Her Gece Sabahı İçinde Taşır

En uzun geceleri yaşadığımız haftadayız.

Yeni bir yılı karşılamaya sayılı gün kaldı…

Uzun gecelerin karanlığında geleceğin aydınlığı üzerine yapay zekâ ile kafa kafaya verdik.

Her gecenin bir sabahı vardır diyerek bir umut yazısı kaleme aldık.

Yapay zekâ yazdı, ben paylaşıyorum…

Takvimler yılın en uzun gecesini gösterdiğinde, karanlık yalnızca gökyüzüne değil, zihinlerimize de çöker.

Sanki ışık bir süreliğine dünyadan vazgeçmiştir.

Oysa “en uzun gece” bir son değil, sabrın sınandığı bir eşiği anlatır.

Çünkü her gece, ne kadar uzun olursa olsun, sabahı içinde taşır.

Bugün dünyaya baktığımızda, gecenin uzadığını hissedenler çok.

Savaşların gürültüsü, iklim krizinin uyarıları, adaletsizliklerin gölgesi…

Bazen karanlık, haber başlıklarından taşar ve gündelik hayatımıza sızar.

Umut kelimesi bile yorulmuş gibi gelir.

Ama tam da bu noktada, en uzun gece metaforu bize önemli bir şeyi fısıldar: Karanlığın en koyu olduğu an, ışığın en yakın olduğu andır.

Doğa bu dersi her yıl sabırla verir.

Güneş, en kısa gündüzünde bile yolundan vazgeçmez; yalnızca dönüş için nefes alır.

İnsanlık da böyledir. Büyük kırılmaların ardından yeni fikirler filizlenir, ortak akıl güçlenir.

Tarih, en zor zamanların aynı zamanda en yaratıcı çözümlerin doğduğu dönemler olduğunu defalarca göstermiştir.

Karanlık, görmeyi zorlaştırır ama bakmayı öğretir.

Aydınlık bir gelecek, tek bir büyük ışıkla değil, sayısız küçük kıvılcımla kurulur.

Bir öğrencinin sorduğu cesur bir soru, bir öğretmenin sabırlı emeği, bir yurttaşın haksızlığa karşı sessiz kalmaması…

Bunlar, gecenin içindeki yıldızlardır. Her biri tek başına zayıf görünebilir; ama birlikte gökyüzünü değiştirirler.

En uzun gecede umut, kör bir iyimserlik değildir.

Umut, sorumluluk almaktır. Gerçeği inkâr etmeden, çözümün parçası olmaya karar vermektir.

Umut, başkasının acısını duymak ve “bana ne” dememektir.

Umut, bugünün zor sorularını yarına ertelememektir. Çünkü aydınlık, kendiliğinden gelmez; emek ister.

Bugün dünyaya düşen görev de budur: Karanlığı büyütmek yerine, ışığı çoğaltmak.

Dilimizi sertleştirmek yerine, köprüler kurmak.

Doğayı tüketmek yerine, onarmak.

Gençlerin hayallerini kısmak yerine, onlara alan açmak.

Sabah mutlaka olur. Ama sabahın nasıl olacağı, gecede ne yaptığımıza bağlıdır.

Işığı beklemek mi, yoksa ışığı taşımak mı?

En uzun geceden sonra doğacak gün, ancak biz hazır olursak gerçekten aydınlık olur.

Belki de asıl mucize şudur: Işık, her zaman dışarıdan gelmez. Çoğu zaman, içimizden başlar.