Genel

Prof. Dr. Duralı ve Alatlı'nın fikir dünyası uzman isimlerce ele alındı

"TRT 2 Kitaplığı" tanıtım programında "Bilginin Peşinde Bir Ömür: Teoman Duralı" ve "Suyu Arayan Bir Münevver Alev Alatlı" başlıklı paneller düzenlendi.

İSTANBUL (AA) - "TRT 2 Kitaplığı" tanıtım etkinliğinde Türk düşünce dünyasında derin izler bırakan Prof. Dr. Teoman Duralı ve Alev Alatlı'nın fikir dünyası, alanında uzman isimler tarafından ele alındı.

Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinlik, açılış konuşmalarının ardından "Bilginin Peşinde Bir Ömür: Teoman Duralı" ve "Suyu Arayan Bir Münevver: Alev Alatlı" başlıklı panellerle devam etti.

Mücahit Erboğa'nın moderatörlüğünde gerçekleşen "Bilginin Peşinde Bir Ömür Teoman Duralı" başlıklı ilk oturumda, Prof. Dr. Cengiz Çakmak, Prof. Dr. Ahmet Dağ ve Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Teoman Duralı'nın bilgelik arayışı, eğitimci kimliği ve Doğu Batı düşüncelerine yaklaşımını ele aldı.

Çakmak, Teoman Duralı'nın "hikmet" kavramını önemsediğine ve bireyin kullandığı dilin dünyasını ifade ettiğini her zaman vurguladığına işaret ederek, "Hikmet kavramını alim olan Allah'ı sevmek şeklinde tanımlardı. Hoca, ahlakı din üzerinden temellendirmeye çalışırdı. Buna da 'edep' derdi. Onun edepten anladığı ise mütevazılıktı. Onun en önemli yönlerinden biri de dürüst olmasıydı. Verdiği sözü illa ki tutardı." dedi.

Teoman Duralı için dinin hayatın kendisi olduğunu ifade eden Çakmak, şunları kaydetti:

"'Felseyi hesabını verilemeyecek yerlere çıkarmayın' derdi. Hocaya din ile felsefe arasındaki ayrım sorulduğunda 'Asr Suresi'ni okuyun yeter' derdi. Bilimde dine ilişkin kanıt bulmak boş bir çabadır. Hoca çağın zararda olduğunu hep tanımıştır. Çağın sadece tanığı değil her sahici düşünen insan gibi çağının eleştirisini yapardı. Özellikle popülizmden uzak dururdu. Hoca TRT 2 sayesinde felsefe düşüncesini Anadolu'nun en derin yerlerine yaydı. Hocanın bu kadar çetrefil konuları nasıl bu kadar incelikle anlattığını insanların ilgisini gördüğümde anlamıştım."

- "O, insanı beden, nefs ve ruh olarak görürdü"

Prof. Dr. Ahmet Dağ, Teoman Duralı üzerine ilk akademik makaleyi yayınladığına değinerek, "Ben Teoman Duralı'yı mütefekkir filozof olarak tanımlıyorum. Onun doktora talebesi olduğum zaman bütün çalışmalarını okuma çabası içinde bulunmuştum ve devasa bir düşünce dünyasıyla karşı karşıya olduğumu fark etmiştim. Hocanın insan tanımı klasik düşünceden farklıydı. O, insanı beden, nefs ve ruh olarak görürdü." ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Ferudun Yılmaz da Duralı'nın 1996'da yayınlanan "Çağdaş İngiliz-Yahudi Küresel Medeniyeti" eserinin doğrudan doğruya bugünün dünyasının çektiği zihni sorunların kaynağını işaret ettiğine dikkati çekerek, Türkçe'de böyle bir metin kaleme alınmasının çok önemli olduğunu söyledi.

Günseli Kato'nun moderatörlüğünü üstlendiği "Suyu Arayan Bir Münevver Alev Alatlı" başlıklı ikinci oturumda ise Ayşe Böhürler, Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün ve Prof. Dr. Hasan Ali Karasar Alev Alatlı’nın toplumsal hafıza, medeniyet ve hikmet eksenli yaklaşımına değindi.

- "'Davası olmayan romancı olamaz' derdi"

Böhürler, Alev Alatlı'yı çok özlediğini söyleyerek başladığı konuşmasında, "Aslında Alev Alatlı'nın yapmaya çalıştığı Türk düşünce tarihine bir ışık tutmaktı. Dünyayı yönetenler ve yapılandıranların hangi düşüncelerle bunu yaptıklarının arayışındaydı. Bunu Türk toplumuna en anlatılabilir şekilde anlatmanın peşindeydi. Bu nedenle roman yazdığını söylerdi. 'Davası olmayan romancı olamaz' derdi." ifadesine yer verdi.

Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, Alatlı ile 30 seneye yakın bir mesaisi olduğunu ifade ederek, "Zaman içerisinde tam bir abla-kardeş ilişkimiz vardı. Kaybından dolayı çok müteessir oldum, boşluğu her zaman kendini hissettiriyor." şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Hasan Ali Karasar ise Alev Alatlı'nın TRT 2 ve TRT Müzik kanalları için "Türk yayıncılığının yüz akları" dediğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Alev Alatlı sadece düşünmeyenleri rahatsız eden bir entelektüel değil aynı zamanda düşünenin düşündüğünü yapması gerektiğini bize hatırlayan bir öncüydü. Onun eğitim mirası sadece arkasında bıraktığı Kapadokya Üniversitesi ile sınırlı değil. Türkiye'de köklü bir eğitim reformunu her zaman düşünen ve kurtuluşun eğitimden geçtiğine inanan bir düşünürdü. Doğuda, batıda neler konuşuluyor çok yakından takip ederdi. Alev Alatlı'nın hayalleri bir günde doğmadı. Alev Hoca'ya göre bilgi sadece bir yerden alınıp öbür tarafa aktarılmaz, o süreç içinde inşa edilirdi. İnşanın ilk taşı en yeni ve en güncel bilgi olmalıydı."