Ya Padişahlık Olsaydı.!..

Hakikati görelim, çok partili rejimi kabul etsek bile bizim kalbimizde sadece tek parti yaşar. Aklımıza bu tek partinin iktidar olacağı gelir.

İktidarın muhalefete düşman olmasını bir sebebi iktidar nimetlerinin çok büyük olduğundan, onu elde etme veya bırakmama ihtirası da büyüktür. İktidarın muhalefete düşman olmasını izah edecek ikinci sebep iş görme arzusudur.

Memleket ve millet hayrına iş yapmasıdır.

Hakikaten memleketimizde o kadar çok yapacak iş var ki, bunları başarabilmek için iş başına geçen hükümetlerin ömürleri uzun olmalıdır.

Çok partili rejimlerde görülen hükümet buhranları bizi batırabilir. Diğer ülkelerin buna iktisadi olarak tahammülleri vardır ama bizde iktisadi güç, pamuk ipliği gibidir anında negatif etkisini göstermektedir.

YA PADİŞAHLIK DEVRİ OLSAYDI !.

Bu sebeplerin dışında bizde, iktidarda bulunanların muhalefete düşman gözüyle bakmalarını izah eden başka bir gözlemde vardır. Bunu tarihimizden anlayabiliyoruz.

Biz; Padişahların yeni doğmuş kardeşlerini taht kaygısı ile boğdurduğu, sadrazâmların rakiplerinin başlarını vurdurduğu tarih devirlerini yaşamış bir milletiz.

Şimdi dua edilsin ki, padişah devrinde değiliz. En azından iktidar, muhaliflerini ne astırıyor ne de başlarını vurduruyor.

(Bu da, işin espri yanı)

Ama haksız olarak susturulmaya çalışıyorlarsa, yüce adaletin bir gün tecelli edeceği mutlaktır.

Aslında işin hep ters tarafındayız. Yaşayacak parti, iktidar partisi değil muhalefet partisi olmalıdır. Neden?

Muhalefet bir nevi eleştiri mekanizmasının başıdır. İktidarın yanlışlarını dile getirerek, bunları doğru hale getirtmeye zorlamaktır.

İkincisi, iktidar siyasilerin kumandası altında buluna iktisadi ve kamu sınıflarımızı bu durumdan kurtarmaktır. Iş adamları, esnaf, işçi ve devlet kapısından geçinen hâkim, savcı v.s kanunlar dahilinde bağımsızlığını muhafaza edebilme sağlayıcıları olmalıdırlar.

Sevgili okuyucularım!.

Demokrasiyi mutlaka muhafaza etmemiz gereklidir. Bunda şüphe yoktur. Fakat son günlerde duyduğumuz ve gördüğümüz siyasi heyetlerin dahilindeki, STK ve terör yandaşlarının görüşleri, bünyemize uyan bir milli hedef değildir.

Türk devleti yöneticileri, Türk varlığını korumada mükelleftir. Kimseden icabet almaz. Gereğini yapmaya mecburdur. Yok onu dinleyelim yok bunu dinleyelim bunlar yok hükmündedir. Tartışılması bile zaman kaybı ve düşmana cesarettir. Anayasamız 1,2,3,4,44,66 maddesinde herşey yazılı.

İktidarın bunun farkına varması gerekmektedir.

Ayrıca bu konuda, muhalefet iktidar olsaydı muhtemelen yapması gereken ne olacaktı? Türk milletinin şimdiden bilmesinin yararlı olacağı kanısındayım.

Bu memleket Türk milletinin öz topraklarıdır. Bu topraklarda çok aydın insanlar çıkmaktadır. Politikacı da onlardan çıkıyor. Eğer onlar uyanırsa memleket kurtulur. Uyanmak bir iman ve fikir arkasında koşmak demektir. Aydın insanlar bundan mahrum olduğu için devletimiz ve milletimiz buhran içinde olması gayet normaldir.

En aklı başında sayılanların yaptığı neme lazım deyip köşeye çekilmek oluyor. Bu memleket çoğunluk halkın istediği gibi değil, inkilapçı ve uyanmış bir aydın azınlığın istediği gibi yönetilmelidir.

Yani İktidar'ın teknokratlar gurubu kurarak idare etmesi maküldür. Zaten başkanlık sistemi de bunu gerektirir.

Başkanlık sisteminden Türk milleti olarak çok şeyler bekledik ama maalesef umduğumuzu bulamadık açıkçası. Bu fırsat kullanılamadı.

Deprem felaketi, çevremizdeki savaşların bize vermiş olduğu ekonomik tahribatı ile uğraşılırken, önemli konu olan; ne PKK ve Radikal terör örgütleri köklü olarak etkisiz hale getirildi, ne de iç cephede terör bağlantılı örgütler pasifize edilebildi.

Bunun yanında güzel güzel şeylerde olmadı dersek inkârcılık olur.

Tanrı Türkü Korusun

Sevgi ve Saygılarımla