Canım dedem,
O Büyük Harp’te sen Kazım Paşa’nın müfreze komutanıydın. Kardeşin Albay Vehbi de Batı Cephesi 25. Ağır Topçu Alay Komutanıydı. Çocukluğumuzda bize anlatırdın Kazım Paşayı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşayı ve derdin ki ‘Onları unutmayın!’
Unutmak mı canım dedem! Onlar hiç unutulur mu? Biz her sene, ulusça hiç bıkmadan usanmadan Mustafa Kemal Paşanın ölüm yıldönümünde bir araya geliyoruz. Ağlamak için değil: ümmet olmaktan kurtulup ulus olduğumuza şükretmen, minnet duygularımızı dile getirmek için. Biliyorum sen de bizleri dinliyorsundur.
Bir tutkudur Mustafa Kemal
Nice sevdalara değişilmeyen
Yitirilmiş Kasımlarda açan umutlar
Bir utkudur vazgeçilmeyen,
Nasıl, beğendin mi dörtlüğü canım dedem. Paşa da şöyle diyor:
Mal mülk bana ağırlık veriyor. Bunları asil Türk milletine geri vermekle ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar? İnsanın serveti kendi manevi şahsiyetinde olmalıdır!
Malın, mülkün, servetin ne anlama geldiği herhalde bundan güzel anlatılamaz canım dedem. Bu anlayış tam da “Türk Altay Felsefesi” anlayışıdır: yani ruhun temizliğidir; yani zenginliğe, maddi yapıya önem vermeyen bir anlayıştır; kimliğin, kişiliğin ön plana çıkarıldığı bir anlayıştı.
Yine büyük komutan:
Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben, milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirası olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım!
Bu inci taneleri gibi sıralanmış özdeyiş, bugüne kadar hiçbir devlet adamı tarafından dile getirilmemişti. Kendi kişiliğini anlatırken Türk ulusunun genlerindeki yapıyı da anlatıyor: yani, Türk ulusu bağımsızlığı seven bir ulustur, diyerek adeta dünyaya haykırıyor.
Canım dedem,
Mustafa Kemal Paşa bir konuda daha duygularını bizlerle paylaşıyor:
Bir insan kendini milletiyle beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetli buluyor, bilir misiniz?
Demek ki Mustafa Kemal’in bütün gücünü, bütün kuvvetini aldığı kaynak Türk milletiymiş.
Evet, işte dünyanın hayretler içerisinde kaldığı Mustafa Kemal Atatürk’ün sırları bunlarmış dedem: Saflık, maddeye önem vermemesi, bağımsızlık aşkı ve Türk milletine güvenmesi… Tam da senin anlattığın gibi.
Mustafa Kemal bu yüzden bir tutkudur. Onun sevdası hiçbir sevdayla değiştirilmiyor. Ölümü, vazgeçilmeyen utkular doğuruyor. İşte bu yüzdendir ki Mustafa Kemal gençliğe, çocuklara özel bir güven besliyor:
Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim ne kadar kıymetli olduğunu düşünerek ona göre çalışmalısınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.
Canım dedem,
Öğrenciler öğrencilik hayatları boyunca, eğitimciler öğretmenlik hayatları boyunca, sivil halkımız her duydukları etkinlikte her yıl, yirminci yüzyılın efsaneleşmiş kahramanını, devlet adamını anmaktan, anlatmaktan bu yüzden bir an olsun geri durmuyor.
Neden acaba, bu bilge insan milletin bağrında böylesine taht kurmuş?
Neden acaba, bu savaşın kartalına, barışın güvercinine her geçen gün daha çok ihtiyaç duyuyoruz?
Bize bir haritadan bahsediyordun. Biz de tam dediğin gibi, gözlerimizin önüne bir dünya haritası koyuyoruz. Senin de işaret ettiğin gibi, her ne pahasına olursa olsun dünyayı ele geçirmek isteyen birçok devletin olduğunu görüyoruz: İngiltere, Amerika, Rusya hiç bitmeyen bir hırsla bu arzularını yüz yıllardır uygulamak istiyorlar.
Emperyalist ülkelerin dünyayı ele geçirmek için, bütün dünyayı işgal etmelerine gerek yok. Onların yaptıkları iş ve söyledikleri şu: “Dünyanın yer altı ve yer üstü kaynaklarının bol olduğu yerleri, su ve petrol havzalarının zengin olduğu bölgeleri, şirketler ya da dinler kanalıyla liderleri ele geçirmemiz yeterli olacaktır.”
Yaptıkları iş bu…
Dünyanın altın, petrol, su, yer altı ve yer üstü zenginlikleri elde edildiği zaman, zaten dünyada da egemen oluyorsunuz demektir.
Şimdi haritaya biraz daha dikkat ediyorum.
Acaba dünyada bu kadar önemli olan bir coğrafya nerede var?
Ya da kaç coğrafi bölge bu kadar önemlidir?
Bunun cevabı çok açık:
Dünyada sadece Anadolu toprakları ya da Mezopotamya bu anlatılanlara uygun bir yerdir.
Buna sanıyorum hiç kimsenin itirazı yoktur.
İşte bu nedenle Anadolu’yu ele geçirmek bir bakıma dünyada söz sahibi olmak demektir. Binlerce yıldır Anadolu topraklarında savaşların bitmemesinin nedeni budur ve bu savaş hiç bitmeyecektir.
Amerikalıların, İngilizlerin, Rusların ve İsrail gibi emperyalist güçlerin, hiç bitmeyen hırsla Anadolu’yu istemeleri bu yüzdendir. Kürt sorunu, Ermeni sorunu bu yüzden çıkarılıyor. Ermeniler ve Kürtler dünyanın her yerinde yaşıyor. Altı yüz yıla yakın üç kıtada hüküm sürmüş Osmanlı Devleti’nin Osmanlıyı yönetmiş vatandaşlarıydı Ermeniler de Kürtler de… Bu insanlar, Padişahlık haricinde devletin her görevine getirilmişlerdi. Buna rağmen Osmanlıyı sırtından vuran da bu güçler olmuşlardır. Osmanlı’yı adım adım egemen olduğu topraklardan, bu emperyalist güçler silmişlerdir. Devletin yok edilişi bu yüzdendir. 20. Yüzyılın başlarında Osmanlı Devletinin başına bu ülkeler üşüştüler, her karışını yağma ettiler; hatta bir İngiliz generali, ‘Nihayet Türk milleti tarihten silindi!’ demişti.
Evet, amaç buydu: Türk milletini tarihten silmek.
Osmanlı hükümeti çaresiz kalmış, orduları yok edilmiş, ekonomisi bitmiş, limanlar kapatılmış, bunlardan daha da kötüsü, işgal güçleri, aramızdan kendilerine yardım ve yataklık eden birilerini bulmuştu.
Bunu sen bize anlatmıştın canım dedem, Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Türklerin yok edilmesini isteyen hainlerin olduğunu.
İşte böyle bir ortamda ordusunun olmadığı, silahının olmadığı, halkın umutlarının kaybolduğu, yoksulluğun kol gezdiği bir dönemde Türk Milleti dünyaya meydan okudu. Dünyaya meydan okuyan Türk milletinin başında Mustafa Kemal Paşa vardı. Paşanın askerleri tanka karşı kağnı arabasıyla, topa karşı kendi yaptıkları kırkbeşlikler ile emperyalist güçlere karşı koydu. Hatta bu zaferin adı “Kadın ve Kağnıların Zaferi” diye tarihe geçti.
Canım dedem, hani sen demiştin ya, ‘Böylesine bir milli mücadeleyi başlatan dünyada kaç lider gösterebilirsiniz?
Haklıymışsın dedem, dünyada böyle bir komutan da gösteremeyiz, böyle bir mücadele de gösteremeyiz. Bu direnişi dünyada başarabilen tek kişi olmuştur, o da efsane komutan Mustafa Kemal Paşa.
Elbette Paşanın arkasında ona güvenen asil bir millet, ona inanan sizler gibi silah arkadaşları ve vatanı için ölümü göze alabilen Mehmetçikleri vardı.
Bütün bunlardan dolayı bu efsane komutanı hiç unutmuyoruz canım dedem, her sene anıyoruz, minnetle yadediyoruz ve sonsuza kadar da devam edeceğiz.
Canım dedem,
Yapılacağımız tek şey var: Mustafa Kemal Paşa ve dava arkadaşlarının yaptıklarını, bıraktıkları yerden devam ettirmemizdir. Bu görev de bizlere düşmektedir.
Seni çok seven ve unutmayan torunun.