Türküler Bizi Söyler...

TÜRKÜLER TÜRKÜ SÖYLER, Türküler yanık dille Türkü anlatır, Türkün insanlığa verdiği değeri anlatır. Türk ve Türkü deyip geçmeyin...Türküde, Türk'ün kalbi saklıdır.

Bir millet; top, tüfenk ile yıkılmaz, ama bir milletin geleneklerini, dilini, folklör ve müziğini yok edersen o milletten eser kalmaz. Eti, Hitit, Urartu gibi...

Türkülerimizin ve şarkılarımızın armonisini yeniliklerle işlemek Türk müzik yapımcıların görevidir.

Hemen hemen herkesin bildiği, zaman zaman tekrarlandığı bir söz var: Müzik ruhun gıdasıdır.

Ne var ki, bazı yiyeceklerin mideye oturup rahatsızlık verdiği veya kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi, kendilerinden "sanatçı" diye bahsolanların ve bazılarının da, müzik sahasını ellerine geçirmeleriyle yani gaspetmeleriyle müzik kültürümüz kaybolmak üzeredir, hattâ kayboldu da diyebiliriz.

Benliğimizi rahatlatacak, ruhumuzu yüceltecek, hayatımıza zevk ve neşe katacak musikinin kaybolmasını itiraf etmek zorundayız.

Bakınız, yıllar ve yıllardır, Unkapanı'ndan gerçek bir sanatçı çıkmadı. Çünkü eskiden müzik yapımcıları güzel sesli sanatçılar arıyorlardı. Günümüzde ise, bu sanatçıların yerlerini, kendileri için kaset yapacak yapımcıları arayan, kendilerinin şarkıcı/ sanatçı olduklarını söyleyen aylık sanatçılar aldılar.

Şimdi günümüzün sorusu şu: Neşet Ertaş, Mahsuni Şerif, Murat Çobanoğlu, Müzeyyen Senar, Emel Sayın, Zeki Müren, Zekai Tunca ve isimlerini sayamadığım bir çok gerçek ve kalıcı olan sanatçılar, böyle bir ortamda nasıl ortaya çıkacak?

Kültür Bakanlığını uyarma gereğini duyuyorum. Müzik yapımcıları ile diyaloğ içinde olunmalı ve Türk dili müzik yarışmalarına önem verilmelidir.

Türk müzik piyasası, bilmediğimiz dil ve kültür dışı, müzik asimilasyonuna evrilmiş olduğunun farkına varmalı ve çare bulunmalıdır.

Bu yüzden, okullarda musıki eğitime bir düzen veremiyoruz. Türkistan ile ortak müzik armonisi, resitali ve festivali gerçekleştirilmesi şarttır.

Orta Asya dağlarından kulaklarımıza, o sese benzer bir sesin geldiği yok.

Türk müziğinde Türklerin, yaşamış olan bütün medeniyetlerin anonim ve armoni eksikliğinin çilesini çekiyoruz.

Şark müziği; karasevdalığı, içe kapanaklığı, az çok uyuşturucu ve donukluğa sevkedici karakteri ile bu Türk gençliğinin aradığı ve ihtiyacı olduğu bir müzik vasfında olamaz.

Avrupa klâsik müziğini benimsemek, Türk ruhundan fışkıran asil müziği Batı melodi ile işleyerek ve onu armonize ederek Türk medeniyet dünyasına mal etmek, şimdiki kötü geleneklerden ayırmak en önemli vazifemizdir.

Ulu Önderimiz Atatürk, ölümünden kısa bir müddet önce Ankara Halkevinde bir Gaziantep gecesinde; "Türkün asil musikisi, onun Batı medeniyeti ile tamamen kaynaşmasına hizmet edecek ve ruhlara ulviyet, enerji ve güzel hisler aşılayacak musikinin hasıl olması lâzım" sözleri unutulmamalıdır.

Kalın Sağlıcakla

Tanrı Türkü Korusun

Sevgi ve Saygılarımla