İlim ve Din Görevde Ehliyeti Şart Koşar

Bakara Suresi 246---251'inci ayetlerde anlatılan kıssada; Peygamberin beni İsraile hükümdarlık için ALLAH'ın Tallut'u seçtiğini, ALLAH''ın Tallut' a ilimde ve akılda üstünlük (ehliyet) verdiğini belirttiği, ancak beni İsrail’in; mal-mülk- zenginlik olarak kendilerinin daha üstün oldukları nedeniyle buna itiraz ettikleri, fakat lider-yönetici ehliyeti olan Tallut'u hükümdarlığa getirene kadar kurtuluşa eremedikleri, ancak Tallut'u başlarına geçirince kurtuluşa erdikleri açıklanmaktadır.

1- ALLAH, bu kıssa ile; görev için fakirliğin veya zenginliğin veya herhangi bir sosyal konumun değil, ehliyetin esas olduğunu emretmektedir.

Görevde ehliyete ikinci önemli örnek olay da gerek islam ansiklopedisinde gerekse bütün İslam tarihine dair kaynaklarında anlatıldığı üzere, Peygamber efendimizin Medine'ye hicretinde, bir putperest olan ancak yörenin en ehliyetli çöl ve yol kılavuzu olan "Bin Uraykıt" ı ücreti ile yol kılavuzu olarak seçip Medine’ye hicretinde kılavuzluk görevini ona vermesidir. Peygamber olarak ALLAH'ın yardımı onunla olduğu halde, bir İnsan olarak kendisine kılavuzluk görevini dini ayrı-putperest olan ama görevinin ehli olan birine vermiştir.

2-Bu örnek olayla da; görevde ehliyette, din ve inanç ayrımının gözetilemiyeceği vurgulanmaktadır.

ALLAH'ın görevde ehliyet emrine bir başka önemli işareti de Mekke'nin fethi esnasında yine vahiy olarak gelmiştir.

Kabe Anahtarı sahipliği- Koruma görevi Arapçada “Hicabe” görevi olarak ifade edilmektedir. Bu görev, Mekke’nin fethi sırasında Osman bin Talha’nın uhdesinde bulunuyordu.

Peygamber efendimiz, Mekkeyi fethettiğinde, ashâbın ileri gelenleri (Hz. Ali, Hz. Osman ve Amcası Abbas ) hicabe görevini talep etmişlerse de hepsini geri çevirmiş ve fetih esnasında nazil olan Nisa Suresi’nin “Allah, size emânetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi EMREDER. Allah, size böylece ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, işiten (ve) görendir” mealindeki 58.ayetine dayanarak, bu görevi o gün için Müslüman olmayan ama bu görevin ehli olan Ebu Talha oğullarına vermiştir. (İbn-i Hişâm, IV, 31-32; Vâkıdî, II, 837-838; İbn-i Sa’d, II, 137).

3-Bu örnek olayla da ALLAH'ın daha önce Tallut kısası ile beni İsraile tebliğ ettiği görevde ehliyet esası Müslümanlara da tebliğ edilerek pekiştirilmiştir.

SONUÇ: Göreve atamada ve göreve seçmede ALLAH'ın emri; kişinin bizim dinimizden, bizim mezhebimizden, bizim soyumuzdan, bizim hanemizden, bizim düşüncemizden, bizim ahvalimizden, bizim partimizden, bizim cinsimizden olma şartı değil, kişinin göreve ehil olmasıdır.

Evrensel yönetim Bilimleri de göreve atamada aynı şekilde EHLİYETİ VE LİYAKATİ şart koşmaktadır. ( Bu arada belirtelim ki Ehliyet ve Liyakat aynı şey DEĞİLDİR. EHLİYET; İŞİ ÇOK İYİ BİLMEKTİR, UZMANLIKTIR-USTALIKTIR. LİYAKAT İSE; YAŞI, CİNSİYETİ, TAHSİLİ, EĞİTİM DALI, DENEYİMİ, KONUMU,.. GİBİ ŞARTLAR İTİBARIYLA GÖREVE UYGUNLUĞUDUR.).

Günümüz dünyasında bu ilahi ve ilmi şartlara en çok demokraside önde olan İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya, İngiltere, Hollanda gibi devletlerin azami ölçüde riayet ettikleri görülmektedir. Ancak, onların işinin ehli diye yaptıkları bazı atamaları biz Müslümanların, cinsiyet ve sair bakımlardan alaya bile aldığımız dahi olmaktadır!

Çünkü malesef, ALLAH'ın ve ilmin bu emri, özellikle Müslüman Ülkelerde kesinlikle geçerli değildir. Müslüman ülkelerin %90'ında AİLE-AŞİRET-HANEDEN yani benden-bizden olma şartlı yönetimler vardır. Sözde demokratik Müslüman ülkelerde de benim dinimden, benim mezhebimden, benim partimden, benim çevremden olma şartı esas olduğundan, ALLAH'ın ve ilmin şartı olan ehliyet hiç bir şekilde atanma-seçilme kriteri olamamaktadır..

Bu nedenle, Müslüman toplumları kendi devletleri değil, ALLAH'ın ve ilmin bu şartlarına uyan yabancı devletler güdülemektedirler !