ADIYAMAN, AFET DEĞİL KIYAMET BÖLGESİ

AFETİN ESNAFLARI-3

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kadim kenti Adıyaman'ın tarihi M.Ö. 40.000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bir kültür mirası olan Adıyaman, binlerce yıldır korkunç savaşlara ev sahipliği ve şahitlik etmiştir. Ama muhtemeldir ki, tüm bu savaşlarda Adıyaman, 6 Şubat 2023 tarihindeki depremde sarsıldığı kadar sarsılmamıştır.

Tarihi boyunca tarıma dayalı bir yerleşim merkezi olan Adıyaman, 1960'dan buyana sanayi kenti olma çabası içindedir ve konuda hayli yol almıştır.

Fehmi Çalmuk Adıyaman Gazete sahipleriyle.

Deprem öncesi resmi kayıtlara göre, Adıyaman ve ilçelerinde Sanayi Sicil Belgesi almış 558 tesis bulunuyordu. Bu tesislerin tamamı fiili olarak üretim yapıyordu. Sanayi yatırımları içerisinde tekstil sektörüne yapılan yatırımlar ağırlıktaydı... Peki yüzyılın depreminden sonra kentte durum ne?

Hürses Gazetesi olarak bu sorunun yanıtını bulabilmek amacıyla yollara düştük ve Adıyaman esnafının nabzını tuttuk.

--------------------------------------

'YEĞENİM, DAYI BENİ KURTAR, KÖPEKLER YİYECEK' DİYORDU, ENKAZDAN KURTARAMADIK

Adıyaman Lokantacılar Esnaf Odası ve Tatlıcılar Odası Başkanı Şeyh Ahmet İnan da Hürses'e çarpıcı açıklamalarda bulundu...

Hürses : Sizi tanıyabilir miyiz?

Adım Şeyh Ahmet İnan. Adıyaman Lokantacılar Esnaf Odası ve Tatlıcılar Odası başkanıyım. Ayrıca Ankara Lokantacılar Federasyonu yönetim kurulu üyesiyim. Adıyaman'da lokantacılıkla meşgulüm. 1963 doğumluyum, dört çocuğum var.

10 GÜN BOYUNCA AİLEMLE ARABADA KALDIK

Hürses: Afetin Ahilik geleneğinde ne gibi etkisi oldu?

Şeyh Ahmet İnan: Deprem esnasında pek bir şey göremedik. Ama daha sonrasında bilinçli insanlarımız, bilinçli esnaflarımızın faydalarını gördük. İlk başta ben depremin 8. günü buralar açık değilken, insanlar evlerini, çoluğu çocuğunu buradaki sanayiye getirdiler, evleri yıkıldığı için. Açlardı, onlara burada 15 gün baktım, onlara yemek dağıttık. Sonuç itibariyle Ahilik üzerine bir şey göremedik ama esnafımız yine de insanlarımızı yalnız bırakmadı. Birlik beraberlik içerisinde yardımlaşmamızı yaptık ama federasyonlar olarak, hükümet olarak daha bir destek göremedik. Ama deprem esnasında o insanların canla başla fedakarlık edip, o enkazın altından insanları çıkarmaları her şeye değerdi. Bunu yapan da sen, ben, esnafımızdı yani. Memur arkadaşlar hepsi çoluğunun, çocuğunun derdine düşmüştü; ben esnaf olarak onu yapmadım. Biz 10 gün boyunca kendi arabamda kaldık. Kalacak bir yer bulamadık ama biz arabayı bir yere park edip depremzedelerin yardımına koştuk. Yani biz Ahiliği yaşadık, biz Ahilik geleneğinden geldik. Babamız da dedemiz de esnaftı. O yüzden Allaha çok şükür biz bunları yapabildik.

İSTİHDAMI ARTTIRACAĞIZ, İŞGÜCÜNÜ ARTTIRACAĞIZ, YOK BÖYLE.

Hürses: Esnaf olarak afet sonrası finans, üretim, istihdam konularında sıkıntılar nelerdi?

Şeyh Ahmet İnan: Depremden sonra tabii ki insanlar ev istiyor, dükkan istiyor, esnaf olarak bunlara yardımcı olabilmek için, esnaf odalar birliği ile işbirliği yaparak uğraştık ama ne derece yardım edebildik o biraz meçhul. İnsanlar hep kendi derdine düştüğü için istihdam artırmak için de toplantılar yapıyoruz ama bir sonuç alamadık. Devlet size kredi verecek, istihdamı arttıracak, işgücünü arttıracak derken öyle bir şey oldu ki bu depremde insanlar, (nasıl oldu onu da anlayamıyoruz), 3 kuruşluk bir şeyi 10 kuruşa satmaya başladı. Bir fırsatçılık doğdu, bunu önlemek için çok çaba gösterdik ama baş edemedik. 2500-3000 liraya kiraya verilen evler 10 bin lira. Şu anda en düşük kira 8 bin lira. Yani bunlardan dolayı istihdamı arttıracak konuları valiler, milletvekilleri, belediye başkanımızla çok kez toplantılar yaparak görüştük. Ha bugün ha yarın derken 6. 7. ayındayız ama değişen fazla bir şey yok. Çarşıyı, esnafın halini görmüşsünüzdür. 'İstihdamı arttıracağız, işgücünü arttıracağız', artan hiçbir şey yok.

ESNAFIN ZATEN EN BÜYÜK SIKINTISI KREDİ

Hürses: Buradan yetkililere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Şeyh Ahmet İnan: Valla bir an evvel, Adıyaman bu 11 il içinde en geri kalmış il. Bu geri kalmışlığı deprem vasıtasıyla fırsata çevirelim, il bazında, istihdam bazında, ekonomi bazında. Mesela burada bir kentsel dönüşüm vardı, bir şey yapılmamıştı, e bu depremde de yıkıldı. Biz diyoruz bu deprem konutlarıyla, kentsel dönüşümle birlikte Adıyaman'ı ayağa kaldıralım. İş yerlerini arttıralım. Dükkan açacağız doğalgaz yok, su yok, elektrik yok. Bunlara bir an evvel çözüm getirmeleri gerekiyor. Esnafın zaten en büyük sıkıntısı kredi. Devlet açıklıyor 'biz kredi vereceğiz' ama ortada hala bir şey yok. Şu an Adıyaman için en önemli konu da, insanlara evleriniz yapabilirsiniz dediler ama ne genelge ne kanun hiçbir şey çıkmadı. Yani onu bekliyoruz, o olsa esnaf canlanacak, satış yapacak, evini yaptıracak, marangoza gidecek, ustaya gidecek, elektrikçiye gidecek, bu kısır döngüden çıkacağız. Böyle bir hızlanma çarkı döndürecek inşallah.

Hürses: Peki, deprem anında ya da sonrasında sizi etkileyen bir anınız oldu mu?

Şeyh Ahmet İnan: Valla, etkileyen çok olay oldu, 18 tane yakınım vefat etti. En yakınlarımdan yeğenimin çocuğu ve kocası öldü. Diğerleri de yakınım, amca, halaoğlu. Unutamadığımız anı;deprem sonrası enkazı kaldıramıyoruz, 3. günü yeğenim 'dayı beni kurtarın' diyor, yapacak bir şey yok, ellerimizle kazıyoruz. Gecenin saat 3 ü; yağmur, soğuk, 'dayı gitmeyin, beni bırakmayın' diyor. 'Nasıl bırakalım, bırakmayız' falan diyorum. 'Dayı herhalde bizi burada köpekler yiyecek' diyor, çünkü çok köpek sesleri vardı. Yani unutamadığım anım oydu. Vefat etti, çıkaramadık, diğer ikisini çıkardık. Bunu Allah kimsenin başına vermesin zor bir mesele. Valla depremin 5. gününe kadar kendi arabamızla gezdik, çadır falan bulamadık. Bir başkan olarak nereye başvurduysak sonuç olumsuz. Yani düşününce biz sağı solu biliyoruz, devlet yetkilileriyle konuşmalarımız var. Bir başkan olarak bir çadır bulamadık, onu da geçtik bir vatandaş olarak bulamadık. Düşündüm ben bulamıyorsam vatandaş hiç bulamaz. 8 günümüz arabada çileli bir şekilde geçti. Onu anlatmak istedim.

--------------------------------------

'FELAKET TOPLUMSAL BİRLİKTELİĞİ PEKİŞTİRDİ'

GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz da afet sonrası Adıyaman'da yaşanan toplumsal değişimi Hürses takipçilerine aktardı.

Hürses: Adıyaman'da felaket sonrası yaşanan toplumsal değişime siz ve meslektaşlarınız tanıklık etti. Gözlemlerinizi aktarır mısınız?

Zeynel Abidin Kıymaz: Birliğimizin merkezi Adıyaman'da kurulu, 2003 yılında cemiyetimizi kurduk. GAP bölgesindeki meslektaşlarımızın, gazetecilerin dayanışması, onların üye olduğu bir platform olarak kurduk, sonrasında Türkiye'mizin değişik bölgelerinden, illerinden üyeler, daha sonrada Azerbaycan başta olmak üzere, İran'dan, Avrupa'dan, Kosova'dan, Hollanda'dan üyelerimiz de oldu ve uluslararası bir kimliği olan cemiyetimizle, basın sektöründe gazeteci meslektaşlarımıza hizmet ediyoruz. Ayrıca GAP Olay ismiyle de 30 yılı aşkın bir süredir gazete çıkarıyorum. Halen yayınına devam ediyoruz. Sektörde bölgenin sesi, soluğu olmaya çalışıyoruz. Bu arada proje dahilinde esnaflarımızın Ahi Evran projesi çerçevesinde sorun ve problemlerini de bir nevi taşındığı, takip edildiği bir mecra oluyor basın. Basın, ilin, kentin sorularının ortaya çıkarılmasında, tartışılmasında, konuşulmasında, projelendirilmesinde, projenin takibinde ve sonuçlandırılmasında amme adına denetim yapan bir mekanizma. Basın güçlü olduğu zaman esnaf da güçlü oluyor bir nevi.

Hürses: Afet bilinci oluşmasında Ahilik geleneği nasıl bir rol oynuyor?

Zeynel Abidin Kıymaz: Ahilik geleneği bundan 30 yıl önce bilinç olarak daha gelişkindi. Bir usta çırak ilişkisi söz konusuydu. Sonrasında bu sistemde bir yozlaşma siz konusu oldu. Fakat bu afet esnafları, halkı, vatandaşı, apartmanda yaşayan komşuları kader arkadaşı yaptığı için birlikte olma bilincini geliştirdi. İnsanlar komşularıyla aynı korkuları yaşadılar. Bir toplum, korkuları, sevinçleri birlikte paylaştığı zaman millet olma bilinci gelişiyor. Esnaflarımız arasında da meslektaşlarını kurtarma, yakınlarını kurtarma çalışmalarında bir dayanışma oldu. Hem de iş yerleri sektörel olarak aynı mahallede aynı caddede aynı sokakta olan insanlar, birbiriyle konuşmayan esnaflar bile birbirinin eşyasını kurtarma, enkazda kalmış arkadaşına, meslektaşına yardım edebilme hususunda bir dayanışma içerisine girildi. Bu felaket toplumsal birlikteliği biraz pekiştirdi, millet olma bilincini geliştirdi. Çok kayıp verdik ama kazancımız da bu oldu. Birbirimizi sevmeye başladık, dayanışmanın zorunlu olduğunu fark ettik, eksik olanları tamamlama çabası içerisine girdik. Bir de millet olarak acıyı paylaşma adına aynı iş kollarından federasyonlar, esnaf oda başkanları, bu deprem bölgesindeki meslektaşlarına yardım edebilmek için buralara geldiler. Çadırlar getirdiler, yemekhaneler, aşevleri kurdular. Vatandaşlara barınmaları ve gıda konusunda yardım ve destek verildi. O da bizim ulusal manada dayanışma gücümüzü arttırdı. Büyük millet olabilmenin göstergelerini yaşayarak hep öğrendik. Biz zaten 7 bin yıllık Türk milleti olarak dünya tarihinde var olabilmişsek, bu dayanışma bu sevgi bu millet olabilme bilinci, kederde, tasada, endişede, yoklukta, kıtlıkta bölüşebilme, beraber olma, dayanışma duygularının zirve yapmasıyla bizim güçlü, büyük millet olmamızın göstergesi oluyor.

ADIYAMAN FELAKET BÖLGESİ OLMALI

Hürses: Peki bu afet sonrası esnafların finans süreci, istihdam alanında yaşadığı sorunlar nelerdi?

Zeynel Abidin Kıymaz: Şimdi KOSGEB'den kredi verilmesi, Esnaf kefaletten kredi verilmesi, bir kısım hibe verilmesi, evi ve iş yeri yıkılan esnafa ayrı bir destek sağlanması onların yaralarına bir nevi derman gibi. Bunların kalıcı olarak sürdürülebilmesi, bölgeye yatırım için cazip olabilmesi için de bu bölgede sigorta primlerinin daha düşük alınması, yatırım teşviklerinin geliştirilmesi lazım çünkü burada sosyal hayat zayıflayınca imkanları olan esnaf ve yatırımcıda yatırımlarını batıya çekme düşüncesi başlıyor. Burayı cazip hale getirebilmek için de burada, deprem bölgesinde hem vergileri düşürmek lazım hem de deprem bölgesi dendiğinde 11 ilden bahsetmemek lazım. Deprem Hatay, Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş'ı vurdu. Kısmen de Gaziantep'in İslahiye ve Nurdağı ilçeleri olumsuz etkilendi. Şimdi böyle 1-2 bina yıkılmış her ili afet bölgesi içerisine aldığınız zaman esas yaralı illeri ihmal etmiş oluruz, onların sorununu küçültmüş oluruz, haksızlık etmiş oluruz. Bu nedenle 11- 12 ili kapsayan afet bölgesi deyimi, bu 4 ile haksızlık oluyor. O zaman bu 11 ilden bahsediyorsak, bu kıyamet senaryosunu yaşamış Malatya, Hatay, Adıyaman, Maraş'a da başka isim koymamız lazım, buna da kıyamet bölgesi dememiz lazım, orası afet bölgesi sayılıyorsa burası da kıyamet bölgesi deyip ona göre teşvik ve destek sağlanması lazım. Diyelim ki Sivas, Bingöl, Diyarbakır'da 5-10 tane bina yıkılmış diye afet kapsamına alıp, dikkatleri 11 ile dağıtmak yerine esas yara almış hem ölüm kayıpları hem bina yıkımı açısından ağır yaralanmış bu 4 ili özel bir statüde değerlendirmek gerekiyor. Şimdi bir de işin ilginç tarafı, 30 kadar gazeteci meslektaşımız bu deprem bölgesinde vefat etmiş. 13'ü Adıyaman'da. Biz sektör olarak ta ağır bir yara aldık bu afette.

MİLLET CENAZESİNİ ARACIN KAPUTUNDA TAŞIDI

Hürses: Peki bu yaşanan afet anında veya sonrasında sizi etkileyen bir anınız var mı?

Zeynel Abidin Kıymaz: Tabi şimdi Adıyaman'ın tarihi, turistik, ören yerlerinde de, mabetlerde de ağır tahribat söz konusu oldu. Adıyaman'ın önemli simgelerinden Ulu Camii vardı, 200 yıl önce bir depreme yakalanmış, onarım geçirmişti fakat bu depremde Ulu Camii yerle bir oldu. Yine böyle bir ulusal televizyon ekibi gelmişti. Beraber çekim yapıyorduk, yıkılan camilerin, tarihi mabetlerin görüntülerini alıyorduk, orada canlı yayın söz konusuydu. Bir arkadaşım geldi, dedi 'Zeynel bey geçmiş olsun, siz de kayıp var mı?' Zaten bu soruyu sormak çok zor çünkü herkesin kaybı var. Adıyaman'da kayıpsız aile yok. Resmi rakamlarda 8500-9000 civarında bir vefattan bahsediliyor ama ilk 2 gün hiç kayıt tutulmamış, herkes cesedini sırtına almış, motosikletin sepetine koymuş, el arabasına koymuş, arabasının motor kaputunun üzerine koymuş götürmüş köyüne, ilçesine, tarlasına nereye bulursa oraya defnetmiş ölülerini. O yüzden Adıyaman'daki bu kayıp rakamlarının çok sağlıklı olmadığı kanaatindeyim dedi, 'Zeynel Bey siz de kayıp çok mu?' '35 akrabamı kaybettim, teyzem, dayım, amcam, çocukları, torunları, dayımın çocukları dedi' geçmiş olsun, başın sağ olsun. Dedim kardeş siz de bir kayıp var mı? bütün aile gitti dedi. 256 kişi öldü, 16 kişi kaldık. Ben dondum kaldım, benim 35 akrabam öldü şimdi utanıyorum söylemeye Böyle 400 akrabasını kaybeden var. Mesela bir milletvekilimiz, 21 yakın akrabasıyla kaldığı apartmanda öldü. Yani toplu olarak ölen aileler var.

DİRENİYORUZ BİR YERE GİTMİYORUZ

Mesela 20 kişilik bir aile, 19 kişi ölmüş bir tane 8 yaşında çocuk kalmış. Elleri kesilen, kolları kesilen çocuklar, felç olanlar, bunun gibi Adıyaman uçaklarına bakın, her gelen uçakta 2-3 kişinin ya eli yok, ya ayağı yok, onlar dışarıda tedavi gören insanlar. Tekrar Adıyaman'a yeni yeni geliyorlar. Bizim Adıyaman'da ……. diye söylediğimiz bir kesim söz konusu olacak, depremde elini, kolunu, ayağını uzuvlarını kaybetmiş, yardıma, ilgiye ve desteğe ihtiyaç duyan bir kesimde aramızda yaşıyor. Yalnız kalan, dul kalan, yetim kalan, öksüz kalan bir kesim var. Evini, iş yerini kaybeden, aklını kaybeden, halen bu travmayı yaşayan, psikolojisi bozuk olan, özel ilgi ve desteğe her alanda ihtiyacı olan bir bölgede görev yapıyoruz. Biz de her şeye rağmen direniyoruz burada yaşamaya. Görüyorsunuz 45-46 derece bir sıcaklık söz konusu, her taraf toz, her yerde enkaz kaldırılıyor. İnsan sağlığı açısından tehlikeli olan bu ortamda direniyoruz ki bu kent ayağa kalksın. Ama 3 yıl sonra mı kalkar, 13 yıl sonra mı kalkar bilmiyoruz, ama biz kolayı seçip, kaçıp daha modern, sağlıklı yerlere taşınmayı tercih etmiyoruz. Burada yaşamayı tercih ediyoruz, direniyoruz çünkü bu insanların hakkı var biz de, bu sorumlulukla buradayız yani.

Her şeyin başında, gelişmenin birinci basamağı ahlaktır. Parasal, istatiksel rakamlar sizi büyütmez, ahlaklı toplumlar büyür. Bu biz de genelde Kırşehir'de kutlanan Ahi Evran geleneğinin yaygınlaştırılması, ahlaklı toplum olma, ahlaklı esnaf olma, güvenilir, dürüst, çalışkan marka değerleri yaratabilme, bu prensiplere bağlı kalmakla sağlanacaktır. Toplumu büyüten parasal gücü değil, ahlak gücüdür. Japon toplumu üretimi ile gündemde ama esasında ahlakı ile gündemde olan bir toplum. O da bize bir örnek temsil ediyor. Ahlakla dayanışma devam ettirilir ve sürdürülürse, yaraların sarılması da kolaylaşacaktır. Elinde olan olmayana verecektir, birbirimizle paylaşarak hayatı kolaylaştıracağız.

Sırt sırta, omuz omuza vereceğiz toplum olarak.

--------------------------------------

HALICI RAMAZAN ÇOLAK: 'BU FELAKETTİR, MİLLET DE KENDİNE GELEMEMİŞ HALA'

Halıcı Ramazan Çolak, deprem sonrasına ilişkin Hürses'un sorularını yanıtladı...

Hürses: Adınız?

Ramazan Çolak: Ben yeni geldim Geller köyündenim, tam 40 senedir Adıyaman'da esnafım. Bu sene de felaket oldu Adıyaman'da, bu da Cenabı Allah'ın takdiridir. Tabi hasarla çok zorluk çekiyoruz, daha bir paspas atmadık. Zaten orta hasar vermişler, ev de gidiyor. Yani esnaflar zor durumda.

Hürses: Neler yapıp, satıyorsunuz?

Ramazan Çolak: Her türlü halı bende var. El dokumaları var, İran, Malatya var, her taraftan halı geliyor. Şimdi yeni üretim halıları kalanlar yaptırıyor diğerleri yaptırmıyor. Eski tarihi eserler, ben 40 senedir bu işi yapıyorum, bu sene zorluk çekiyoruz.

Hürses Bize depremle ilgili unutamadığınız bir hatıranızı anlatabilir misiniz?

Ramazan Çolak: Deprem olduğunda gece saat 4:20' ydi. Millet uykudaydı, ben uyanıktım namaza kalkmıştım. E tabi biz çok korktuk. Avludaydık, dışarı kaçtık, çıktık ama 5 gün bizim aile bir arabanın içinde yattık kalktık. 6. gün biraz etrafımız döşendi, yani çok zorluk çektik. Cenabı Allah kimsenin bu şeyi başına getirmesin. Bu felakettir, millet de daha kendine gelememiş, hala... Eskisinden fazla kötülük devam ediyor. Akıllanmamışlar.

'BİZ KENDİ YAĞIMIZLA KAVRULDUK'

Hürses: Siz esnaflar olarak ne yaptınız felaket sonrası?

Ramazan Çolak: Elimizden geleni yaptık. Sağımıza solumuza yardım ettik. Ben hala bir çorba yememişim, kendi kesemden yiyorum. Mesela 4 evimiz vardı, 4 çocuğumuz, şimdi evimiz de gidiyor biz hep kendi kesemizden idare ettik. Cenabı Allah boşa götürmesin biz yardım ettik, hiç yardım almadık.

Hürses: Depremde Ahilik geleneğinin etkilerini gördünüz mü?

Ramazan Çolak: Bize 10 lira yardım geldi, mülkü olanın her birine 10 lira yardım geldi. Yardımı bu... Başka yardım gelmemiş bana, ben bir şey almamışım...

--------------------------------------

ENKAZDAN 3 GÜN SONRA KURTARILAN ORAKÇI: 'ŞÜKÜRLER OLSUN RABBİME'

Adıyaman'da ikinci el eşya alıp satan esnaf Kazım Orakçı ise 3 gün sonra enkaz altından yaralı olarak kurtarılan vatandaşlarımızdan biri. Depremin şokunu aylar sonra bile atamayan Kazım Orakçı, her şeye rağmen şükrediyor...

Hürses: Kendinizi tanıtır mısınız?

Kazım Orakçı: 2.el üzerine ev eşyası alıp satıyorum, aynı zamanda spotçuluk yapıyorum.

Hürses: Depremde yaşadığınız enkaz altında kalma ve kurtarılma olayını anlatır mısınız?

Kazım Orakçı: Onu anlatmak mümkün değil, onu ancak yaşayan bilir. Biz 3 gün boyunca o enkazın altında çok perişan olduk yani ölümü gördük desek inanın.

Hürses: Peki, nasıl kurtarıldınız?

Kazım Orakçı: 3 gün sonra sağ olsunlar akrabalarım tarafından çıkarıldım, bir de Afad sağ olsun yardım etti. Çıktık yani bir şekilde Allaha şükürler olsun. İlk ameliyatım 400 yataklı Adıyaman devlet hastanesinde oldu. 2. ve 3. ameliyatım Şanlıurfa'da oldu. Sonra da Ankara Gata hastanesinde 10 kere ameliyat oldum.

Allaha şükür canımız sağ işte, ölen olmadı hep yaralı çıktık. Eşim yaralı, bir torunum çok ağır yaralı, şükürler olsun rabbime yani.