YAZARLAR

Tüm Yazıları Kazım Saymalı

Başöğretmen Atatürk ve 24 Kasım Öğretmenler Günü

24.11.2016 00:00

3 Mart 1923’te Türkiye’yi laikleştiren Üç Devrim Yasası kabul edilmiştir. Bu yasalar ile Halifelik ve Şer’iye ve Evkaf Vekâleti kaldırılmış, Öğretim Birliği sağlanmıştır. Öğretim Birliği ile laik eğitim başlatılmıştır. Ancak eğitimin, bilgi edinmenin, bilgiyi taşımanın temel aracı olan yazı laik değildir.

Atatürk’ün ve Cumhuriyet yöneticilerinin önünde iki yol vardı: Ya Arap yazısı ile yola devam edilecek ya da yeni bir yazı sistemi benimsenecekti. Arap yazısı ile yola devam etmek demek laikliğe ve çağdaşlığa elveda, cehalete devam etmek demekti.

Arap yazısı ile yola devam edilemezdi. Çünkü okunup yazılması zor ve Türkçenin ses yapısına uygun bir yazı sistemi değildi. Ayrıca Arap yazısını sürdürmek, aynı zamanda Arap kültür dünyasında kalmak demektir. Eğer Arap kültür dünyasında kalınsaydı günümüz Arap dünyasından farkımız olmazdı herhalde.

Bu nedenledir ki yeni bir yazı sistemi gerekli görülmüştür. Atatürk, Latin harflerinin benimsenmesinden yanadır.

Bu düşüncesini daha Erzurum Kongresi günlerinde yanından ayırmadığı Mazhar Müfit Kansu’ya yazdırdığı notlarında şöyle belirtmişti: “Latin harflerine geçilecektir.”

Latin harflerine geçiş konusu 17 Şubat 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde gündeme gelmişti. Nazmi adında İzmirli bir işçi ve arkadaşlarıyla birlikte başkalığa Latin harflerine geçilmesini isteyen bir önerge vermiştir. Ancak başkan Kâzım Karabekir Paşa,Latin harfleri konusunun Avrupalılarca bizi bölmek için ortaya atılan bir nifak tohumudur ve bizi İslam dünyasından koparacaktır.” diyerek önergeyi reddetmiştir.

Halkın bilgisiz kalması, okuryazar oranının çok düşük olması gibi nedenlerle Latin harflerine geçmek düşüncesi pek çok taraftar bulmuştur.

Atatürk diyor ki:

*BÜYÜK TÜRK ULUSUNUN EMELLERİNİ KISIR YAPAN ÇORAK YOL DIŞINDA, KOLAY BİR OKUMA YAZMA ANAHTARI VERMEK GEREKİR. BU ANAHTAR, LATİN KÖKENLİ TÜRK ABECESİDİR.

Atatürk ortamın uygun olması nedeniyle Eğitim Bakanlığına Latin harfleri ile ilgili çalışmalara başlanması buyruğunu vermiştir. 23 Mayıs 1928’de Bakanlar Kurulu Kararı ile üç eğitimci, üç uzman, üç milletvekilinden oluşan dokuz kişilik bir dil kurulu oluşturulmuştur. Bu kurul, çalışmalarında İstanbul Konuşma dilini temel alarak 8 sesli, 21 sessiz olmak üzere 29 harfli bir abece hazırlamıştır. Geçiş için de beş yıllık bir süre öngörmüştür. Ancak Atatürk,ya üç ayda olur ya da olmaz” diyerek işi çabuklaştırmıştır.

Atatürk, 9/10 Ağustos 1928’de Sarayburnu’nda halka seslenerek şöyle demiştir:

Bizim uyumlu ve zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan bu yana kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak anlaşılmayan, anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak zorundayız. Ulusumuz, yazısıyla, kafasıyla uygarlık dünyasının yanında olduğunu gösterecektir.”

Atatürk’ün bu tarihsel söylevinden sonra 11 Ağustos 1928’de Dolmabahçe Sarayı’nda ilk Millet Mektebi (Ulus Oklu) açılarak yeni yazıyla derslere başlanmıştır.

TBMM 1 Kasım 1928’de Türk Harflerinin Kabul ve Uygulanması Hakkındaki Yasa’yı kabul etmiştir. Yasa 3 Kasım 1928’de yürürlüğe girmiş ve yazı devrimi yasal olarak başlamıştır.

Bakanlar Kurulu, 11 Kasım 1928’de Ulus Okulları Örgüt Yönetmeliği’ni onaylamış ve bu yönetmelik 24 Kasım 1928’de yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğe göre Ulus Okullarının Başöğretmeni Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Öğretim Birliği, Yazı Devrimi, Ulus Okulları ile ilgili yasalar, Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin eseridir.

Atatürk başta olmak üzere TBMM Başkanı, Başbakan, milletvekilleri, tüm aydınlar ve memurlar birer öğretmen oldular. Ordumuz da bu savaşıma tüm gücüyle katıldı. Türkiye, kentleri, köyleri, dağları ve ormanlarıyla öğrencisi bütün ulus olan bir büyük okul durumuna geldi.

Atatürk, Tekirdağ, Çanakkale, Bursa, Sinop Samsun, Amasya, Tokat, Sivas, Kayseri kentlerini dolaşarak halkımıza yeni Türk harflerini öğretti. Sivas’ta yazı tahtası başındaki fotoğrafı da Ulus Okullarının simgesi olmuştur.

 

                                    Hep bakışlarım sizin üstünüzde

                                    Ben bütün Türklerin Başöğretmeni,

                                    Tanıyın iyiyi, doğruyu, güzeli;

                                    Dedenizin, babanızın elinden tutup

                                    Önce ben öğrettim A, B demeyi.

                                                                             (Yüksel Erkekli)

 

Atatürk diyor ki:

*ULUSLARI KURTARANLAR, YALNIZ VE ANCAK ÖĞRETMENLERDİR.

1928’e kadar geçen sürede okuryazarlık oranı % 9-10 dolayında iken Ulus Okulları sayesinde altı yedi yıl içinde % 25’e yükselmiştir.

Yazı Devrimi, devletin, bireylerin laikleşmesi için atılan çok önemli bir adımdır. Ayrıca ulusal birlik ve bütünlüğü sağlamış; ulusal kültürün yaratılmasının bir parçası olmuş; halkın demokrasi bilincini geliştirmiştir. Halk Türk abecesini öğrenerek yurt ve dünya gidişatını takip eder duruma gelmiştir.

Yazı devrimi ile Türkçenin güzelliği, zenginliği ortaya çıkmış; okuma yazmayı öğrenme süresi kısalmış; okuryazarlık oranı artmış; konuşma diliyle yazı dili arasındaki uçurum kalkmış; okullaşma yaygınlaşmıştır. Yazı Devrimi ile hem Türkçe hem de Türk kültürü yabancı baskılardan kurtulmuştur.

Yüzyıllarca ikinci sınıf muamelesi gören, eşya gibi alınıp satılan, boş ol deyince terk edilen kadınlarımız, Atatürk’ün açtığı akıl, bilim ve çağdaşlaşma yolu sayesinde ve Yazı Devrimi ile kendini bulmuş, eğitim görmeye başlamıştır.

Atatürk diyor ki:

*KADINLARIMIZ, ERKEKLERDEN DAHA ÇOK AYDIN, DAHA ÇOK VERİMLİ, DAHA FAZLA BİLGİLİ OLMAK ZORUNDADIRLAR.

*KADINLARIMIZ, ERKEKLER GİBİ BİLİM VE FENDE İLERLEMELİDİR.

*EY KAHRAMAN TÜRK KADINI! SEN YERDE SÜRÜNMEYE DEĞİL, OMUZLAR ÜZERİNDE YÜKSELMEYE YARAŞIRSIN.

Çünkü onların yetiştirecekleri çocuklar, ulusun geleceğine yön vereceklerdir.

BU ULUSUN YETİŞTİRDİĞİ EN BÜYÜK ÖĞRETMEN, ATATÜRK’TÜR.

Atatürk, topluma sadece abece öğretmekle kalmamıştır. Her alanda, her konuda ulusun başöğretmeni olmuştur. Söz gelimi komutan olarak askerine, subayına askerlik sanatını öğretmiş; bir yandan savaşmış bir yandan da Mecliste ve yurt sathında demokrasiyi; düşüncelere, eleştirilere saygılı olmayı, birbirimize katlanmayı, birbirimizi sevmeyi öğretmiştir.

Avrupa ülkeleri, diktatörlerin egemenliği altındayken Atatürk, ileri demokrasi için demokrasinin kitabını, Vatandaşlar İçin Medeni Bilgiler Kitabı’nı yazmış, çok partili demokrasiye geçmeyi denemiş bir demokrasi aşığı devlet adamıdır.

Atatürk, bir önder, bir Başöğretmen olarak ulusal bilinci kazandırmış, birlik ve bütünlük içinde yaşamayı, Türkiye topraklarında Türk olma tadını tattırmıştır. O, kendimize güvenmeyi; insanca ve onurlu biçimde yaşamayı öğretmiştir. İçimizdeki gizli kalmış yetenekleri ortaya çıkarmış, çağdaşlığı benimsetmiştir. Bütün bunlar bir eğitimcinin yapabileceği en büyük işlerdir. Bu nedenle Atatürk en büyük öğretmendir, Başöğretmendir.

Atatürk, öğretmene ve öğretmenlik mesleğine çok büyük değer vermekteydi. O, diyor ki:

*DÜNYANIN HER YANINDA ÖĞRETMENLER, İNSAN TOPLUMUNUN EN FEDAKÂR VE EN SAYGI DEĞER UNSURLARIDIR.

*TOPLUMUN DÜŞMANI CEHALET, CEHALETİN DÜŞMANI ÖĞRETMENLERDİR.

Atatürk’ün Başöğretmen kabul edildiği 24 Kasım, çıkarılan bir yönetmelik ile ilk kez 1981’den bu yana ÖĞRETMENLER GÜNÜ olarak kutlanmaktadır.

                                   Başöğretmen Atatürk,

                                    Yurdun ilk eğitmeni

                                    Emanet aldık senden

                                    Kurduğun Cumhuriyeti.

                                                       Birkan Soylu

Öğretmenler Günü’nün kutlanmasında şu amaç güdülmektedir: Türk öğretmeninin toplumdaki önemini ve değerini belirtmek, öğretmenler ve öğrenciler arasında sevgi, saygı ve dayanışma bağlarını güçlendirmek; yaşama veda etmiş ve sağ olan emekli öğretmenlerimizi saygı ile anmak; mesleğe yeni katılmış öğretmenlerde mesleklerinin yüceliği bilincini uyandırmak. Ayrıca öğretmenliğin ve öğretmenlerin karşılaştığı sorunları dile getirmek ve çözüm önerileri sunmak.                                                                                                      

Atatürk diyor ki:

*SAĞLAM BİLGİNİN MÜKEMMEL DELİLİ, ÖĞRETME KUDRETİDİR.

Öğretmenlik, tıpkı avukatlık, doktorluk gibi bir meslektir. Bu nedenle öğretmenlik mesleğini yapacak olanların en iyi yani nitelikli öğretmen olarak yetişmeleri gerekir. Ne var ki Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmene verilen değer ve saygınlığı şimdilerde göremiyoruz. Köy Enstitülerinin, Eğitim Enstitülerinin, Öğretmen Okullarının kapatılması, öğretmen yetiştirme görevinin Eğitim Fakültelerine verilmesi sonunda nitelikli öğretmen yetişmemektedir. Buna bağlı olarak eğitimin niteliği de düşmekte ve kültürsüzlük giderek artmaktadır.

Atatürk diyor ki:

*Öğretmenlik, diğer yüksek meslekler gibi ilerlemeye, rahat yaşamaya uygun bir meslek durumuna getirilmelidir.

İYİ BİR ÖĞRETMEN, İYİ BİR ÖĞRENCİ DEMEKTİR.

Öğretmenler, okudukları okullarında edindikleri bilgiyle yetinmemelidirler. Kendilerini sürekli yetiştirmelidirler.

Atatürk diyor ki:

*ÖĞRETMENLİK, ÖMÜR BOYU SÜRECEK BİR ÖĞRENCİLİKTİR.

*ÖĞRETMENLER! YENİ KUŞAK SİZİN ESERİNİZ OLACAKTIR.

Bir Hint ozanı da şöyle diyor:

ÖĞRETMENLER, YETİŞTİRME VE EĞİTME GÖREVİNİ TAM YAPMAZLARSA ÜLKE İÇİN YIKIM OLUR.

 

                        Rehberimizsin, aydın öncümüzsün Ata’m,

                        Biz öğrenci, sen Başöğretmen eşsiz Paşa’m.

                                                                                 Ara Gürden

 

Sözü, 3 Nisan 2016’da aramızdan ayrılan Eğitimci yazar ve şair Sayın Gürşen Kafkas’ın dizeleriyle bitiriyorum:

 

                                    Bir ışık yakıyorum karanlıklara,

                                    Bir umut ışığı, bir güven;

                                    Kardeşlik ekiyorum,

                                    Dostluk rüzgârı esen

                                    Anadolu’ma

                                    Sevgimle, eğitimimle.

                                    Yarınların Türkiyesini çiziyorum       

                                    Öğretmenliğimle.

 

Başöğretmen Atatürk’ü ve başta İbrahim Gürşen Kafkas olmak üzere yaşamdan ayrılmış öğretmenlerimizi saygıyla anar, tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutlarım.

Haberler

Ekonomi

Küresel piyasalar karışık seyrediyor

Gündem

Emeklilere bayram ikramiyelerinin ödeme takvimi belirlendi

Ekonomi

KOBİ'ler yeni dönemde KOSGEB destekleriyle büyüyecek

Gündem

Yapay zeka girişimleri 7 yılda 33 kat arttı

Gündem

İstanbul'da köprüler Pakistan Milli Günü için ışıklandırıldı

Gündem

Yaşlanan nüfusun çalışma hayatına olumsuz etkilerine karşı ''kadın istihdamı'' önerisi

Gündem

Türk Devletleri Teşkilatının tarım bakanları Kazakistan'da toplandı

Gündem

Türksat 6A'da sona yaklaşılıyor

Ekonomi

KOSGEB geçen yıl 107 bine yakın işletmeye destek verdi

Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayram tatilinin kamu çalışanları için 9 güne çıkarılacağını açıkladı

Gündem

Çanakkale Şehitler Abidesi'ne Türk bayrağı yansıtıldı

Gündem

Çanakkale Deniz Zaferi'nin üzerinden 109 yıl geçti