19 Mayıs, Atatürk ve Gençlik

0

'On Dokuz Mayıs'ta Samsun ufkundan,

Bir güneş yükseldi göklere doğru.

Bir millet uyandı derin uykudan,

Koştu parlayan güneşe doğru,

Bu güneş hürriyetin müjdesiydi,

Mustafa Kemal'in ta kendisiydi.'(1)


19 Mayıs, Atatürk'ün Samsun'a ayak astığı gündür. 19 Mayıs, Kurtuluş Güneşi'nin Samsun'dan doğduğu gündür. 19 Mayıs, Türk ulusunun Atatürk ile birlikte kurtuluş için şahlanışını simgeleyen, çok önemli bir gündür.

19 Mayıs'ın neden çok önemli bir gün olduğunu anlamak için biraz geriye bakmak gerekir. Bilindiği gibi sömürgenler, Osmanlı Devleti'ni ortadan kaldırmak amacıyla önce en güçlü savaş gemileriyle denizden saldırdılar. Ancak Çanakkale Boğazı, onların armadalarına mezar oldu, geçemediler Boğazı. Türk Savaş Tarihi 18 Mart Deniz Zaferi ile taçlandı. Sömürgenler, bu bez karadan saldırıya geçtiler. Karşılarında çelikten bir yürek taşıyan, her seferinde düşmana diz çöktüren kahraman Mehmetçik ve onun eşsiz komutanı Mustafa kemal Atatürk vardı. Sömürgen güçler, denizden ve karadan İstanbul'a ulaşamayacaklarını anladılar ve sessizce çekilip gittiler. Ne var ki Osmanlı Devleti Birinci Genel Savaş'ta yenik sayıldı ve 30 Ekim 1918'de koşulları çok ağır Mondros Silah Bırakışması'nı imzaladı.

Mondros Silah Bırakışması ile Osmanlı Devleti tutsak olmuş, orduları dağıtılmış, silahları elinden alınmış; limanları, yolları, iletişim örgütleri sömürgen el koyucuların denetimine girmiş; yer yer ülke toprakları işgal edilmiştir.

Devletin başında bulunan Padişah Vahdettin ve hükûmeti, kurtuluş için bir girişimde bulunmadığı gibi, düşmana şirin görünmek amacıyla onlarla işbirliğinden bile çekinmemiştir.

Çanakkale'de Doğu ve Güney Cephelerinde ulus için, yurt için savaşan ve tarihe altın yengiler yazdıran Atatürk, başka türlü düşünmekteydi. O, İstanbul'un kurtuluş için kılını bile kıpırdatmayacağını anlamış ve ulusuna güvenerek onunla birlikte hareket etmek amacıyla bir avuç genç subaydan oluşan karargahıyla 15 Mayıs 1919 'da Anadolu'ya geçmek için İstanbul'dan Bandırma Vapuru ile ayrılmıştır.

'Bir memleket dağılır, bir memleket çökerken,

Bu yıkılış önünde Ata'm heybetle durdu.

Bir ulus, tarihine acı yaşlar dökerken,

O, umut ışığıyla ruhları tutuşturdu.

Acı çeken her kalbe damla damla akarken,

Kurtuluş ışığını gözlerinde yakarken,

On Dokuz Mayıs günü Samsun'a ayakbastı.' (2)

Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul'dan ayrılırken Yunan ordusu, İzmir'e asker çıkardı ve üç koldan; İzmir-Aydın, İzmir-Bursa, İzmir-Uşak yönünde ilerlemeye başladı. Amaç, Anadolu'yu ele geçirmekti. Arkalarında Avrupa'nın zengin ve güçlü devletleri vardı. Buna karşılık, Türk ulusu ordusuzdu, topsuz tüfeksizdi, dağılmıştı, yardımsızdı, yoksuldu, hastaydı, çaresizdi. İşte bu ortamda, bu koşullarda Atatürk, bir avuç genç subayla Samsun'a ayak bastı; ama giderek bir ordu oldu.

Çünkü ulusuna güveniyordu, gençlere güveniyordu. Halkıyla, gençlerle adım adım yürüdü Samsun'dan Havza'ya. Amasya'ya geldi, ulusa kurutuluş çağrısı yayımladı. ' Vatan bir bütündür, parçalanamaz. Ulusun kaderini yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.' dedi. Sonra Sivas'a, oradan Erzurum'a geçti. Kurtuluş ateşini yaktı dadaşlar diyarından. Milli gücü ve milli isteği egemen kıldı. Taşıdığı kurtuluş meşalesiyle Sivas'a geldi. Tüm kurtuluş örgütlerini bir bayrak altında birleştirdi, halkıyla bütünleşti ve ulusun işlerine el koydu. Sivas'tan sonra Kayseri, Kırşehir üzerinden Ankara'ya ulaştı 27 Aralık 1919'da. Ankara'da şöyle diyordu:

'Başımıza neler örülmek istendiği, nasıl dayandığımız ve karşı koyduğumuz; ulusla birlikte nasıl çalıştığımız görülmektedir. Zaten her şey unutulur; fakat biz, her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır. Geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır.'

Bir yandan Sömürgen el koyucularla, onların işbirlikçileriyle, padişah ve hükûmetiyle, ayaklanmalarla savaşmış; bir yandan da düzenli bir ordu kurmak için çabalamıştır. 'Ulusal sınırlar içinde yurt bir bütünüdür, parçalanamaz.' diye başlayan Ulusal Ant Osmanlı Meclisinde benimsenince sömürgen güçler Meclisi basıp İstanbul'u eylemli olarak işgal etmiştir (16 Mart 1920).

23 Nisan 19207de ulusal egemenliğe dayalı bir Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükûmet kuruldu. Ulusal meclis, ülke ve ulus işlerine el koydu; Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları, İnönü'nde, Sakarya'da, Dumlupınar'da düşmana gereken tüm dersleri vererek yabancı güçleri Anadolu bozkırlarında yok etti. Kaçabilenleri de Akdeniz sularında boğdu.

Mudanya Ateş kes Anlaşması'ndan sonra Lozan Barış Antlaşması ile tüm dünya yeni kurulan Türk devletini tanıdı. Ankara Başkent oldu, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edildi. Bundan sonra başta eğitim, kültür, sanat, ekonomi, giyim kuşam, insan ve kadın hakları gibi konularda çağdaş atılımlar gerçekleştirildi.

Atatürk, kurduğu Cumhuriyeti, korumak ve geliştirmek için Türk gençlerine emanet etti. Gençlerin ulus için, yurt için nasıl davranması gerektiğini, şu sözleriyle açıklamıştır: 'Gençler! Biz, size geçmişten, geçmişin yanlış ve batıl inançlarından arınmış bir varlık çıkardık. Olaylardan, olayların zorunluğundan çıkan bu varlık, sizin değerli katılımınla, parlak yardımınızla çıktı. Bu varlığı büyütüp yükseltmek, bizlerden sizlere düşer. Bu görevde başarılı olacağınıza gördüğüm kanıtlar nedeniyle çok güçlü inanç duyanlardanım.'

'Sayın gençler! Yaşam, savaşımdan oluşur. Yaşamda iki şey vardır: Üstün gelmek ve yenilmek. Size, Türk gençliğine bıraktığımız vicdani emanet yalnız ve ancak üstün gelmek, yenmek olmalıdır.'

Atatürk, gençlere hem çok güveniyor hem de onlara yüksek bir sorumluluk yüklüyor. Diyor ki: 'Gençler, cesaretimizi güçlendiren, destekleyen ve sürdüren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık niteliklerinin, yurtseverliğin, düşünce özgürlüğünün en değerli örneği olacaksınız. Ey, yükselen yeni kuşak! Gelecek sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.'

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni, Türk Devrimini, Cumhuriyetin kazanımlarını güvendiği ve başarılı olacağına inandığı gençlere bırakmıştır. Çünkü devrim, genç beyinlerin, taze iradenin ve isteğin eseridir.

19 Mayıs, Samsun'dan başlayıp Ankara'da sona eren Cumhuriyet koşusunun başlangıç noktasıdır. 19 Mayıs, bir avuç gencin giderek bir orduya dönüşünün simgesidir. Bu nedenle Gençlik ve Spor Bayramı'dır. 19 Mayıs, kurtuluş güneşinin, Atatürk'ün Samsun ufkundan doğduğu gündür. Bu nedenle Atatürk'ü Anma günüdür. Atatürk'e saldırmak, Atatürk'ü karalamak, ona hakaret etmek, hele annesi, manevi kızı üzerinden sataşmak, tam anlamıyla düşmanlıktır, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığıdır, ahlaksızlıktır. Bugün sahip olduğumuz tüm kazanımlar, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet, gerçekleştirdiği Türk Devrimi ve koyduğu ilkeler sayesindedir. Daniel Dumolin'in vurguladığı gibi 'Atatürk'ü Allah'a, geri kalan her şeyi Atatürk'e borçluyuz.' Bunu asla unutmayalım.

Güzel yurdumun güzel insanlarının ve tüm gençlerimizin Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.

_________________

(1) Ali Sağtürk

(2) Ferit Ragıp Tuncor