Farkına Varmadıklarımız

Telaşlarda ne kadar çok şeyi gözden kaçırıyoruz. En azından etrafımıza ilgimiz daha az oluyor giderek. Bir gün gelecek ve kaçırdığımız her şey için derin pişmanlıklarda bulabiliriz kendimizi.

Mesela yanından geçtiğimiz doğal güzellikleri fark etmiyoruz. Derin derin rahat bir nefes almayı bile unuttuk. Sürekli değişen gündemlerle aklımız o kadar meşgul ki neredeyse yaşamayı bile unuttuk. 

Durup dinlemek de gerek kendimizi, çevremizi. Kimin ne sızısı ne ister bunu bile geç fark ediyoruz ki iş işten geçmiş oluyor. 

Herkesin hayallerinin olduğu bir dünya da sadece günlük telaşları önemsemek de ayrı bir akıl tutulması olsa gerek. Hayat bugünden ibaret olmasa gerek. Bir geçmiş ve hala yakalanması gereken bir gelecek var. 

Diğer yandan da duyarlılığımızı da en aza indirgemekte, her zaman gündemle meşgul olup hayatı unutmak. İnsanların ne derdi tasası var, dünyanın ne derdi var bilmiyoruz. 

İnsan içinde kendi dengesini bulabilmeli. Bir söz vardır “Sadece kalbini dinlersen dışarıyı duyamazsın, sadece dışarıyı dinlersen kalbinin sesini duyamazsın.” diye. İnsan hem dış dünyaya duyarlı hem de kendine özverili olabilir.

Kendi içimizde herkese hak verirken kendini unutmamalı insan. Kendi istekleri, arzuları ve planları olduğunu da hatırlamalı. Bu dünyada ben de varım, diyebilmeli. 

Dönem değişir, insanlar değişir, dünya bile değişebilir ki bu arada biz de sürekli değişiriz. Fark etmesek de. Bu değişimlerde herkes kendi kabuğuna daha bir sokuluyor sanki. Belki de insanın kendini dış dünyaya koruma yöntemidir.

Her ne olursa olsun diğer insanlara ve dış dünyaya duyarsız kalamayız ne güzelliklerine ne de kötülüklerine. 

Çünkü farkına varmadıklarımız asıl hayatın kendisi…