Mahkeme kararları ile CHP’nin, verdiği mücadele ve hakiki veya çakma olanları

Parti; hem hukuki hem de siyasi cephelerde mücadele veriyor. Parti içi kavga ve karışıklıklar da ca’bası.

Siyaset, siyasi partiler açısından bir iktidar mücadelesi sanatıdır. Silahsız savaşa benzer bu mücadele. İktidarı ele geçirmek için çaba sarf edilir.

İktidardaki parti arkasına devlet, yargı, medya ve vb. güçleri alarak eşit olmayan koşullar oluşturduysa kuşkusuz mücadele daha da zorlaşır.

Savaş sanatında sürpriz manevralar, savaşın neticesini belirleyen faktörlerdendir.

En son olarak Mahkemenin ve itiraz üzerine YSK’nun verdiği karar şöyledir:

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesinin İstanbul’un bazı ilçelerinde başlayan kongre süreçlerinin durdurulmasına ilişkin almış olduğu kararlar YSK’ca tam kanunsuzluk nedeniyle kaldırılmış ve kongrelerin kaldığı yerden devamına karar verilmiştir. CHP tarafından İstanbul il yönetimine ilişkin mahkemece alınan karara yapılan itiraz ise YSK’ca reddedilmiştir.

Karar gereğince CHP kongrelerini yapabilecek, İstanbul’da ise kayyım devam edecektir. Şimdiden delegeler 15 Eylül 2025 tarihinde Mahkemenin vereceği karara önlem olarak olağanüstü Büyük Kongreye(Kurultay) gitmek için harekete geçtikleri söylenmektedir.

Ekonomi, adalet, siyaset velhasıl hiçbir alanda istikrar olmadığı ve hemen hemen her şeyin kırılgan olduğu ortamlarda her an parametreler değiştiğinden yazılarda da maalesef istikrar olmuyor.

Bu kez Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi CHP İstanbul İl Kongresinin iptali talebini ‘pasif husumet yokluğu’, 38. CHP Kurultayının iptali davasını da ‘aynı davanın daha önceden açılmış olması’ gerekçelerine dayanarak davaları usulden reddetti.

Pasif husumet yokluğu halinde, davacının davasını yönelttiği kişinin, talep edilen hakkın istenebileceği kişi olmadığı durumda mahkemece esas hakkında bir inceleme yapılmadan davanın o davalı yönünden mahkemece reddine karar verilmektedir.

Ankara Mahkemesinin kararı, İstanbul Mahkemesince CHP İstanbul İl Başkanlığına atanan kayyım kararını etkilemez.

Önce İstanbul 45.Asliye Hukuk Mahkemesinin, bir siyasi partinin il teşkilatına Hukuk Muhakemeleri Kanununun ihtiyati tedbir hükümlerine dayanarak kayyım veya çağrı heyeti atama yetkisini irdeleyelim:.

Siyasi Partiler Kanununun 121.maddesinin birinci fıkrası şöyledir: Türk Kanunu Medenisi ile Dernekler Kanununun ve dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri, siyasi partiler hakkında da uygulanır.

Siyasi Partiler kanununda hüküm bulunmaması halinde, yukarıda sayılan kanunların Siyasi Partiler Kanununa aykırı olmayan hükümleri uygulanabilir.

Siyasi Partiler Kanununda siyasi parti organlarının seçimine yapılacak itirazların usulü Siyasi Partiler Kanununun 21.maddesinin 10 ila 13.fıkralarında şöyle düzenlenmiştir:

“Seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile tutanakların düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçim sonuçlarına yapılacak itirazlar hakim tarafından aynı gün incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.

Hakim, seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde bir usulsüzlük veya kanuna aykırı uygulama nedeniyle seçimlerin iptaline karar verdiği takdirde bir aydan az ve iki aydan fazla bir süre içinde olmamak üzere seçimlerin yenileneceği tarihi tespit ederek ilgili siyasi partiye bildirir. Belirlenen günde yalnız seçim yapılır ve seçim işlemleri bu madde ile kanunun öngördüğü diğer hükümlere uygun olarak yürütülür.”

Dikkat edildiği takdirde Kanunda seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile tutanaklarının düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçim sonuçlarına itiraz yapılabilmekte ve itirazlar aynı gün incelenerek hakim tarafından karara bağlanmaktadır.

Değerli hukukçu Kemal Gözler bir makalesinde yukarıdaki hükümleri ileri sürerek şöyle bir sonuca ulaşmaktadır:

‘Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, kurultay ve kongrelerdeki seçim sonuçlarının bazılarına itiraz yapılmış ve bu itirazlar ilgili seçim kurulu tarafından reddedilmişti.

İtiraz sonucu verilen karar Siyasi Partiler Kanununun 21.maddesinin 10.fıkrasına göre “kesin”dir. Bilindiği gibi hukukta kesin hükmün dokunulmazlığı prensibi vardır. Bu kesin hüküm herkesi bağlar. İstanbul ve Ankara Asliye Hukuk Mahkemeleri dahil’

Peki seçim tutanaklarının düzenlenmesinden itibaren 2 gün geçtikten sonra seçim sonuçlarına fesat karıştığının ve maddi menfaatler karşılığında delegelerin yönlendirildiğinin tespiti halinde ne yapılmalıdır? Seçilen il başkanı ve yönetimi görevlerine devam mı etmeli?

Anladığım kadarıyla Gözler, varsa ceza davası olmalı, görevden alma olmamalı ve Kanundaki 2 günlük itiraz süresi geçtikten sonra yapılacak itirazların kabul edilmemesi gerektiği düşüncesini taşımaktadır.

Kuşkusuz bu yaklaşım istikrar sağlamaktadır. Aksi takdirde Cumhurbaşkanı seçimi, milletvekili genel seçimi, referandumlar dahil YSK’nun denetim ve gözetimindeki bütün seçimler iptal edilebilecektir. Böyle bir durum, demokratik rejimin devamını tehlikeye sokacaktır.

Anlaşılan İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, Siyasi Partiler Kanununda seçim sonuçlarına 2 gün geçtikten sonra yapılacak itirazlarla ilgili açık bir hüküm bulunmadığına ve söz konusu Kanuna aykırı olmadığına kanaat getirerek Medeni Kanun, Dernekler Kanunu ile dernekler hakkında uygulanan diğer kanunlara başvurma yoluna gitmiştir.

Dernekler Kanununun 27.maddesinde kamu yararına çalışan derneklerin yapılan denetimler sonucunda düzenlenen raporlar üzerine, derneklerin organlarında görev alan üyeler veya ilgili personel, hapis cezası verilmesini gerektiren suçların işlendiğinin tespit edilmesi halinde, geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanınca görevden uzaklaştırılabileceği düzenlenmiştir. Ayrıca, görevden uzaklaştırılanların yerlerine; Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre dernek merkezinin bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesinden kayyım atanmasını dernek merkezinin bulunduğu ilin valisi ister. Mahkeme bir hafta içinde, öncelikle dernek üyeleri arasından görevden uzaklaştırılanların sayısı kadar kayyım atanmasına karar verir ve bu kararda kayyımın görev ve yetkileri ile dernek tarafından kayyıma verilecek ücret de belirtilir. Kayyımın görevi dava sonucu verilen hüküm kesinleşinceye kadar devam eder. Çeşitli nedenlerle boşalan bu kayyımların yerine, aynı usulle yeni kayyım atanır.

Konumuzla ilgili Dernekler Kanununda başka bir hüküm bulunmamaktadır.

‘Dernekler hakkında uygulanan diğer kanunlar’ düzenlemesi ayrı bir muamma. Bu kanunlar hangileri, doğrusu bilmiyorum.

HMK’nu da herhalde ‘diğer kanunlardan’ biri sayılmaktadır. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesinin İhtiyati tedbir kararının yasal dayanağını söz konusu Kanunun 389 ve 390. maddelerine dayandırmıştır. Bu maddeler gereğince, bir hakka ulaşmanın zorlaşacağı veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın doğacağı durumlarda, mahkeme ihtiyati tedbir kararı verebilir. Talepte bulunan kişinin iddiasını ‘yaklaşık olarak ispat etmesi’ gerekir. Yaklaşık ispat, iddia edilenin tam ve kesin bir şekilde kanıtlanması yerine, büyük bir ihtimalle doğru olduğu yönünde mahkemede kanaat uyandırılmasıdır.

Anayasamıza göre, siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bunlar yoksa demokrasiden söz edilemez. Bu nedenle siyasi parti organları hakkında dernekler vb. gibi kanunların uygulanmaması ve parti organlarının adli yargının insafına bırakılmaması gerekir.

Mahkemenin kararı, kanuni olsa bile hukuki olmadığını ileri süren hukukçular da vardır.

CHP’si erken seçim istemektedir. Fakat sonuç alabilmesi için yeterli milletvekili sayısına sahip değildir. Dolayısıyla diğer demokratik yolları denemekte ve hatta zorlamaktadır. Bana göre en son çare olarak sürpriz bir manevra yapmalıdır. Kuşkusuz bu manevranın zamanlaması önemlidir.

Manevra bir senaryo veya taktik olarak şu olabilir: Bütün CHP’li milletvekilleri istifa eder. TBMM. Genel Kurulunda bu istifalar kabul veya reddedilebilir. Kabul edilirse bir ara seçim söz konusu olur. Bu durumda CHP belediye başkanlarını ve meclis üyelerini de istifaya ikna ederse bir avantaj sağlayabilir.

Parti, oluşacak şartlar çerçevesinde ara seçime katılıp katılmamayı değerlendirir.

Yukarıdaki fikirler tarafımdan yeni keşfedilmiş fikirler değildir. Parti zaman zaman bu senaryoları dillendirmektedir.

Şimdi de sıra hangi CHP’linin hakiki, hangisinin çakma olduğunu nasıl belirleyeceğimize geldi.

Zaman zaman körfez ülkelerindeki gelişmeleri izlemek için Kuveyt gazetesi olan’ ‘Arap Times’ı takip ediyorum. Gazetenin baş yazarı Ahmed Al Jarallah’ın bir yazısında anlattığı hikayeyi sizlere aktarmaya çalışayım.

Eskiden Araplar, safkan atlarını melez atlarından ayırt edemediklerinde, hepsini bir yere kilitler, sonra da aç kalana kadar onları yemekten ve sudan mahrum bırakırlardı. Acıktıkları anda sert bir şekilde kırbaçlanır, sonra yemek ve su verilirdi.

Safkan atlar yemek için hareket etmeyi reddeder, melez olanlar ise kendilerine yiyecek ve su sağlayanların kırbaçlarına aldırış etmeden yemeğe koşarlardı.

Atlar için geçerli olan insanlar için de geçerlidir. Yemeğe koşan melez insanları safkan insanlardan hangi yöntemle ayırmamız gerekir, bilmiyorum. Görebildiğim kadarıyla toplumumuzun ahlak anlayışı ve insani değerleri değişmediği sürece melez atlar hep olacak ve hatta bizi yönetmeye devam edecektir.