Ülkemizde ve dünyada ulusların küresel gelirden aldıkları pay ve bunun kişiler üzerindeki paylaşımı incelendiğinde, küresel büyüme, refah, teknoloji dünya genelinde hangi oranda artarsa artsın dünya popülasyonu genelinde açlık sınırı düzeyinde düzelmeler olmasına rağmen, yoksulluk düzeyinin her sene daha da arttığını görebiliyoruz.
Yoksulluğun ve açlığın nedeni kaynakların azlığı ya da yok olması değildir. Son 50 yıldır İnsanlık belki de kaynak olarak en zengin dönemlerini yaşamaktadır.
Yoksulluk bilimsel olarak birincil yoksulluk, ikincil yoksulluk, subjektif yoksulluk, gelir yoksunluğu, ultra yoksulluk, kronik yoksulluk, çalışan yoksulluğu, kent yoksulluğu, barınma yoksulluğu olarak çeşitlendirilir. Şüphesiz sayılan tüm bu yoksulluk türlerinin anlamı değişik olsa da Yoksulluk kısaca; kişinin veya ailesinin yaşamları için gereken ürünlere ve imkanlara sahip olmaması olarak tanımlanabilir.
Küresel Adaletsizlik Dünya Yoksulluk ve Eşitsizlik Raporu 2018'e göre; Dünyadaki en zengin 42 kişinin mal varlığı, dünya nüfusunun %50'sine tekabül eden 3,6 milyar insanla eşittir; en zengin 10 ülkenin geliri de en fakir 10 ülke gelirinin tam 77 katına ulaşmıştır. Ülkemizde ise Devlet İstatistik Enstitüsünün 2018 raporuna göre; en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, bir önceki yıla göre 0,2 puan artarak yüzde 47,6'ya yükselmiştir. Yine ülkemizde Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan ve sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1'e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade eden Gini katsayısı 2018'de bir önceki yıla göre 0,003 puan artışla 0,408 olarak hesaplanmıştır. Tüm bu veriler yerküre de ve doğal olarak ülkemizde de ciddi bir gelir adaletsizliğini ve yoksulluğu göstermektedir.
Kuşkusuz yoksulluğun çeşitli sebepleri var, bunların ayrı ayrı inceleme konusu yapılması gerekmektedir. Biz yine de yoksulluğun sebeplerinin bazılarına kısaca değinecek olursak bunları; Toplumsal eşitsizlik, gelir ve servetteki adaletsizlik, kaynakların ülkenin içinde veya dışında olan birileri veya kurumlar tarafından ele geçirilmesi yani sömürü-yolsuzluk ve kayıt dışılık olarak görebiliriz.
Peki tüm bunları ele aldığımızda herkesin gördüğü ve akademik olarak da sürekli incelenen, üzerinde sayısız raporlar yayınlanan yoksulluk ve onun gerçekliği normal ve olağan bir durum mudur sizce? Buna yürekten olarak hayır demek lazımdır. Peki ortadan kaldırıp, tamamıyla yok edilebilinir mi yolsuzluk?
Tüm bu sorunların yanıtı sizlerin yoksulluğa ve dünyaya bakış açısına göre değişebilir diye düşünüyorum. Bazımız, yoksulluk ve zenginlik kavramları insanın ortaya çıkması ve üretim araçlarının birilerince ele geçirilmesi ile oluşmuştur, yani insanlık tarihi kadar eskidir ve normaldir diyebilir. Bazımız ise yoksulluğun bir ahlak sorunu olduğunu, en ahlaksız toplumların yoksulu en çok olan toplumlar olduğunu, çünkü Oralarda gücü elinde bulunduran ve görece de az olanların, bu gücü kendilerine ve yandaşlarına- tüm ülke yaşayanlarının ortak ürettiği ve ortak hakkı olduğu halde- ülke kaynaklarını aktarmak için kullandığını söyleyebilir.
Biz yine de bu günlerin moda deyimiyle pozitif düşünelim ve umalım, gelecek günler de, gelecek dünyada insanlık yoksulluk ile ilgili ortak bir çözüm üretir ve Onu tamamıyla yer yüzünden ve insanlık hafızasından siler.