BAŞIN DÜŞERSE DARA, MİLLİ GÖRÜŞ’Ü ARA

Der ya Özdemir Asaf:

'Ben üç şey biliyorum, Dinlemekle dört kılana anlatacağım'

Ben de öyle diyorum:

Milli Görüş ile ilgili üç şey biliyorum… Okumakta, anlamakta zorlanmayanlar için yazacağım.

1. Hakkı hakim kılmak için var gücüyle çalışmak,

2. Mazlumun yanında zalimin karşısında olmak. Yani anti-emperyalist duruş sergilemek.

3. Hayra motor (hakkı ve sabrı tavsiye etmek) şerre fren olmak.

Evet, üç şeyi biliyorum dördüncü olanı da ben yazayım:

-Dünyada inanmış bir insandan daha güçlü bir silah üretilmemiştir.

Velhasılı kelam; iman varsa imkan da vardır.

Yıllar önceydi. Yazarlar Birliği heyeti olarak ANAP döneminin Kültür Bakanını ziyarete gitmiştik. Milliyetçi kanattan, ağzı iyi laf yapan sağcı bir bakana gidince iş döner dolaşır Nazım Hikmet'e gelirdi elbet… Sanki sağın değerlerine, fikir adamlarına sahip çıkmışlar gibi Nazım'ı bir kitaptan çıkarttıklarında meydan muhaberesi kazanmış gibi şendiler. Neyse konumuz bu değil.

Bakan döndü dolaştı konuyu cennetmekan Erbakan Hocam'a getirdi.

Dönemin Başbakanı merhum Mesut Yılmaz, Kültür Bakanlığı'nın muhafazakar yayın çalışmalarındaki gayretini iştahla anlatan bakanına şöyle seslenmiş:

-Yolları altından da döşesen, Erbakan ile hizmette yarışamazsın… O, Türkiye'ye Cumhuriyeti'ne öyle bir kazık attı ki, hangi iktidar gelse o kazığı çıkaramaz. Çünkü Erbakan bütün devlet binalarının içine mescit açtırdı…

BAŞIN DÜŞERSE DARA ERBAKAN'I ARA

Şimdilerin 'beğenmezük, gay dırı gubbak cemilem' babından İslamcılarına Erbakan'ı beğendiremezsin… Ama gerçek böyle. Cumhuriyete değil, kör gözüne batılılaşma rejimine karşı muhalefet şerhi olan Erbakan'ın 1969 yılında başlattığı yerli olduğu kadar milli İslami siyaset Türkiye'nin son yarım asrına mührünü vurmuş durumda. 'Ne sağdayız, ne soldayız… Hak yoldayız' anlayışı siyaset tarzının gelişmesini sağladı. Bir yıl önce laikliğe aykırı eylemlerden dolayı kapatılan MNP'nin varisleri 1973 yılında CHP'nin koalisyon ortağı oluyor, bizzat Bülent Ecevit ve arkadaşları tarafından Cumhuriyet'i koruma ve kollama konusunda yeminli ciheti askeriyeye 'Milli adam Erbakan' olarak takdim ediliyordu. 1960 darbesi sonrası merhum Başbuğ Alpaslan Türkeş'in Türk sanayisine önerilen 'Milli Adam Erbakan' Cemal Gürsel başta olma üzere MBK tarafından sanayi bakanlığına getirilecekken engelleniyor, ancak buna rağmen milli otomobil fikrinin geliştirilmesi ve 'Devrim' otomobilinin yapılması görevi de ona veriliyordu.

'100 bin tank, 100 bin uçak' hedefi dalgaya alınsa da bu sözden amacın tank ve uçakları yapan teknolojinin ve fabrikaların kurulması olduğu ancak 50 yıl sonra anlaşılacaktı.

Erbakan'ın hayaline kurşun bile yetişemezdi… Yetişmedi de.

'Başın döşerse dara Erbakan'ı ara' sloganının CHP'den AP'ye, MHP'den Güven Partisi'ne, DYP'den ANAP'a kadar geçerli olduğunu görürüz.

Şimdi 'Başın düşerse dara Erbakan'ın Milli Görüşü'nü ara' sloganı Cumhur ittifakının da Millet ittifakının da can simidi haline geldi.


MİLLİ GÖRÜŞ MAKYAVELİST Mİ, AKVARYUM BALIĞI MI ?

Bu bağlamda Milli Görüş hareketinin seçim ittifakı, koalisyon kurma eğilimlerinin toplamına baktığımızda 'makyavelist' davrandığı ileri sürülebilir. Hedefe ulaşma uğruna gün gelip 'Yeşil komünist' diye adlandırılmaya, gün gelip 'Milliyetçi cephede' yer almaya razıdır. CHP ile koalisyonda Kıbrıs Barış Harekatı kadar, imam hatiplere üniversite yolunun açılması, milliyetçi cephe hükümetlerinde ağır sanayi hamlesinin başlaması gibi bir çok adım bu anlayış ile atılmıştır. Cumhur ittifakının içinde olmamasına rağmen İstanbul sözleşmesini iptal ettirme kudreti olan bir hareketin kökten laikçi CHP'yi dine, imana yaklaştırması bu amacın bir eseri değil midir?

Şu açıdan bakmakta da fayda var. Milli Görüş hareketi ancak takiyyeci değildir. Zamana ve mekana göre kılık kıyafet değiştirmediği gibi söylev de değiştirmez. Ne iç politikada ne de dış politikada 'köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeyecek' kadar irade sahibidir. Medine sözleşmesini temel alan 'birlikte yaşama kültürü' yaşanmakta ve yaşatılmaktadır. Cennetmekan Erbakan döneminde 'cihat emirliği' üst başlığında 'biat' kültürü siyasi parti örgütlenmesinden çok öte 'inanmış ve adanmış kadroların' varlığını gösteriyordu. Ancak şimdi bu gelenek Oğuzhan Asiltürk nezdinde AGD üzerinde devam ediyor.

Son olarak da siyasi kirlenmişlik, siyaset- mafya işbirliği gibi girift olduğu kadar kriminal ilişkilerin içine girmemesi bakımından Milli Görüş'ün 'akvaryum balıkları' gibi koruma altında olduğunu da ifade etmekten kendimi alamayacağım. Onun için başka mecralarda hele hele merkez sağın ve solun derin sularında her gezinmesinde 'aldatılma' başlığında 'son kullanma tarihli' hesapların içine sokulması ile karşı karşıyadır.

Milli Görüş'ün devamı olan siyasi partinin Saadet mi, Yeniden Refah mı olduğu çok soruluyor bana… Siyaseti belirleme ve yönlendirmede Saadet Partisi'nin başarısı şu anda Yeniden Refah Partisi'nde yok. İnsan kaynağı açısından gençlik örgütlenmesi üzerine ve STK'lar üzerine kurulu olan Saadet Partisi bu bakımdan daha çok şanslı… Bir yanda Necmettin Erbakan'ın oğlu Muhammed Fatih Erbakan'ın genel başkanlığında Yeniden Refah Partisi diğer yanda fikri sünnet anneliği yanında babalık yaptığı Oğuzhan Asiltürk'ün manevi önderliğinde Temel Karamollaoğlu'nun genel başkanlığındaki Saadet Partisi… Bugün geldiğimiz bu noktada bilinmelidir ki; tanzimat'tan bu yana kaybedenler safında sayılan İslami siyaset anlayışımillet ve devlet hesabına artık kazananlar safındadır.


ASİLTÜRK NE YAPMAK İSTİYOR?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son KKTC ziyaretinde MHP Lideri Devlet Bahçeli ile Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ün kol kola verdiği fotoğraf önemli bir mesajdır.

Olan biten 'Oldu da bitti maşallah' kabilinden 'Saadet Partisi Cumhur ittifakı cephesinde yer alıyor' hadisesi değildir. Nitekim Erbakan'ın anma toplantısına katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çıkışta Oğuzhan Asiltürk'ün koluna girerek uğurlanmıştır.

Bu iki fotoğraf siyasette normalleşme, kutuplaşmanın önlenmesinin adına önemli bir adımdır.

Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş ile birlikte Cumhurbaşkanlığı istişare kurulu kurulmasını öneren Asiltürk bu suretle toplumun her kesiminin temsili ve söz söyleme hakkını öngörmüştü. Ancak işleyiş öyle olmadı. Eski TBMM başkanlarından kurulu olan istişare kurulu; Bazen karnı şişenlerin gazının alınması, bazen de Erdoğan'a yaptırılmak istenenlerin suflelerin duyurulduğu bir kurul oluverdi.

Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğlu bile Asiltürk, Erdoğan görüşmesinin bir oldu bittiye getirilerek partinin aks değiştirdiğini düşündüğü kurmaylarına çaresizliğini ve şikayetini aktardığı bilgisi gelmişti. Partide geçen hafta yapılan bayramlaşmada bu endişeler Asiltürk tarafından bertaraf edildi.

Şimdi hareket halindeki iktidar trenine binme telaşında olan bir Milli Görüş yok karşılarında… Böyle arzuları da yok. Olsaydı bu adım onlar için zor olmazdı. Mesaj açık: Saadet Partisi ne bagajda stepne, ne de gardıropta giyilmeyi bekleyen gömlektir.

KILIÇDAROĞLU'NA MESAJ GÖNDERDİ

Millet ittifakının halk gözünde meşruiyetini siyasi gelenek açısından kurtaran Saadet Partisi'nin istişare kurulu başkanı Asiltürk'ün ardı arkasına Erdoğan ile kamuoyuna poz vermesi Kemal Kılıçdaroğlu'nu da telaşlandırdı.

Son seçimde CHP ve SP yakınlaşmasını sağlayan Mehmet Bekaroğlu soluğu Asiltürk'ün yanında aldı.

Bekaroğlu'nun siyasete giriş vizesini Asiltürk'ün verdiğini de belirtelim. Merhum arkadaşım Bedri İncetahtacı Bekaroğlu'nun adaylığı için çok uğraştı. Beni de çok uğraştırmıştı. Erbakan Hocam partide '2'inci Şevki Yılmaz' vakası yaşanmasından endişe ediyor, Bekaroğlu'nun adaylığına sıcak bakmıyordu. Sorun Asiltürk'e havale edildi. Asiltürk, Bekaroğlu ile görüştü. Dinledi. Sorguladı. İnce eledi, sık dokudu. Aday olma vizesini verdi. Erbakan Hocam onayladı. (Bu arada Bekaroğlu'nun bir süredir kullandığı siyaset dilini, yakın çevresini kırıp geçirmesi gibi eleştirilerim olduğunu da belirteyim)

Asiltürk; görüşmede açık ve net olarak Saadet Partisi'nin Cumhur ittifakına katılımı olmadığını belirtiyor.

Konu; seçim vaktinde tartışılacak ve karara bağlanacak. Ancak Asiltürk'ün 'Recep Tayyip Erdoğan müktesebatına' ilişkin desteğinin olduğu belirtiliyor.

Belki siyasetin normalleşmesi için direkt Kemal Kılıçdaroğlu'na verilen mesaj açık:

-Siyaset dilinin dozajını düşürün. Kutuplaşmayı, ayrışmayı körükleyici bir dil kullanmayın. Bundan rahatsızım.

Asiltürk bu… O kadar naif halinin arkasında kadife eldivende saklı demir yumruğu vardır.

Şimdi Asiltürk siyasilere ev ödevi veriyor. Sıkı sıkıya tenbih ediyor:

- Seçime daha çok zaman var… Takip ediyorum, izliyorum…

Ne demiştik:

'Başın düşerse dara, Milli Görüş'ü ara'