Yakın dünya tarihinde, gezegen üzerinde yaşayan milyarlarca insanı aynı anda etkileyen ve hayatlarında ana konu olan başka bir örnek yaşanmamıştır. Yüz milyonlarca insanın çok kısa bir zaman dilimi içerisinde evlerinde vakit geçirmek zorunda kalması, insan davranışları ve olayların analiz edilmesi hususunda enteresan bulgulara sebep oldu.
İnternetin yaşamı zamansızlaştırması ve mesafelerin getirdiği zorlukları yıkıp işlemez hale getirmesi, Kovid-19 gibi global manşetleri okumaya çalışırken insanlara farklı perspektifler sundu. Karantinanın başından beri bu mevzular üzerine çokça yazılıp çizildi. Yine aynı zamanlarda sosyal medyada yaşam koçluğuna soyunmuş niceleri, karantinanın insanların kişisel gelişimi için iyi bir fırsat olduğunu söylüyordu. Birikmiş kitapları okumak, her zaman merak duyulan Romanya sinemasının içine dalabilmek, kod yazmaya başlamak, bir hobi edinmek hatta yeni bir dil öğrenmeye çalışmak için insanların bir sürü vakti vardı. Pek çokları kendimizi sosyal hayattan izole ettiğimiz aylarda bunun bir fırsat olduğunu, iç dünyamıza bir yolculuk yapmanın huzura ulaşabilmek adına faydalı olacağını savundu. Karantinanın başında sosyal medya hesaplarında evde kendi ekmeğini yaptığını bol emojiyle paylaşan pembe yanaklı orta üst düzey beyaz yakalılar, zaman içerisinde ''sıkılmaya'' başladı.
Aynı tarihlerde insanların bu sıkıntıdan kurtulması için yüzlerce ''Karantinada izlenesi kitaplar, okunası filmler, yazılar'' listeleri paylaşılıyordu. Ancak gözlemlediğim ve okuyabildiğim kadarıyla insanlar bu ''boş'' vakitlerini yeterince ''verimli'' kullanamadı. Bazı kanaat önderleri ve yaşam koçları bunun çok normal olduğunu, olağanüstü zamanlar yaşadığımız için insanların odaklanma problemleri yaşayabileceklerini, İspanyolca öğrenmeye başlamamanızın nedeninin tembellik değil de Kovid-19'un getirdiği bazı düşünsel zorluklar olduğunu söyledi. Ancak aslında sebep gayet basitti; oturmuş bir film izleme, kendinize vakit ayırma, okuma yapma vb. alışkanlıklarınız yoksa belirli bir yaştan sonra bunların içine girmek kolay olmayacaktır. Her ne kadar eve kapanırsanız kapanın, Instagram sayfasını sürekli yenilemek ya da televizyondaki zihninizi çok yormayan programı -sevmeseniz bile- izlemeye devam etmek daha ''güvenlidir.''
Dünyanın birçok ülkesinde pandeminin yayılma hızı artarak devam ederken, çok kısa bir süre içerisinde evden çalışma dinamiklerine uyum sağlandı. Kovid-19 öncesinde bazı şirket ve kurumlar home office (evden çalışma) kavramına adapte olmaya çalışıyordu ancak virüs ile birlikte bu bir zorunluluk haline geldi. Elbette bunlar işlerini kaybetmemiş şanslı kitle için geçerliydi. Evden çalışmayla birlikte pazartesi sendromu da anlamını yitirdi. Zira günlerden hangisinin olduğunun pek de bir önemi kalmadı. Evden çalışmanın göz ardı edilen bir diğer noktası şu; eğer yaptığınız işi dünyanın neresinde olursanız olun internet üzerinden yapabiliyorsanız ve fiziksel bir yükümlülüğünüz yoksa, o işi sizden daha ucuza yapabilecek binlerce insan da bulunabilir. Yazılım sektörü yapısı itibariyle evden çalışmanın yaygın olarak kullanıldığı ilk sektörlerden biriydi henüz ortada Kovid-19 dahi yokken. Özellikle Uzak Doğu ve Hindistanlıların çok ciddi bir dominasyonu söz konusu.
Pandemi sonrası çağın temel dinamiklerinden birini de şüphesiz ''zorunlu globalleşme'' oluşturacak. Çünkü Kovid-19, internetin kullanımı ve yaygınlaşmasıyla değişmeye başlayan iş prensiplerinin itici gücü haline gelmiş durumda.