Bu söz Atatürk'ündür.
Türk ulusu ve Türkçe insanlık tarihiyle eştir. Türkler uygar bir ulustur. Türkçe de kültür-sanat ve bilim dilidir. Yapılan kazılar ve araştırmalar bunu ortaya koymaktadır. Söz gelimi Türkler, Orta Asya'da yüksek bir kültüre ve tek tanrı inancına sahiptiler. Örneğin, Şölgen Mağarası'nda Rus ve Fransız araştırmacıların bulduğu yazıtlarda Türklerin İ. Ö. 14 bin yılında Tanrı'nın birliğine inandığını ve yazıyı kullandıklarını yazmaktadır.
Kırgızistan'da Saymalıtaş Vadisi'nde bulunan belgelerde, Türklerin tekerleği icat ettiği; geyik, at, köpek gibi hayvanları evcilleştirdiği yazılıdır.
Türkler, Malazgirt Zaferi'nden önce de Anadolu'da yaşamaktaydılar. Ön Türkler adı verilen Orta Asya halkı İsa'dan Önce (İ. Ö.), 14-13 bin yıllarında göçmen olarak Anadolu'ya gelmişlerdir. Söz gelimi Prof. Dr. Erich Feigl'n açıklamalarına göre Çatalhöyük bulguları, Türklerin İ. Ö. 10 bin yıldan daha uzun süre Anadolu'da bulunduğunu göstermektedir.
Somuncuoğlu'nun Anadolu'da derlediği kaya resimleri, damgaları da Ön Türklerin Anadolu'ya İ. Ö. 13 bin yıllarında gelmiş olduklarını ortaya koymaktadır. Araştırmalara ve yeni bulgulara göre, Anadolu, ezelden beri Türk yurdudur.
Ne var ki Türkler, İslamiyet'i benimsedikten sonra Arap kültürüne daha çok değer vermeye başlamış ve giderek Türkçe, Arapça ve Farsçanın etkisinde kalmıştır. Bu yabancı diller, tıpkı ayrık otunun her yanı kapladığı gibi Türkçeyi istila etmiştir.
Devletin ve ulusun ölmezliği; varlığı, bağımsızlığı; ülküsüne ve kültürüne bağlıdır. Kültür ve ülkü, dil ile gerçekleşir. Ulusun dili, herkes tarafından kolayca anlaşılır, kolayca konuşulur ve yazılır olmalıdır. Bu nedenledir ki Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra Türkçenin yalın, temiz, duru bir dil olması için çalıştı. 'Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.' Diyerek 12 Temmuz 1932'de Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurdurdu. 26 Eylül 1932'de de Birinci Dil kurultayı toplandı ve 26 Eylül'ün Türk Dil Bayramı olarak kutlanması benimsendi. Üçüncü Dil Kurultayında ise Atatürk'ün önerisi ile cemiyetin adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirildi.
Atatürk, Türkçenin dünya dili; bilim, kültür, sanat dili olması için de çalıştı. Geometri ve matematik terimlerini Türkçeleştirdi, bir geometri kitabı yazdı. Türkçenin eskiliğini, derinliğini ortaya çıkarmak için taa Yakutistan'dan bile Türkçe sözlük getirtip incelemiştir.
Atatürk, yabancı dillerin sözcüklerinden arındırılmış, kolay anlaşılan bir Türkçeyi, Askeri Rüştiye öğrencisi olduğu yıllardan beri benimsemiştir. O yıllarda Selanik'te yayımlanan ÇOCUKLARA REHBER adlı dergide yalın Türkçe ile yazılmış örnekler veriliyordu. Mustafa Kemal, bu derginin okuyucusu idi. Özellikle dergide matematik ile ilgili soruları ve bilmeceleri tam ve doğru çözmekle ünlenmişti.
Atatürk, sadece Cumhuriyet Türkiyesi'nin dili ile ilgilenmemiştir. Atatürk'e göre 'TÜRK DEMEK, DİL DEMEKTİR.' Nerede bir Türk varsa orada Türkçe konuşulmaktadır ve Türkiye Cumhuriyeti onlarla ilgilenmelidir.
Söz gelimi Litvanya'da Kuman soyundan gelen Karay Türkleri, Atatürk'ün ilgilendiği Türklerdendir. Atatürk'ün Karay Türkleri ile ilgisini rahmetli Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu ortaya çıkarmıştır. Oktay Sinanoğlu 1970'lerde atom fiziğiyle ilgili bir toplantı için Litvanya'ya gittiğinde arkadaşı Prof. Yutsis, Oktay Bey'i Trakai'ye götürür. Yaşlılar meclisinin başı olan ak sakallı bir adamla tanışır. Türkçe olarak sohbet ederler. Yaşlı adam Sinan Bey'e şöyle der:
'Atatürk'ümüz zamanında Türkiye'den onun gönderdiği elçiler gelir, bize Türkçe dergiler, kitaplar getirirdi. Atatürk vefat ettikten sonra Türkiye'den ses seda kesildi. Size ne oldu?'
Kırım Savaşı sırasında Kırım'dan ayrılan Karay Türklerine Büyük Litvanya Kralı Vytautas, Trakai Gölü'nde bulunan bir adayı vermiş, Türkleri oraya yerleştirmiştir. Trakai'da 7-8 bin Türk yaşamaktadır. O günden bu güne kadar kendilerine özgü yaşamlarını, kültürlerini, dillerini (Türkçeyi) sürdürmeye ve bölgede yaşamaya devam etmektedirler.
Tarihsel süreçte Osmanlının da başkalarının da bunlardan haberi olmamıştır; ama Atatürk'ün haberi olmuştur. Atatürk, ölümüne kadar bu köye Türkçe kitaplar, dergiler, gazeteler göndermiş, Karay Türklerinin Türkçeyi unutmamaları için çaba harcamıştır.
Atatürk'ün ilgi gösterdiği ve destek olduğu başka bir Türk toplumu da Hristiyan Gökoğuz-Gagavuz Türkleridir. Gökoğuz-Gagavuz Türklerinin din adamlarından biri olan Papaz Mihail Çakır, Türk milliyetçisidir, eğiticidir, şair ve yazardır. 34 kitabı bulunmaktadır. Kitaplarından biri Gagavuzların Tarihi ve Etnografik Özellikleri adını taşımaktadır. Mihail Çakır, 40 yıl köy köy dolaşıp çocuklara Türkçe öğretmiştir. 1931'de Bükreş Büyük Elçisi olan Hamdullah Suphi Tanrıöver'e başvurup Türkçe öğretmeni ister. Tanrıöver de bu durumu Atatürk'e iletir. Atatürk, bu isteği yerine getirir ve 30 Türkçe öğretmeni gönderir, ayrıca 300 Gagavuz öğrencinin Türkiye'de üniversite öğrenimi görmesini sağlar.
Atatürk, Mihail Çakır'a Türkçe ve Türklüğe hizmetinden dolayı TÜRKLÜĞE ÜSTÜN HİZET ÖDÜLÜ verir. Ayrıca Türkçe eğitim veren 26 okul açılmasını da sağlar.
Atatürk hem Türklüğü hem Türkçeyi yaşatmayı, yüksek düzeye çıkarmayı kendine görev bilmiştir. Türk'e de, Türklüğe de Türkçeye de içten sevdalıydı.
26 Eylül Türk Dil Bayramı, tüm Türk dünyasına kutlu olsun. Başta Türkçenin gelişmesi, dünya dili olması için çaba harcayan Atatürk olmak üzere Türkçenin duru, yalın, anlaşılır bir dil olması için çaba harcayan tüm dilcileri ve eğitimcileri saygıyla anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.