Neden Haksızlığa Uğruyoruz?

Hiç büyük bir haksızlığa uğradınız mı? Doğru olduğunuzu, doğru davrandığınızı bildiğiniz halde gözünüzün içine baka baka ve hatta bazen ona bile cesaret edilmeden hakkınız elinizden alındı mı? Yaşadığımız devir, yaşadığımız ülke ya da büyüdüğümüz aileden kaynaklı olsun başkasının önüne geçme, başkasının hakkını alma ya da onu ezip geçme pahasına elindekini gasp etme başarı olarak görülmeye başlamadı mı? Bunu yapmayanlar ise enayi olarak nitelendirilmedi mi?

Ünlü bir bilim insanı diyor ki; insanı en çok yaralayan şey fiziksel acı değil, haksızlığın ve mantıksızlığın verdiği ızdıraptır. Gerçekten de yaşanılanlar karşısında çaresiz kalmak, adalet arayıp bulamamak insanın en büyük ızdırabı olabilir.

Bir kişinin haksızlığa uğramasında ki en büyük etkenlerden biri o kişinin olaylar karşısında savunmasız kalması yerine çevresinde bunu görüp ses çıkarmayanların, arkasını dönüp gidenlerin olmasıdır. İnsanın haksızlık karşısında yalnız kalması tarif edilemez bir çaresizliktir. Haksızlığa uğramak kişiyi sadece ruhen değil bedenen de yıpratır. Bir süre sonra birçok fiziksel sıkıntı da yaşanmaya başlar.

Haksızlığa uğrayan insanın ilk hissettiği duygular üzüntü ve öfkedir. İnsan bu duygularla boğuşurken kendini savunma mekanizmasını devreye sokamaz. Aslında sakin kalabilmek o anlardaki en büyük nimettir. Eğer haksızlık ortamına mahkumsak tek yapabileceğimiz yaşanan olaylara takılı kalmamaktır. Ancak sınır koyabiliyor ve kendimizi savunabiliyorsak aynı ya da farklı kişilerin bizi daha fazla zorlamasını engelleyebiliriz.

Haksızlığa uğramak bazen bizim sessiz, saygılı ya da arkadaş canlısı tutumumuzun bir eseri olabilir. Bazen ne kadar akıllı olduğumuzu, olayları ne kadar iyi analiz ettiğimizi düşünsek bile hiç ummadığımız bir yerden darbe alabiliriz. Bazen hiçbir hatamız yokken başkasının hatasının ceremesini çekebiliriz. Haksızlığa uğramamızın nedeni her zaman başka insanların kötücül davranışları olmayabilir. Bizim davranışlarımız da haksızlıkları bir paratoner gibi üzerimize çekebilir.

Sokrates; haksızlık yapmanın haksızlığa uğramaktan daha acı olduğunu söyler; tabi anlayan için geçerli olan bir sözdür bu. İnsan olmanın zarafeti ve asilliği de haksızlığın karşısında durmakla başlar.