Başlıktaki soruyu, soru-yanıt biçimde yanıtlayacağım.
Yazı nedir?
Yazı, konuşulan dili, görülen, dokunulan simgeler ve imlerle gösteren bir sistemdir. Sesleri, sözcükleri, bilgileri, uzaktaki kişilere ulaştırmak; sonraki kuşaklara aktarmak yazıyla olanaklıdır. Ancak yazı, bir dilin ses özelliğini karşılaması gerekir.
Yazı, insanoğlunun en önemli, en büyük buluşlarından biridir. Yazıya sahip olan uluslar, geçmişten gelen bilgileri öğrenir, onlardan yararlanır; bilime, kültüre, sanata, kendi bilgilerini, düşüncelerini, deneyimlerini de katar. Böylece bilimde, sanatta, kültürde ilerler.
Ünlü Türk şairi Yusuf Has Hacib, yazının önemini şu sözlerle belirtiyor: 'Yazı, çok gerekli bir şeydir. Yöneticiler, ülke işlerini yazıyla düzenlerler. Ülke kılıçla tutulur, kalemle yönetilir (Kutadgu Bilig, s. 200).'
Türkler hangi yazıları kullanmışlardır?
Türkler, Orta Asya'da yaşarken kendilerine özgü Göktürk yazısını kullanmışlardı. İslamiyet'i benimsedikten sonra Arap yazısını aldılar. Bu yazı Selçuklular, Osmanlılar dönemlerinde yüzyıllardır kullanıldı.
Arapça, Türkçenin ses özelliğine uygun bir yazı mıdır?
Yazının kullanılan dilin ses yapısına uyması ve kolay öğrenilmesi gerekir. Arap yazısı, Türkçenin ses yapısına, özelliğine uygun değildir. Bu yazı, 33 harflidir, içinde tek ünlü vardır, o da elif, yani ilk harftir. Elif, 'a, e, ı' diye değişik seslerle okunur. Ayrıca 'v, y' ünsüzleri de yerine göre ünlü gibi okunabilmektedir. Diğer yandan aynı harflerle yazılan sözcükler de çoğu kez, değişik biçimde okunur, anlam kazanır. Söz gelimi 'g-l', 'k-l' ile yazılan sözcükler, ünlüsü olmadığından 'gel, kel, kol, gül, kil' biçiminde okunabiliyordu. Arap yazısında bazı harflerden birkaç tane vardır: Söz gelimi. 's' harfi, 'se', 'sin, 'sad' diye; 'h' harfi, 'ha', 'hı' diye; 'z' harfi de, 'zal', 'ze', 'zı' biçiminde okunur ve yazılır. Bu harfler, sözcüğün başında, ortasında ve sonunda başka başka yazılıyor. Örneğin 'su', 'sır', 'servet' sözcüklerini yazabilmek için ayrı ayrı 's' harfi kullanmak gerekmektedir (Prof. Dr. Ş. Turan, Türk Kültür Tarihi, s. 76-77).' Bu durumlar, Arap kökenli yazının okunup yazılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenledir ki Arap elifbası, Türkçenin ses varlığına da uygun değildir. Bu nedenle, ' Türk dili ve lehçeleri, Arap harflerinin yetersizliği altında bunalmıştır (M. Şakir Ülkütaşır, Atatürk ve Harf Devrimi, s. 15). Arap yazısı, Türk elinde aşağı yukarı bin yıl işlendi. En güzel tablolar değerinde levhalar; camilerin, sarayların, konakların, evlerin duvarlarını süsleyen asıncalar yaratıldı. Değer biçilmez betikler yazıldı. Ne var ki bu üstün emeklere karşın bu yazının harfleriyle Türk seslerini saptamak olanağı bulunamadı (Tahir Nejat Gencan, Yazı Devrimi; Atatürk, Yazı Devrimi, Türk Dili dergisi, sayı 326, s. 530).'
Arap yazısı, Türk halkının okuryazar olmasına sağlayabildi mi?
Kesinlikle hayır. Çünkü Osmanlının kullandığı dil yani Osmanlıca ağırlıklı olarak Arapça-Farsça sözcüklerden, yazım kurallarından ve birkaç Türkçe sözcükten oluşan karma bir dil idi. Osmanlıcanın yazısı da yoktur. Osmanlıların kullandığı yazı, aslında Arap yazısından başka bir şey değildir. Osmanlıca halka inememiştir, tersine saray ve aydınlarla halkın arasını giderek açmıştır. Halk salt asker ve vergi için hatırlanmıştır. Halkın eğitimi için herhangi bir girişimde bulunulmamış, halk bilgisiz kalmış, okuryazar olamamıştır. Her işini deden babadan görme ilkel yöntemlerle yürütmüştür.
Yeni Türk abecesi, nasıl hazırlanmıştır?
Yazı, dilin en etken aracıdır. Bilginin yazıyla taşınmasından ve öğrenilmesinden dolayı, Türk seslerine uygun yeni bir abece gerekiyordu. Yeni Türk abecesini yaratıp en kısa sürede halka benimsetmeyi Atatürk gerçekleştirdi.
Atatürk, yeni Türk abecesi hazırlanması için Milli Eğitim Bakanlığında çalışma başlattı ( 1927). 1928'de üç eğitimci, üç uzman, üç milletvekilinden oluşan kurul, Atatürk'ün de zaman zaman katıldığı çalışmalar sonunda, Türkçenin ses özelliğine uygun 21 ünsüz, 8 ünlüden oluşan bir abece hazırladı. Atatürk, 8/9 Ağustos 1928 gecesinde Sarayburnu Parkı'ndaki gazinoda halka seslendi: 'Bizim uyumlu ve zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan bu yana kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu gerçeği anlamak zorundayız. Bir ulusun, bir toplumun yüzde onu, yirmisi okumla yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır. Artık geçmişin hatalarını kökünden temizlemek zorundayız. Hataları düzelteceğiz. Ulusumuz, yazısıyla, kafasıyla uygarlık aleminin yanında olduğunu gösterecektir ( ASD II, s. 272-274).' Atatürk, yeni Türk abecesi'nin üç ay içinde uygulanmasını istemiştir.
Atatürk, yurt gezilerinde yeni abeceyi tanıtmış ve halkın bunu çabuk öğrendiğini görmüştür. Atatürk, yazı konusunda acelecidir. Çünkü yüzyıllardır, bilgisiz bırakılan Türk ulusunu bir an önce bilgisizlikten kurtarmak istemektedir. 'Her araçtan önce Büyük Türk ulusuna, onun emellerini kısır yapan çorak yol dışında, kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gerekir. Bu okuma yazma anahtarı, ancak Latin kökenli Türk abecesidir. Kolay, yalın bir deney, Latin kökenli Türk harflerinin, Türk diline ne kadar uygun olduğunu kentte, köyde yaşı ilerlemiş Türk çocuklarının ne kadar kolay okuyup yazdıklarını güneş gibi ortaya çıkarmıştır ( ASD I, s. 377).'
Yeni Türk abecesi ne zaman benimsenmiştir?
1 Kasım 1928'de Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yeni Türk abecesinin Kabulü ve Uygulanması Hakkındaki Yasa'yı benimsedi. Bundan sonra hemen Ulus Okulları ( Millet Mektepleri ) denen okuma yazma kursları açıldı. Atatürk de bu kurslarda öğretmenlik yaptı. 24 Kasım 1928'de Ulus Okulları Yönetmeliği yayımlandı. Buna göre Atatürk Ulus Okullarının Başöğretmeni oldu. Atatürk, yeni yazı benimsendikten sonra eski yazıyı asla kullanmamıştır.
'Yeni harfler alındıktan sonra eski yazı ile bir tek kelime bile yazmayan iki kişi görmüşümdür: Atatürk ve İnönü ( F. R. Atay, Çankaya, s. 551).'
Yazı Devrimi ne gibi kolaylıklar getirmiştir?
Yeni Türk abecesi ya da Yazı Devrimi ile Türkçenin güzelliği, zenginliği ortaya çıktı. Okuma yazmayı öğrenme süresi kısaldı; okuryazarlık oranı arttı. Konuşma diliyle yazı dili arasındaki uçurum kapandı, okullaşma yaygınlaştı. Türk ulusu, bilgilendirildi, aydınlatıldı. Yeni yazı sayesinde gerçekler daha kolay görülüp öğrenildi. Halkın demokrasi bilinci gelişti. Halk, görüşlerini, düşüncelerini daha kolay söyler duruma geldi.
'İnsan bilimlerinden doğal ve deneysel bilimlere, güzel sanatlardan uygulamalı bilimlere değin çağdaş düşünceyle bağlantı kurmamızı, Yazı Devrimi sağlamıştır. Bunun içindir ki Yazı Devrimi temelde bir uygarlık değiştirime olayıdır (Emin Özdemir, Yazı Devrimi'nin Getirdikleri; Atatürk-Yazı Devrimi, Türk Dili dergisi S. 326, s. 545).'
'Latin harflerine geçmek, Türk dilini ve Türk kültürünü kurtarmak için esaslı bir etken olmuştur ( İsmet İnönü, Hatıralar 2, s. 223).'
Yeni Türk abecesi, devletin ve bireylerin laikleşmesi için atılan adımlardan biridir. Ayrıca ulusal birliği ve bütünlüğü sağlamış, ulusal kültürün yaratılmasının bir parçası olmuştur.
Atatürk, yeni Türk abecesinin getirdiği kolaylığın yaralarını şu sözleriyle açıklıyor:
'Şurasını deneyimle söylemeliyim ki hece ve abece yeniliği, gerçekten çocukları zorluktan kurtaran, onlara küçük yaşta başarı zevkini tattıran en etkili yoldur. İnsanlar arasında kolay ve istekli okumak yolunun sağlanması, hem ulusal gelişmeye hem de uluslararası anlaşmaya çok hizmet eder (ATTB IV, s. 593).'
Yüzyıllardır, Arap yazısının zor öğrenilmesi altında boğulan Türkçenin kolay öğrenilmesini sağlayan ve Türk ulusunu bilgisizlikten kurtaran 'Atatürk'ün Harf Devrimi, hem Kur'an'ı Kerim'in hem de Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammet'in kolaylaştırma nasihatini çok iyi idrak ettiğinin bir göstergesidir ( Ethem Kocabaş, Zihinsel Uyanış, s. 265).'
Türk abecesi, bizi geçmişimizden koparmış mıdır?
Son zamanlarda ortaya atılan Türk abecesinin bizi, Osmanlı kültüründen kopardığı savı, abesle iştigal etmektir. Osmanlının ulusal kültürü de, ortak değerleri de olmamıştır. Halktan kopuk, karma bir dil ve Arapça bir yazı kullanılmıştır. Ayrıca Osmanlıca basılı on binlerce eser de yoktur. Söz gelimi 'matbaanın ülkemize gelmesinden yazı Devrimine kadar geçen 200 yılda eski harflerle 40 bin kitap basılmış, bunun yaklaşık 20 bini eserlerin tekrarı, kalanı da yabancı dilden tercüme ve derlemelerdir. Özgün telif 3-5 bin dolayındadır, bunlar da yeni abeceye aktarılmıştır (M. Yı4lmaz, Hürriyet, 3 Eylül 2016, s. 17).'
Biz, öncelikle kendi ulusal yazımızı doğru ve güzel kullanmalı, dilimizi doğru öğrenip doğru yazmalıyız; Türk abecesiyle yazılan serleri okuma alışkanlığı kazandırmalıyız. Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin, özel kurslardan yararlanabilme olanağı da vardır. Okullara Arapça ve Osmanlıca seçmeli ders konması, eskiye özlem duymaktan başka bir şey değildir.