe konuşup yazmaktan onur duyalım. Ulusça, hep birlikte şair Sakin Öner’in şu dizelerini haykıralım:

 

Türkçe yaşadıkça Türklük kaybolmaz,

Türkçe yazar, Türkçe konuşurum ben.”

 

Güzel yurdumun güzel insanlarınca, Türkçemizin doğru, güzel öğrenilmesi ve kullanılması dileğiyle 26 Eylül Türk Dil Bayramımız kutlu olsun. Türkçemizin yok olmasını önleyen, bu uğurda çaba harcayan başta Ulu Önderimiz Atatürk olmak üzere, Kaşgarlı Mahmut’u, Karamanoğlu Mehmet Bey’i, Âşık Paşa’yı, Ziya Gökalp’i halk ozanlarımızı saygıyla anıyorum. Ruhları şad, mekanları Cennet olsun.

--------------------

NOT: Eğitimci Sanatçılar Derneği (EĞSAD) olarak her yıl, kutladığımız 26 Eylül Türk Dil Bayramı etkinliği, bu yıl Covid salgını nedeniyle yapılamayacaktır.

Haberler

Ekonomi

İran ile ticaret hacminde 30 milyar dolar hedefi

Ekonomi

Küresel piyasalar karışık seyrediyor

Gündem

Emeklilere bayram ikramiyelerinin ödeme takvimi belirlendi

Ekonomi

KOBİ'ler yeni dönemde KOSGEB destekleriyle büyüyecek

Gündem

Yapay zeka girişimleri 7 yılda 33 kat arttı

Gündem

İstanbul'da köprüler Pakistan Milli Günü için ışıklandırıldı

Gündem

Yaşlanan nüfusun çalışma hayatına olumsuz etkilerine karşı ''kadın istihdamı'' önerisi

Gündem

Türk Devletleri Teşkilatının tarım bakanları Kazakistan'da toplandı

Gündem

Türksat 6A'da sona yaklaşılıyor

Ekonomi

KOSGEB geçen yıl 107 bine yakın işletmeye destek verdi

Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayram tatilinin kamu çalışanları için 9 güne çıkarılacağını açıkladı

Gündem

Çanakkale Şehitler Abidesi'ne Türk bayrağı yansıtıldı