Çok değil, beş yıl önce; dünya koronavirüs kuşatması altındayken bir kelime sık sık telaffuz ediliyordu.
Karantina.
Salgın hastalıklara karşı önlem olarak gündeme gelen karantina nedir, nerelerde nasıl uygulanır; karantina uygulamasının Türkiye’deki geçmişi kaç yıllıktır, ülkede kaç karantina vardı?
Geçmiş yıllarda salgın hastalıklara karşı Doğu’da dokuz tahaffuzhane kurulmuş. Kemah’ta ilk tahaffuzhane 1823 yılında açılmış. Bölgede kolera salgını çıkması üzerine 23 Mayıs 1892 tarihinde Erzincan’da, ardından Karahisar-ı Şarki, (Şebinkarahisar) Eğin, Kelkit, Kuruçay ve Refahiye’nin yanı sıra Erzurum ile Gümüşhane’de yeni tahaffuzhaneler hizmete alınmış (1)
Ülkemizde bugün ayakta kalmış iki karantina binası, yaygın adıyla iki tahaffuzhane (2) bize bir zamanların karantinalı günlerini hatırlatıyor.
Tuzla Tahaffuzhanesi ve Klazomen Tahaffuzhanesi.
Urla’da 1865 yılında kurulan Klazomen Tahaffuzhanesi 1800'lü yılların başında dünyayı kasıp kavuran salgın hastalıkların yayılmasını önlemek amacıyla Fransızlara yaptırılmış. Bu tahaffuzhane 1950 yılına kadar işlevini sürdürmüş.
Tuzla Tahaffuzhanesi’ne gelince.
BİRİNCİ SINIF TAHAFFUZHANE
Klazomen Tahaffuzhanesi’ne göre daha popüler olan ve birinci sınıf tahaffuzhane kabul edilen Tuzla Tahaffuzhanesi, günümüzde İTÜ Denizcilik Fakültesi Yerleşkesi içerisinde.
130 yaşındaki Tuzla Tahaffuzhanesi İkinci Abdülhamid döneminde İstanbul’da 1893-1895 yıllarındaki kolera salgınına karşı sınırlayıcı ve koruyucu bir önlem olarak devlet tarafından kurulmuş.
İlçenin eski sakinleriyle mübadil çocuk ve torunları tarafından kısaca “karantina” (3) diye anılan tahaffuzhane, Osmanlı’nın sağlık örgütlenmesi ve tıp tarihiyle mübadele tarihi açısından taşıdığı önem nedeniyle 2012 yılında korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edildi.
Tuzla Tahaffuzhanesi’ni son yüz yıl içinde önemli kılan ve hep gündemde kalmasının nedeni mübadele günlerinde yüklendiği olağanüstü hizmeti.
Türkiye’yle Yunanistan arasında 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da imzalanan sözleşmeye göre Yunanistan’dan yaklaşık 500 bin kişi Türkiye’ye geldi.
Bu mübadiller dağılım yerlerine göre çeşitli sağlık kuruluşlarında kontrolden geçirildi.
Marmara ve Trakya'daki indirme iskelelerine (Tuzla, Tekirdağ, Mimarsinan, Pendik, Darıca, Gemlik, Bandırma, Çanakkale, Gelibolu, İzmit, Erdek ve Mudanya) ve Karadeniz'deki iskelelere (Samsun, Sinop, Zonguldak ve Giresun) mübadil getiren onlarca gemi binlerce mübadil taşıdı.
Bu mübadilleri getiren gemiler önce Tuzla Tahaffuzhanesi'ne uğradı.
Gemilerin yolcuları burada sağlık kontrolünden geçirildi; elbiseleri, çamaşırları yıkandı, paklandı.
Mübadiller günlerce sonra bir tas sıcak çorbayı ilk kez Tuzla'da içti.
TAHAFFUZHANEDE MEZARLIK
Mübadele yıllarında tahaffuzhanenin bahçesinde, gemide ve tedavileri sırasında ölenlerin defnedildiği mezarlık varmış. Bu mezarlığa defnedilenlerden biri de Tuzla’ya iskan edilen Kılkışlı ailelerden Refiye ve Hüseyin Hoca’nın 20 yaşındaki kızları Fatma’ymış.
Sevindikli köyünde doğan Fatma gemide karnındaki bebesiyle vefat edince ailenin “ebe nine” dediği annesi Refiye tarafından yıkanıp kefenlenerek karnındaki bebesiyle bu mezarlıkta toprağa verilmiş. Gemide ölen bir erkek yolcuda aynı yere gömülmüş.
Bugün İTÜ Denizcilik Fakültesi Yerleşkesi alanında kalan mezarlık yapılaşma yüzünden yok olmuş.
………
(1) Hüseyin Irmak. http://www.sanayicidergisi.com.tr/sanayii-tarihi/osmanli-ve-turkiye-girislerindeki-ilaclama-merkezleri-tahaffuzhaneler-h728.html
(2) Kubbealtı Lugatı’na göre Arapça teḥaffuẓ “korunma” ve Farsça ḫāne “ev, yer” ile teḥaffuẓḫane. Bir bulaşıcı hastalık görüldüğü zaman gerekli sağlık tedbirlerinin alınması, hastaların karantina süresince kalmaları, tedavilerinin yapılması için kurulmuş sağlık tesisi,
(3) İtalyanca 40 anlamına gelen “quarantina”dan Türkçeye karantina olarak geçen kelime.