Dağlar kadar evrakı Erdoğan mı imzalıyor?

Ömür bürokraside geçince, ister istemez böyle bir soru akla geliyor. Görev ve yetkiler çok olunca, hazırlanmış bilgi ve belgeler-evrak- acaba ne kadar zaman sonra imzalanabiliyor?

Cumhurbaşkanının, görev ve yetkileri, Anayasa ve kanunlarda belirtilmiş. Kanunları imzalamak veya geri göndermek, üst kademe kamu yöneticilerini atamak ve görevden almak, büyükelçi, elçi ve temsilciler ile üniversite rektörlerini atamak, milletlerarası antlaşmaları onaylamak, kararnameler, yönetmelikler çıkarmak ve kanunlarla bakanlar kuruluna verilen yetkileri kullanmak gibi. Daha niceleri var.

Bu işlemler için imza gerekiyor. Hazırlanan evrak imzalanmak için kartonlara konuyor. Kartonlar büyük yığınlar oluşturuyor. Dikkatsizlikten ve düzensizlikten kaybolanlar olabiliyor.

Cumhurbaşkanı bu evrakları geciktirmeden imzalayabilmesi mümkün değildir. Aksi takdirde diğer işler aksar. Kim bilir bir evrak belki de birkaç ay sonra imzalanabiliyor.

Anayasa ve kanunlarda Cumhurbaşkanının yetkisini başkasına devredebileceğine dair bir hüküm bulamadım. Dolayısıyla imza yetkisini başkasına devredemiyor. Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla - yetki içermeyen- yazışmaları imzalamak için Cumhurbaşkanı yardımcısı görevlendirilmiş olabilir.

Güvenilen bürokratlar tarafından, imza kaşesinin kullanılması da ihtimal dahilinde.

Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı sorumsuzdur. Sorumsuz olan bir kişiye yetkiverilemez.Bundan dolayı Cumhurbaşkanının kararlarının uygulanabilmesi için TBMM önünde işlemin sorumluluğunu kabul edip savunacak birinin bulunması gerekir. Bu da Başbakan ve ilgili Bakandır. Her ikisi veya gerektiğinde bütün Bakanlar Kurulunun Devlet Başkanının (Cumhurbaşkanının) kararlarını imzalamaları gerekir. Esasen bu zorunluluktan dolayı kararlar Bakanlar Kurulu veya Bakan tarafından alınır ve Devlet Başkanı (Cumhurbaşkanı) tarafından imzalanması gerekir.

Cumhurbaşkanının sorumluluğu, sadece vatan hainliği ile sınırlı tutulmuştur.

Ceza Kanunumuzda vatan hainliği tanımı yapılmamış olsa bile o günün komisyon sözcüsü rahmetli Turan Güneş'in ifadesiyle demokratik düzeni, laiklik düzenini yok eden suçların –Anayasayı ihlal - vatan hainliği olarak kabul edilmektedir

Bugünkü hükümet sisteminde Cumhurbaşkanı yetkilerle donatılmıştır. Bazı kanunlarla Bakanlar Kuruluna verilen yetkileri tek başına kullanmaktadır. Ama sorumsuzdur.

İmzalanan belge mevzuata uygun değilse ne yapılabilir? Örneğin mevzuata göre üniversite mezunu olması gerektiği halde olmayan birinin kamu görevine getirilmesi gibi.

Bakanlar kurulu diyemiyorlar. Cumhurbaşkanı kabinesi diyorlar. Karar alamayan bir kabine olabilir mi?

Parlamenter sistemde tatmin edici bulunmazsa bile bir gensoru müessesi vardı. TBMM'de Başbakan, bakanlar veya bakanlar kurulunun eylem ve işlemleri hiç olmazsa tartışılabilir ve sorgulanabiliyordu.

Hukuk devleti deniyorsa, hiç kimse kullandığı yetkilerden ve aldığı kararlardan dolayı sorumsuz tutulmaması gerekir.

Bankalar, dövizini çekenlerden ücret alacak :

4.8.2020 tarihinden geçerli olmak üzere Merkez Bankasının bir tebliği yürürlüğe girdi.Bu tebliğin, Resmi Gazetede yayımlandığını göremedim. Bankanın internet sitesinde zor da olsa buldum.

Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğe (Sayı:2020/7) İlişkin Uygulama Talimatındaki konu ile ilgili hüküm şöyle:

'10) b. Finansal tüketicinin hesabının bulunduğu şubeden yapacağı Türk lirası para çekimleri için ücret alınamaz ancak yabancı para(efektif) çekimlerinden ücret tahsil edilebilir. Yurt içi diğer şube, yurt dışı diğer şube ve nakit çekim ofisinden para çekme işlemleri ile rutin işlem saati veya iş günü dışında gerçekleştirilen para çekme işlemlerinden ücret tahsil edilebilir.'

Yine bu talimatın Ek-1 Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Ürün ve Hizmet Tanımları ve Kapsamları kısmındaki ilgili hüküm de şöyle:

'2.1. Para Çekme Ücreti: Finansal tüketicinin hesabının bulunduğu şubeden yapacağı yabancı para(efektif) çekme işlemleri ile diğer şubelerden gerçekleştirilen para çekme işlemlerinden ve hesabının bulunduğu kuruluşa ait ATM'lerden ilgili kuruluş tarafından belirlenen günlük limitin üstünde gerçekleştirilen para çekme işlemlerinden alınan ücrettir.Finansal tüketiciye isme havale ve isme EFT yöntemleri ile gönderilen tutarın çekilmesi karşılığında finansal tüketicinin şubede hesabının bulunup bulunmadığına bakılmaksızın tahsil edilen ücret de bu kapsamdadır.'

Bankalarda döviziniz varsa ve hesabınızdan döviz çekmek istiyorsanız ücret ödemek zorunda bırakılıyorsunuz. Çekme işlemi, hesabınızın olduğu şubeden veya diğer şubelerden yapılsa bile.

Dövizini bankaya yatıran birinin, banka ile yaptığı sözleşmede çekim halinde ücret ödeyeceğine dair hüküm yoksa neye dayanarak böyle bir ücret alınabiliyor? Anlamak mümkün değil.

Kaldı ki, bu tebliğ, hangi kanuna dayanılarak çıkartılıyor? Bankalar Kanununun 3.maddesi deniyor. Bu madde tanımlarla ilgili. Bankalar Birliği, alınacak diğer ücretlerle ilgili çıkardığı tebliğlerde, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayandığını belirtiyordu.

Anayasa'mıza göre böyle bir uygulama mülkiyet hakkı ihlalidir.

Konunun diğer boyutlarını şimdilik bir yana bırakalım. Ama güveni sarsmaya, kimsenin hakkının olmadığını söyleyelim.