İçimizdeki Amerikalılar !

Günlerden 10 Ağustos 2018…Ekonomik verilere, Rahip Brunson ile zirveye çıkan ABD ile yaşanan siyasi kriz eklenince dolar 6 lira, avro 7 lira sınırının aşmıştı. Bir futbol maçında gelen bütün topları göğsünde karşılayan santrafor Başkan Erdoğan, o gün dolar krizine karşı raconu koydu:

'Bizim kimseye eyvallahımız olmaz, olamaz. Onların dolarları varsa bizim de halkımız var, hakkımız var Allah'ımız var.'

Başkan'a göre dolar krizi hükümetin yollarını kesilmesine yönelikti. 'Dolar molar bizim yollarımızı kesmez' diyen Erdoğan halkın yastık altındaki döviz ve altınlarını bozdurmasını istedi: 'Yastık altındaki dövizleri, varsa altınlarınızı gelin yerli parayla değiştirin ve bunlara karşı en önemli cevabı milletçe hep birlikte verelim.'

Erdoğan konuşmasını söyle sürdürdü: 'Her türlü senaryo bize vız gelir. Ülkemize diz çöktürmek için yapmadıklarını bırakmadılar. Ekonomimizde son günlerde yaşanan olumsuzluklar da bu çarpıklığın sonucudur. Türkiye'nin verilerinde en küçük bir sıkıntı olmadığı halde suni finansal saldırılara maruz kalıyoruz. Bu saldırıların sebebinin çok başka olduğu açıktır. Tüm ülkelerle çıkarlarımız uyuştuğu nokta işbirliği yapıyor, ayrıştığı noktalarda müzakerelerle çözmeye çalışıyoruz. Bizim kimseye eyvallahımız olmaz, olamaz. Olumsuz ihtimallere karşı da hazırlıklarımız var. Döviz kuruna bakıp el ovuşturanlar, hiç boşuna heveslenmesinler. Faiz lobilerine sesleniyorum; boşuna heveslenmeyin, bu milletin sırtından kazanamayacaksınız. Türkiye'yi, içine hapsedilmeye çalışılan cendereden çıkarmanın yolu, kenara çekilmek değil ileri atılmaktır. Bu oyunu hep beraber bozalım, gelin bu duvarı hep birlikte yıkalım.'

Başkan'a göre işin özeti şu idi: 'Suni finansal saldırı.'Türkiye, 2001 yılında CITIBANK ve Deutsche Bank'ın 2 milyar ABD Dolarlık saldırı karşında yelkenleri indirmiş, ekonomi tepe taklak olmuştu. Olay İki bankanın finans saldırısı, para çekme operasyonu idi. Peki 10 Ağustos'ta yaşananlar ? Dolar serbest piyasada bir ara 6 lirayı aştı, bankalar arası piyasada 60 kuruşa yakın artışla 6 liraya yakın bir düzeyde oluştu. 13 Ağustos'ta artış daha da hızlandı ve serbest piyasada 7 lira aşıldı, bankalararası piyasadaki ortalama ise 6.88 oldu. 13 ve 14 Ağustos'ta daha hızlı artışlar ve dalgalanmalar yaşadık. Başımız döndü. 'Kahrolsun Amerika' diyenler, ABD menşeli telefonları kıranlar, yerli üretime geçip, makam araçlarını göstermelik kenara itenler hatta ve hatta 'Şehit ailelerinin aldıkları paradan vazgeçmesini isteyenler' bile oldu.

Peki nedir bu kadar abrakadabra dolar operasyonunun kaynağı? Hani paralarımızın üzerinde yazıp da bir türlü 'Milli' edemediğimiz Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verileri olayın iç yüzünü görmemizi sağlıyor.Merkez Bankası bankaların TL karşılığı gerçekleştirdikleri spot döviz işlemlerinin hacmini 'yurtiçi müşteriler' ve 'yurtdışı banka, kuruluş ve müşteriler' bazında açıklıyor. Burada önümüze çıkan soru şu: Yurtiçi müşteriler, yurt dışı müşteriler ne demek?

'Yurtiçi bankaların, yurtiçinde yerleşik yetkili müesseseler, kurumsal ve bireysel müşteriler ile gerçekleştirdikleri Türk Lirası karşılığı döviz alım ve satım işlemleri toplamı'na yurtiçi müşteri deniliyor.'Yurtiçi bankaların, yurtdışı banka, kuruluş ve müşterilerle gerçekleştirdikleri Türk Lirası karşılığı döviz alım satım işlemleri toplamı' da Yurtdışı müşteriolarak tanımlanıyor.

Başkan Erdoğan 'Suni finansal saldırı' derken neyi hedefliyordu? Bu sorunun cevabını ararken Merkez Bankası verileri imdadıma yetişti.

'Yılbaşından 9 Ağustos'a kadar geçen 155 işgününde bankalar yurtiçi müşterilerle günlük ortalama 4.9 milyar dolarlık işlem yapmışlar. Bu 155 işgünün her birinde yurtdışı banka, kuruluş ve müşterilerle ise 3.3 milyar dolarlık işlem gerçekleştirilmiş. Yılbaşından 9 Ağustos'a kadar olan dönemdeki günlük ortalama işlemlerde yurtiçi müşterilerin payı yüzde 56, yurtdışı müşterilerin payı yüzde 38 düzeyinde. Kalan küçük pay, diğer işlemlerden oluşuyor. Geliyoruz 10 Ağustos'a... Yurtiçi müşterilerin daha önceki dönemde 4.9 milyar dolar olan işgünü başına ortalama işlem hacmi 10 Ağustos'ta 10.1 milyar dolara fırlamış.

Peki yurtdışı müşterilerin işlem hacmi ne olmuş dersiniz. Yılbaşından 9 Ağustos'a kadarki dönemde günlük ortalama 3.3 milyarlık işlem gerçekleştiren yurtdışı müşteriler 10 Ağustos'ta 3.7 milyar dolarlık işlem yapmış. Yurtiçi müşterilerin, yani bizlerin gerçekleştirdiği günlük işlem 4.9 milyardan 10.1 milyara çıkıyor; yurtdışı müşterilerin, yani yabancıların günlük işlemi ise 3.3 milyardan 3.7 milyara...'

Bu satırları yazan üstadımız Dünya Gazetesi'nin Ekonomi yazarı Alaattin Aktaş'ın [1] 'Merkez Bankası'nın resmi verileri gösteriyor ki bu operasyonu kendi kendimize biz yapıyoruz.' tespitini okuyunca hemen Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'ın Ocak 2018'de yaptığı açıklama geldi aklıma… Ne diyordu kriz için Sayın Yıldırım ?: 'Döviz borcu olan şirketlerin döviz alımlarından kaynaklanıyor.'

Döviz krizi bununla sınırlı değil tabii ki…

-Doların bir ara 7 liranın üstüne çıktığı bu günlerde bankaların TL karşılığı spot döviz işlem hacimleri 10 Ağustos'taki düzeyin çok altına geriledi.

-Yurtiçi müşterilerin 10 Ağustos Cuma günü 10.1 milyar doları bulan işlem hacimleri 13 Ağustos Pazartesi 6.4 milyara, 14 Ağustos Salı ise 5.3 milyara indi.

-Yabancı müşterilerin 10 Ağustos'taki 3.7 milyar dolarlık işlem hacminin ise 13 Ağustos'ta 3.2 milyar, 14 Ağustos'ta 3.5 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği görüldü.

-Yurtiçi bankaların birbirleriyle gerçekleştirdikleri TL karşılığı döviz alım satım işlemlerinin günlük ortalaması 450 milyon dolar dolayında seyrederken, bu tutar 10 ve 13 Ağustos'ta adeta tırmandı.

-İşlem hacmi 10 Ağustos'ta 807 milyon dolara, 13 Ağustos'ta ise 1 milyar 75 milyon dolara çıktı. Dövize sıkışan bankalar birbirinden döviz tedarik etti.

Ekonomi Yazarı Alaattin Aktaş 'Dikkat edilirse işlem hacmi olarak yer verdiğimiz veriler alım satım toplamını gösteriyor. Buradan hareketle 'İşlem artmış ama belki bu artış bankaların alımından kaynaklanıyordur' demek pek doğru olmaz. Çünkü dövizde bankalara doğru bir akım yaşansaydı, yani döviz arzında bir artıştan söz edebilseydik, o günlerde kur yükselmez, aksine düşerdi. Dolayısıyla tanım her ne kadar alım ve satım toplamını ifade ediyorsa da belli ki gerçekleşen işlemler ağırlıkla bankaların sattığı dövizden oluşuyor.'yorumunu yapıyor.

Merkez Bankası'nın verilerine göre; Yabancılar Ağustos 2018'de 11 milyonluk hisse senedi, 721 milyonluk da DİBS (Devlet İçi Borçlanma Senedi) satmak suretiyle Türkiye'den 732 milyon dolar çıkarmışlar. 2011 krizinin üçte biri miktarında bir para bile Türkiye'yi sallamaya yetti.

Yok, Yok ya ! Bu işin içinde bir iş var. Bildiğim, anladığım şu: Halen finansta ve ekonomide etkili olan FETÖcüler Türkiye'nin başına halen bela olmaktadırlar.

Berat Albayrak Hazine ve Maliye Bakanı olunca Başkan Erdoğan'ın Türkiye'deki yerli emperyalistler ile kelle koltukta mücadele edeceğine inancım daha da pekişti. Niye para yönetimini kendisi ele aldı. Nasıl Putin iş başına geldiğinde 22 iş adamını yani oligarkları(Rusya'da sosyalist sistemin çökmesinin ardından başlayan özelleştirme hareketinin ürettiği, süper zengin işadamları milyarlarca dolarlık servete sahip oldular. Onlara bu yüzden 'oligarklar' deniliyor) Moskova'ya çağırıp; çaldıkları, kaçırdıkları paraları geri getirmelerini şart koşmuş, hatta eski KGB'den kalan yöntemlere başvurmuştu.Siyaset yasağı getirdiği oligarklardan kimilerini ceza evine gönderdi, kimilerine de ağır para cezaları kesti. Putin, bununla da kalmadı aralarında Rusya'nın en zengin iş adamlarındanOleg Deripasko'nun da bulunduğu iş adamlarına 'fabrikalarınızı millileştirim' tehdidinde bulunmuş, metni devlet tarafından imzalanan bir protokol imzalatarak hem vergi alacaklarını hem de işçi alacaklarına teminat altına almıştı.

Türkiye'de de böyle bir operasyonun an ve an yapılacağına ilişkin umudum halen diriliğini koruyor. Bunun emareleri de var. Böyle bir operasyonda ise ilk sırayı elbette halen FETÖ'cüleri finanse eden büyük iş adamları var. İlk adım Türkiye'den çıkan paraları geri getirtmek. 10 Ağustos 2018 günü bu nedenle mercek altında. Kimin elinin kimin cebinde olduğu hangi yurtiçi bankaların, yurtiçinde yerleşik yetkili müesseselerin, kurumsal ve bireysel müşterilerin döviz abrakadabrasıinceleme altında. 10 Ağustos olayını kendisine yönelik 'ekonomik darbe girişimi' diye kabullenen Erdoğan'ın 'Burunlarından fitil fitil getireceğim.' cümlesini de ekleyelim.

Almanya'nın ısrarla İtalyan bankaları üzerinden Türkiye'yi İMF'nin kucağına oturtma operasyonu da devam ediyor. Dolar/Avro bankonotlar arası paslaşmalar sürerken hele iş bu raddeye gelince elbette ki içimizdeki Amerikalılar'dan veya merhum Başbakan Necmettin Erbakan Hocamın değimiyle 'Gavur aşıkları'ndan bahsetmek üzerimize farz oldu. Devlet Bankaları, Ziraat, Halkbank ve Vakıfbank saymazsak Türkiye'de özel bankalara ve uluslararası bankaların Türkiye ağına, sahiplerine ortaklıklara bakmak krizi anlamamıza yardımcı olacaktır:

Merkez Bankası verileri.

TÜRK ÖZEL BANKALARI

Akbank:Yüzde 51.1'i halka açık olan bankanın, yüzde 48.9'u Sabancı ailesinin…2007'de Akbank'ın yüzde 20 hissesini alanRockefeller-Rothschild ortaklığı daha sonra hisseleri geri verdi.

Aktif Bank: Çalık Bank 1999'da kuruldu. 2008'de adı Aktif Bank oldu. Çalık Holding'in.

Anadolu Bank: Yüzde 69.98 Habaş Grubuna, yüzde 27.32 M. Rüştü Başaran'a ait.

Fibabanka:Millenium Bank 2010'da Özyeğin'e bağlı Fiba Grup tarafından alındı, adı Fibabanka oldu.

İş Bankası: Yüzde 28.09'u Atatürk hisseleri, yüzde 40.15'i banka çalışanları sandığına ait, yüzde 31.76'sı halka açık. Atatürk'e ait payların geliri Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun.

YABANCI BANKALARIN ORTAK OLDUĞU BANKALAR

Albaraka Türk Katılım Bankası (Bahreyn):Yüzde 24.06'sı halka açık olan bankanınYüzde 54.06'sı Albaraka Bankacılık'ın, Yüzde 7.84 İslam Kalkınma Bankası'nın.

Alternatif Bank ya da Abank (Katar): Doğan Grubu'nun 1991'de kurduğu bankanın tamamı Katarlı The Commercial Bank'ın.

Arap Türk Bankası (Libya & Türk): Libya Merkez Bankası'nın The Libyan Foreign Bank'ı yüzde 62.37, İş Bankası yüzde 20.58, Ziraat Bankası yüzde 15.43, Kuwait Investment Co'ya yüzde 1.62 hisse sahibi.

Bank Med Arapbank (Lübnan-Ürdün): 2006'da satılan MNG Bank bu ismi aldı.

Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ Turkey (Japonya):2016'da Bank of Tokyo tarafından kuruldu.

BankEuropa (Yunan): 2003'te TMSF'den Sitebenk satın alınarak adı BankEuropa yapıldı.

Bankopozitif (İsrail): TMSF'nin el koyduğu Toprak Yatırım Bankası A.Ş. 2002'de C Faktoring A.Ş.'ye daha sonra da C Kredi ve Kalkınma Bankası A.Ş. (C Bank) dönüştü.2006'da İsrail'in Bank Hapoalim 2006'da bankayı satın aldı.

Burgan Bank (Kuveyt): Bank Ekspres yıllar sonra Burgan Bank oldu.

Citibank (Amerika):Rockefeller-Rothschild ortaklığının. 1975'te Türkiye'de faaliyete geçti. Kuveyt Türk (Kuveyt & Türk): Yüzde 62.24'ü Kuwait Finance House KSC, yüzde 18.72'si Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün.

Denizbank (Rusya): 2002'de Tarişbank ile birleşen banka sonra Belçika'lı Dexia ve Rus Sberbank'a satıldı. 2012'den beri de yüzde 99.85'i Rus Sberbank'ın.

Finansbank (Katar): Hüsnü Özyeğin 1987'de kurdu. Önce Yunanlı National Bank Of Greece'e (NBG), sonra Katarlı QNB'ye satıldı.

Garanti Bankası (Türk & İspanya): İspanyol BBVA'ya satıldı. Doğuş'un hissesi yüzde 10. Yüzde 50'si halka açık.

HSBC (İngiliz): 2001'de satın alınan Demirbank bu isme dönüştü.

ICBC (Çin):2015'te Commercial Bank of China'ya satıldı adı CBC oldu. Yüzde24.5 halka açık.

ING Bank (Hollanda):2007'de Oyakbank alınarak bu isme dönüştü.

Merrill Lynch (Amerika):2006'da Tat Bank'ı aldı.

National Bank of Kuwait (NBK (Kuveyt):2007'de Turkish Bank'ın yüzde 40'ını aldı.

Odeabank (Lübnanlı): Ana hissedarı merkezi Lübnan'da bulunan Bank Audi.

Şekerbank (Türk & Kazak):Yüzde 20.1'i Kazak Samruk Kazyna'ya, yüzde 10.8'i BTA Securities JSC'a satıldı. Yüzde 36.1'i personel vakfının, yüzde 0.09'u Pankobirlik'in. Yüzde 33.8'i halka arz.

T-Bank (Arap-İsviçre): Yüzde 50 BankMed, yüzde 28 Arab Bank, yüzde 22 Arab Bank'ın…

Turkish Bank (Türk & Kuveyt): National Bank of Kuwait yüzde 34.29, Özyol Holding yüzde 58.92 hisse sahibi.

Türkiye Ekonomi Bankası TEB (Fransız & Türk): Yüzde 68'i Fransız BNP Paribas'ın, yüzde 28'i ise halen Çolakoğlu Grubu'nun.

Türkiye Finans (Suudi Arabistan & Türk): Ülker ve Boydak gruplarının kurduğu bankayı 2008'de Suudi Arabistanlı The National Commercial Bank'a satıldı.

Yapı Kredi Bankası (Türk & İtalyan): Yüzde 57.4'ü İtalyan UNİ Credit Koç grubunun. Yüzde 18'i halka açık olan bankanın kalan hisseleri Koç Grubuna ait.

----------------

[1] Yukarıda yer alan grafik ve Alaattin Aktaş'ın yorumları: 3 Eylül 2018 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayınlanan 'Dövizi biz mi yükselttik, yabancılar mı, işte yanıtı' başlıklı yazısından alınmıştır. https://www.dunya.com/kose-yazisi/dovizi-biz-mi-yukselttik-yabancilar-mi-iste-yaniti/426530