Kızıl Elma''nın Kutalmış Çocukları: MÜCAHİT BAŞBUĞ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'akrebin kıskacında' yetişmesine büyük katkı sağlayan Necip Fazıl Kısakürek'İçi alev alev Müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hakim, dışı içine köle, yeni Türk neslinin maya çanağı olmak ehliyeti hangi topluluktaysa ben oradayım' demekteydi. Yolculuğu sıradan bir yolculuk değil 'İslam aleminin Türkiye'den beklediği zuhur ve tecellinin tohumu'nu ekeceği binlerce yıllık tecrübe, beş bin yıllık devlet aklı ve zekası yeni bir ufka yönelmişti. Yeni bir ufuk 'Türk'ün ruh köküne inmeyen ve bağlanmayan her tedbirin temelsiz kalacağı inancını'taşıyanların işbirliğine bağlıydı.

Cumhur İttifakı Türk siyasi tarihinde yapılmayını yapma, söylenmeyeni söyleme bunu yaparken de tarihin omuzlarına yüklediği sorumluluğu paylaşma niyetindeydi. YSK'ya sunulan ittifak protokolünde şu ifadeler dikkat çekmektedir:

'Türkiye'yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye'yi zayıflatarak uluslararası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır. Bu kararlılık ve işbirliği ile ittifakımız Türkiye'yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin yanı sıra, İ'la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam aleminin ve bütün mazlum milletlerin yegane ümidi olan Türkiye'yi küresel bir güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonun alt yapısını adım adım inşa edecektir.'

Yeni strateji ve yeni vizyon: Kızıl Elma

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2018 yılının Nisan ayında yapılan AK Parti Mersin İl Kongresi öncesi salon dışında bekleyenlere seslenirken 'Tek millet, tek bayrak, tek devlet, tek vatan' dediği sırada önce 'Bozkurt' işareti sonra da 'Rabia' işareti yapması dikkat çekmişti. Erdoğan bu olayla ilgili 'Rabia'yı sayarken, spontane biçimde olmuş o işaret. Hatta ben farkında bile değildim, konuşma bittikten sonra arkadaşlar söylediler. İrademizin dışında oldu ama güzel de oldu.' 4diyecekti. Erdoğan'ın parti tüzüğüne koyduğu 'Rabia' maddelerinin ardından 'Kızıl Elma'yı da siyasete vizyon olarak taşıdı.. Erdoğan bu sözler üzerine 'Evet, bizim bir kızıl elmamız var. Ne diyorlar? 'Hedef Kızıl Elma.' Kızıl Elma, elma ağacı değil ha, Kırmızı elma da değil ha. Onun anlamı çok ama çok büyük. O İla'yı Kelimetullah'tır. Çok önemli.' açıklamasında bulundu.

Erdoğan'ın bu tanımı bir anlamda yıllardır kendisine yöneltilen 'Milli Görüş gömleğini çıkarttı' suçlamasına verilen cevaptı. Necmettin Erbakan'ın Milli Nizam Partisi kurulduğu günden bu yana 'İla'yı Kelimetullah' yerine kendi değimiyle 'kuş dili' siyaset gereği kullandığı 'Milli Görüş'ün yerini 'Kızıl Elma' alıyordu. Erdoğan Kızıl Elma tanımıyla aslolanın gömlek değil beden olduğunu ve onu örtecek, gizleyecek her kelimeye ihtiyaç olmadığını ortaya koymaktadır.

İki nehrin buluşması

AK Parti ve MHP arasındaki reel politiğin temeli Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinde atılmıştır. Ancak koalisyon ortaklığının seçim iş birliğine dönüşmesini temeli ise 1991 yılında MHP ile yapılan seçim ittifakına rastlar. Bu RP'nin reel olarak 'milliyetçi-muhafazakar' çizgiye yeniden ve aniden dönüşü anlamını taşımaktadır. Öyle ki RP'li Kürtler tarafından 'Türkçü' olmakla itham edilen bazı parti yöneticileri, gittikleri her yerde MHP'nin kullandığı kavramları sahiplenerek bu gelişmeye ayak uydurduklarını gösterirler. Fazilet Partisi döneminden başlayarak Necmettin Erbakan'ın avukatlığını da yapan İsmail Aydos'un 1991 seçimleri için geliştirdiği 'Başbuğ Erbakan, Mücahid Türkeş' sloganı mitinglerde gençlerin dilinden düşmedi.

Her ne kadar Erbakan'ın tasavvuf kültürü içinde olduğu bilinse de Milliyetçiler Derneği'nden, Türk Kültür Ocağı'ndan beslenmesi ayrı bir önem taşır. Anadolu'nun ruh köküne bağlı olarak geliştirilen kültürel ve ekonomik kalkınma modeli Anadoluculuk, daha sonra Milli Görüş üst başlığıyla siyasallaşacaktı. 1960'ların başında Milliyetçilik/Mukaddesatçılık/Anadoluculuküçlemesi kendisini artan sol akımlar karşısında sağcılık olarak tanımlamıştır. Komünizme karşı mücadele esastı ve bu da ister istemez milliyetçilik bloğunun içinde yer almayı, üstü kapalı da olsa 'Türk-İslam' sentezini benimsemiş olmayı beraberinde getiriyordu. Zaten MSP, bu oyları bölüşmede özellikle İç Anadolu bölgesinde MHP ile ciddi bir rekabet içindeydi. MSP oylarının 1977 seçimlerinde kolayca MHP'ye kaymış ve buna bağlı olarak milletvekili sayısının yarı yarıya düşmüş olması, tabanlar arasındaki kaymanın ve iç içe geçmişliğin bir işaretidir. 1980 öncesinde her iki partinin gençleri sık sık karşı karşıya gelmiş, aralarında birçok çatışma yaşanmıştı. Necip Fazıl Kısakürek'in ani bir kararla 1977 yılında MHP'ye geçmesi ve ülkücü tabanın kendisine İslami değerleri öne çıkaran sloganlar ve kültürel ülküler oluşturması sıradan bir olay değildi.

İki nehrin buluşması: AK Parti ve MHP

Siyasi olarak geliştirdiği 'muhafazakar demokratlığın' ana omurgasını Milli Görüş geleneğine dayandıran AK Parti'nin özellikle FETÖ'nün 15 Temmuz 2016 tarihinde gelişen askeri darbe girişiminden sonra MHP ile girdiği, BBP'nin destek verdiği 'beka öncelikli' işbirliği 2017 yılında referanduma, 2018 yılında da erken genel seçimdeki seçmenin takdirine sunuldu.

Mücahit Başbuğ; Kızıl Elma'nın kutalmış çocukları olan iki siyasi geleneğin olusturduğu nehirlerin kutlu buluşmasıdır. Bu ahitleşme,Türk siyasi tarihinde eşi emsali görülmemiş bir tecrübeyi ortaya çıkartmıştır. Bu yol arkadaşlığı, yalnız bırakılmak istenen Erdoğan ve partisi için, bozkurtlarla yola devam etmesinden başka değildir. Bu tarihi buluşmanın kökleri, gelenekleri ve lider/doktrin/teşkilat üçlemesinden oluşan siyasi tecrübesinin geçmişinde Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş'in aynı atmosferin içinden neşet bulmaları vardır. 'Mücahid Başbuğ' bu anlamda dündeki Erbakan'ı ve Türkeş'i anlatacağı gibi yarına kalacak Erdoğan-Bahçeli tecrübesini özetleyecek iki kelimedir.