Olay Yeri İnceleme ve Pembe Fil

0

Sayın Mahfi Eğilmez'in analitik düşünme ilgili yazdığı yazılarla ilgili değerlendirmelerime bu haftaki yazımda devam ediyorum.

Sayın Eğilmez analitik düşünceyi geliştirme konusunda polisiye roman okuma önerisinde bulunuyor. Sherlock Holmes hikayelerini örnek olarak göstererek bir benzetme yapıyor. Ve 'iktisatçı meseleleri ele alırken olay yeri inceleme titizliği ile inceleme yapmalıdır' diyor.

Benzetmeleri her zaman kullanabiliriz. Yaptığımız benzetmenin hangi yönünü anlamlı gördüğümüz konusunda aynı fikri paylaşmamız çoğu zaman mümkün olmaz. Zaten benzetmeler bir yönüyle dilin sınırlılığının bir sonucudur. Ama başka türlü bakıp benzetmeleri dilin anlam genişletme konusunda zenginliği olarak görmek de mümkün. Ancak iktisatçının iktisadi olayları inceleyişi ile ilgili olarak olay yeri inceleme benzetmesi yapılmasına bazı itirazlarım var.

Olay yeri delillerin var olduğu/var olabileceği somut bir yerdir. Başka insanlar olayla ilgili delil kabul edilebilecek herhangi bir şeye şahit olmuş olabileceği gibi olay yerini inceleyen kişi de de bazı delillere bizzat şahit olabilir. Bu şahitlikler olayın öncesi olay sırası ve sonrası ile ilgili olarak yeniden canlandırma yapılmasını mümkün kılar. Değim yerindeyse olay yeri neden sonuç ilişkilerinin kurabileceği kontrollü bir laboratuvar ortamı gibidir. Daha da önemlisi olayı inceleyen kişi bizzat kendisi olayla ilgili ip uçlarının peşine düşer. İp uçlarının, verilerin kendisini tekrar etmesi gerekmez. Verilerle ilgili eğilimin ne olduğunun anlaşılması gerekmez. Böyle bir ihtiyaç doğmayabilir. Bir kez olmuş bir hadise bile olayı açıklamada en önemli delil haline gelebilir hatta bütün olayın kesin biçimde çözülmesini mümkün kılabilir. Yanı sıra, olayla ilgili ele geçen tüm bilgiler olayı araştıran için kullanılabilir bilgidir. Olay yeri, maktul, katil neticede somut bir çerçeve sunduğu için ilgili tüm bilgiyi olayla ilişkilendirilebilir. Ve bu çerçevede olayı araştıran kişi karşısına çıkan her delile, her görgü tanığına, her bir bulguya PEMBE FİL muamelesi yapıp şüpheciliğini sürekli olarak muhafaza edebilir. Ne ki bunun da bir sınırı vardır. Olayı araştıran kişinin kafasında oluşturduğu model bu sınırı belirler. Araştırıcı şanslıdır. Çünkü katili yakalama konusunda oluşturduğu modeli her defasında yeni değişkenlerle bir kez daha çalıştırıp deneysel bir ortam yaratabilir.

İktisada gelelim ve diyelim ki Türkiye için para arzı ile enflasyon arasındaki ilişkiyi incelemek istiyoruz. Böyle bir incelemede olay yerinin Türkiye olduğunu mu kabul edeceğiz? diyelim ki bu ön kabulle hareket ettik ve olay yeri Türkiye'dir dedik. Olay yeri inceleme titizliği ile hareket ederken herhalde ilk önce yapmamız gereken şey enflasyon ve para arzı verilerini toplamak. Bize bu iki veri lazım. Daha verileri toplama aşamasında büyük bir kısıtla karşı karşıya kalırız. O veriler belli varsayımlarla belli ön kabullerle üretilmiştir. Ve biz o verilerle çalışmak zorundayız. İktisadi analizde kullandığınız verilerin kalitesi ve dayandığı ön kabuller konusunda hiçbir biçimde söz hakkınız yoktur. Bırakın bunları tartışmayı eğer bir zaman serisi analizi yapacaksak belli bir dönemi içeren sürekli bir veriye sahip olmak bile bizim için büyük bir sevinç kaynağı haline gelir. (Ve çoğu zaman 'teorik olarak ifade ettiğimiz bir değişkeni amprik olarak nasıl ifade edebiliriz?' sorusuna cevap vermek en büyük sıkıntımızdır.)

Örneğin enflasyon verisi . TÜFE ÜFE verileri belli varsayımlarla üretilmekte, belli, mal gruplarını içermekte. O mal gruplarının enflasyonu açıklama özelliği kaybolmuş olsa bile o veriyi kullanırız ve o veriyle analiz yaparız. Para arzı verileri de öyledir. Sınıflandırma ve tanımlama sorunun en dramatik boyutta olduğu verilerden birisi para arzı verisidir. Para arzı ile ilgili analizlerde bu verileri kullanırız. (Şunu söyleyebilirsiniz: 'ben tüm bu verilere kuşkuyla yaklaşıyorum; bu verilerin her birini PEMBE FİL olarak görüyorum' diyebilirsiniz . Böyle bir kuşkuculuğun bedeli analiz yapamaz hale gelmektir.)

Diyelim ki bu verilerin ön kabullere dayandığını bu konuda yapacak bir şeyimiz olmadığını kabul ettik ve analize başlamaya karar verdik Bir teorik modele ihtiyacımız var. Örneğin bu ilişkiyi 'enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur' ana fikrine dayanan Monetarist model çerçevesinde inceleyebiliriz. Ya da, ben para arzı enflasyon ilişkisini Monetarist teoriyi yeterli görmüyorum, para arzı enflasyon ilişkisini bugüne kadar formüle edilmiş tüm teoriler aracılığı ile (Marxist, yeni Keynesyen, Post Keynesyen, Yeni Klasik, Evrimci İktisat, Deneysel İktisat, Kurumcu İktisat vb.) inceleyeceğim diyebiliriz. Hatta bu da yetmez bu ilişkiyi aynı teori çerçevesinde farklı ekonometrik teknikler/zaman serisi yöntemleri kullanarak inceleyeceğim, diyebiliriz.

Bütün bunlar anlamsız olur demiyorum.

Sadece bunun için bile bir ömür yetmez diyorum. Ve bir noktayı hatırlatmak istiyorum

Her gün ama her gün dünyadaki ve Türkiye'deki ekonomik gelişmeleri açıklamaya çalışıyoruz.. Otomotiv sanayi ile ilgili bilgi geliyor bunu yorumluyoruz. Turizm sektörüne ilişkin bir veri açıklansa bu veriyle ilgili değerlendirme yapma gayretine giriyoruz. Çin'den bir devalüasyon haberi geliyor, Japonya'da büyüme verisi açıklanıyor hemen izah etmeye çalışıyoruz. Çoğu zaman bize gelen enformasyonları kendimiz için bilgiye dönüştürmeden yorum yapıyoruz. Son iki örnekte olay yeri genişlediği halde dünyanın kendisi bizzat olay yeri haline geldiği halde yorum yapmaya devam ediyoruz.

Çünkü açıklamak ve aydınlığa kavuşturmak istiyoruz.

Yaşadıklarımızı/yaşananları izah edebilmek için pembe fillerin yolunu dört gözle bekliyoruz.

Belki de pembe fillere inanmayacak kadar zamanımız yok.