Kurumsal Dönüşüm Hikâyesinin Termodinamik Metaforu

13 Mayıs 2025 Tarihinde Ekonomi Gazetesinde yayımlanan, “Bir bankadan fazlası: TKYB ve dönüşümün hikâyesi” başlıklı yazım, kimi kesimlerde beklenenden fazla enerji (tepki) yarattı. Gelen tepkiler, ikinci yasayı (entropi yasasını) doğrular nitelikteydi. Zira sistem kapalı değildi, dışarıdan gelen etkileşime de açıktı. Bu bağlamda kimi yorumlar sıcak bir destek akımıyken kimileri ise soğuk bir direnç hattı oluşturdu. Ama her hâlükârda tepkimelere bakarak yazının belli bir seviyede entropiyi artırdığını, durağan bir sistemde de bir hareket yarattığını söyleyebilirim.
 

Bu nedenle her yorumu, içeriğinden bağımsız olarak sistemi ısıtması açısından değerli buluyorum. Çünkü hiçbir kurumsal yapı ikinci yasaya göre entropi artışına karşı tamamen yalıtılmış değildir, hiçbiri entropiye karşı duramaz ve ondan etkilenmeden yani bağımsız kalamaz. Her yapı, her sistem zamanla evrilir. Bu evrilme bazen ani faz geçişleriyle bazen de yavaş ısınmalarla gerçekleşir. TKYB’de yaşanan da böyle bir süreçti diğer anlamda enerjinin şekil değiştirmesi, bilginin ve kültürün yeniden dağılımıydı.
 

Bir bankadan fazlası: TKYB ve dönüşümün hikâyesi: Çok kısa özeti

Yıllar sonra Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankasının (TKYB) İstanbul’daki yeni yerini, ziyaret etme fırsatım oldu. Uzun süre çalıştığım kuruma yeniden adım atmak, geçmişe dair pek çok anıyı da beraberinde getirdi. O dönemlerde edindiğim deneyimlerin ve bilgi birikimlerinin, mesleki hayatımda önemli bir rolü oldu.
 

Gördüğüm kadarıyla banka artık daha genç, dinamik ve esnek bir yapıya kavuşmuştu. Çalışma biçimi, kurumsal anlayışı ve hatta fiziksel ortamı geçmişe kıyasla oldukça değişmişti. Belki de bu değişim, kurumu daha bağımsız ve daha rekabetçi bir boyuta taşımıştı.
 

Ziyaretim vesilesiyle bankanın zaman içinde geçirdiği dönüşümleri, yeniden düşündüm. DESİYAB’dan Türkiye Kalkınma Bankasına, ondan da bugünkü TKYB’ye uzanan süreç, her dönemin koşullarına ve ihtiyaçlarına bağlı olarak atılan hamlelerin sonucunda ortaya çıkmıştı. Son değişim ise Türkiye’nin küresel finans dünyasında daha görünür ve etkin olma çabasının bir parçasıydı. Bu bağlamda Ankara’dan İstanbul’a taşınma sadece bir yer değişikliği değil aynı zamanda yeni bir yönelimi de ifade ediyordu.
 

Bugün TKYB’nin girişimciliğe, enerji sektörüne ve çevreci projelere finansal destek sağlama gibi faaliyet alanları içerisinde olduğunu öğrendim. Belki de bu çeşitlilik, kurumu gelecekte daha görünür ve etkin bir konuma taşıyacaktır. Elbette bütün bu gözlemler, kişisel bir ziyaretin ardından oluşan izlenimlerdi. Yine de geçmişle bugünü kıyaslayarak yan yana getirmek ve bir zamanlar parçası olduğum bir yapının geldiği noktayı görmek, benim için anlamlıydı.
 

Termometre ve sıcaklık

Söz konusu yazıyı kaleme alırken ne bir soğutma tesisi (deposu) gibi dışarıdan izole olmaya ne de bir buhar türbini gibi tek yönlü çalışmaya niyet ettim. Aksine kurumun içinde yıllarca enerji (ısı:Q) alışverişine tanıklık etmiş biri olarak gözlemlerimi samimiyetle ve duyarlılıkla ifade etmeye çalıştım. Elbette her gözlemcinin ölçüm aracı farklıdır. Ben kendi termometremle kaydettiklerimi yazdım. Her ölçüm cihazı gibi benimki de belli bir ölçüm hatası içerebilir fakat kayıtlarım ve ortaya koyduklarım kasıtlı bir çarpıtma değil doğrudan deneyimle harmanlanmış, içsel bir okumaydı.
 

Bazı eleştirilerde, yazının teknik analizden uzak olduğu ifade edildi. Bu bir mühendislik raporu değildi, daha çok bir enerji transfer günlüğüydü. Kurumun içinde bir zamanlar dolaşan (enerjiye bağlı olarak) sıcaklığı (T), hafızaya kazınan ışıma yoluyla aktarmak istedim. Bu durum birilerine havayla karışık, çay-kahve buharı gibi görünmüşse, o da insan doğasının sıcaklık algısıyla ilgilidir. Zira herkesin konfor sıcaklığı ve koşulları aynı değildir.
 

Enerjinin korunumu ve dönüşümü

TKYB’nin yeniden yapılanmasıyla ilgili kimi yorumlarda, eski uzman kadrolarının yerini yeni elemanlara bırakması, bir kayıp gibi görülmüş. Bu, anlaşılabilir bir kaygı. Nitekim önceki yazılarımda insan kaynağına bağlı kurumsal enerji kaynağının önemine defalarca değinmiştim. Ancak hiçbir enerji kaynağı ebedi değildir. Önemli olan kaynağın kaybolmaması değil, dönüştürülme biçimidir. Zira enerji yok olmaz, korunur fakat kullanılma biçimi diğer ifadeyle faydalı iş üretme kapasitesi, zamanla değişir hatta değişmek zorunda kalır.
 

Yazının hedefi ne bir idealleştirme ne de yıkıcı bir eleştiriydi. Termodinamik yasalara sadık kalınmaya çalışılarak sistemi anlamaya, süreçleri gözlemlemeye ve ısı kaybından ziyade bilgi aktarımına öncelik vermeye çalışmaktı. Kimi zaman buharlaşan anıları kimi zaman da donan kurum kültürünü yeniden çözmek, yok olmayan (ama kaybolan) enerjiyi (Q) yeniden dolaşıma sokmak, bir anlamda kuramsal düzlemde de olsa faydalı eyleme (işe:W) çevirmekti. 
 

Dönüşüm değişime benzer olarak bazen zorunluluk bazen de tercihtir. Fakat geçmişi anlamadan bugünü anlamak, sistemin verimini artırarak yararlı iş üretmek bağlamında geleceği inşa etmek, öyle pek de kolay değildir. 
 

Entropinin artışı ve akışı

Bu dönüşüm kimilerine göre gereksiz bir faz değişimi, kimilerine göre de gecikmiş bir yapısal düzenleme olabilir. Ancak unutulmamalı, entropi yasasına göre her sistem zamanla daha düzensiz hâle gelir. Mesele bu düzensizliğin içinde hâlâ iş üretilip üretilmemesidir. Hatta düzensizliğe neden olan noktaların tespit ve teşhis edilip, entropi artışının minimize edilmesidir.
 

Yazının amacı kimseyi (reaksiyon anlamında) ısıtmak ya da dondurmak değildi. Belki de biraz sıcak bir tartışma yaratmak, sistemin soğumadığını göstermekti. Zira yazmak sadece bir düşünsel aktarım değil aynı zamanda duygusal bir enerji iletimidir. Bu yüzden farklı algılarla ve tepkilerle karşılanması ve farklı reaksiyonlar doğurması elbette doğaldır.
 

Son söz

Bu yapıya yıllarca hizmet etmiş, kaynak kullanımını destekleme primi (KKDP) gibi pek çok programın içinde etkin bir rol almış biri olarak ben de sistemin bir parçasıydım. Belki küçük bir dişliydim ama o sistemin çalışmasında, belirli bir etkinlik (ve sistemin dönmesine katkı vermek anlamında sürtünme, k) katsayım vardı. Şimdi ise geçmişin enerjisinden bir miktarını aktararak, faydalı iş (W) üretmek amacıyla geleceğin enerji deposuna katkı sunmak, temel hedefimdir. 
 

Her şeye rağmen, bu ve benzeri yazılarımın; bir zamanlar uzmanı olduğum kurumun kuruluş felsefesinin ve faaliyetlerinin daha iyi anlaşılmasına ve kurumun tanınmasına küçük de olsa katkı sunması, beni mutlu edecektir.
 

Not: Yazıda ortaya konmaya çalışılan düşünceler, termodinamik metafor (mecaz) çerçevesinde ilgili terminolojiye dönüştürülerek sunulmuştur.